Turizm, virüsler, keneler ve zehirli örümcekler (1)

Belli bir noktadan kalkıp, belli bir programla, belli bir süreliğine, diğer bir noktaya gitmeye “turistik faaliyet” diyoruz. Bu faaliyeti yerine getiren kişiye de “turist” deniyor. Yani çoğu insanımızın düşündüğü gibi, yalnızca dış ülkelerden ülkemizi görmek için gelen insanlara “turist” denmiyor. Haftada bir gün bile olsa, köyünden kalkıp ilçedeki veya beldedeki “halk pazarına” veya “şehre başka bir iş için” gitmek de yine “turistik faaliyet” kapsamında değerlendiriliyor.
Bir şehirden başka bir şehre giden vatandaşlarımız, kimlik detayları olmasa bile, en azından isim ve soyadlarını, otobüs bileti alırken sorulduğunda görevliye bildirmeleri gerekiyor. Burada siz kim olduğunuzu ve nereye gideceğinizi görevliye verdiğiniz bilgilerle kayıt altına aldırmış oluyorsunuz. Kendi vatandaşının seyahati ile ilgili bu kadar titiz davranan devlet görevlilerimiz her nedense aynı titizlik ve hassasiyeti, yabancı ülkelerden ülkemize gelen “yabancı ziyaretçilerin” kimlik bildirimlerinde göstermiyorlar.
Burada hemen şu karşı görüş ileri sürülebilir ve denebilir ki “iyi ama onlar havaalanlarına indiklerinde vize alırken bütün pasaport bilgileri zaten bilgisayarlara giriliyor” . Evet haklısınız bütün pasaport bilgileri ve kimlik bilgileri havaalanlarındaki bilgisayarlara giriliyor, ama “yabancı turistin ülkemize hangi amaçla geldiği ve ne süre ile hangi adreste kalacağı bilgileri” sözü geçen havaalanlarında kaydedilmiyor.
Vizesini alan “yabancı turist” havaalanından bir araç kiralayıp ülkemizin istediği yerine hiçbir devlet kurumunun bilgisi ve denetimi olmadan gidebiliyor. Son yıllarda “alternatif turizm seçenekleri” oluşturma ve geliştirme adına, büyük bir başıboşluk ortamı yaratılmış durumda. Seyahat acentelerinin bilgisi ve programları dışında hareket eden ve çoğu zaman “turizm bakanlığı kontrolünde” olmayan yöre insanlarının liderliğinde, “trekking = doğa yürüyüşü” turları düzenleniyor.
Son birkaç yıllık süreci irdelediğimizde bazı garip olayların meydana gelmesi, “trekking = doğa yürüyüşü” turlarının denetim altına alınması ve bu turların başında “bakanlık denetiminde çalışan kokartlı rehberlerin bulunması” zorunluluğunu ortaya çıkarıyor. Garip olaylara örnek olarak, Van ilimizde meydana gelen “kuş gribi olayı” gösterilebilir. Bilindiği gibi, AB ve ABD’li bir sürü toplum mühendisliği çalışması yapmakla görevli yabancı bölgede özellikle son beş yıldır cirit atıyor. Hemen akabinde de Van ilimizde “kuş gribi olayı” meydana geliyor.
Ne kadar akıllı bir virüs ki, Van ilinden başka bir yere gitmedi. O bölgede çıktı ve o bölgede bütün kümes hayvanlarının yok edilmesine neden olan kararların alınmasına sebep oldu. Görevliler de bu “kuş gribinin göçmen kuşlar” tarafından bölgeye getirildiğini gözümüzün içine baka baka anlattılar.
Hiç kimse de sormadı ki, “Van Gölü civarına hangi tür kuşlar iner, bu kuşlar oradan kalktıktan sonra nereye giderler”. Daha doğrusu Van Gölü civarına göçmen kuşların indiği de doğrulanmış bir bilgi değil. Bu olay münferit bir olay imiş gibi verildi ve kapatıldı, akabinde de bilindiği gibi, tavuk ve yumurta üretimi ile ilgili yasal düzenlemelere gidildi.
Zaten yapısı sodalı olan Van Gölü suyu göçmen kuşların konaklama ve üremesi için seçeceği bir havza olma özelliğini de taşımıyor.

Yazarın Diğer Yazıları