Turizme darbe vuran rantçı zihniyet nasıl yaratıldı?(3)

TÜRSAB’IN PAYI
1618 Sayılı TÜRSAB (Türkiye Seyahat Acenteleri Birliği) yasasında yapılan değişikliklerle, Birlik merkezinin Ankara’dan İstanbul’a taşınmasına izin verildi. Ticari anlamda uluslar ötesi firmalarla işbirliği yapabilmesinin önü açıldı.
Ama hiç kimse TÜRSAB’ın yıllar yılı “Türk Turizmine” verdiği zararı görmedi. TÜRSAB öyle allanıp, pullandı ki; gören de Türkiye’ye gelen tüm turistlerin tüm girdi çıktılarını TÜRSAB tutuyor sanır. TÜRSAB Başkanı Sayın Başaran Ulusoy’un başkanlığı süresince Türkiye’deki seyahat acentesi sayısında büyük bir enflasyon yaşanmıştır. 2.600 civarında olan acente sayısı şu anda 5.400 civarındadır.
Bu acente sayısının artmasıyla hiçbir zaman doğru orantılı olarak ülkeye gelen turist sayısında da bir artış olduğu gözlemlenmemiştir. Ki, öyle olmuş olsaydı, bugün Marmaris gibi Güney Ege’nin yıllarca en büyük turist gruplarına ev sahipliği yapan bölgemizden tur operatörleri “çıkma kararı” almazlardı.
Evet, yanlış duymadınız! Beton bloklarla doldurulan, yaz sezonunda sahillerinde hemen her gün cinsel taciz olaylarının yaşandığı Marmaris, artık Avrupalı turistlerin cazibe merkezi olmaktan çıktı. Doğal çevresiyle, dünyada eşine az rastlanır bir güzelliğe sahip olan Marmaris, artık bir “beton şehir” görüntüsünde.
Bu beton bloklarına ilave olarak bir de, her köşe başına, her büyük otelin karşısına açılan  “lokal acenteleri” eklediğimizde, Marmaris büyük rant canavarının ellerinde can verdi. TÜRSAB yasa gereği denetlemekle sorumlu olduğu “seyahat acentelerinin” öncelikli olarak “metrekare bazında” mevzuata uygun olup olmadığını denetlemekle işe başlayabilir.
Elli beş-altmış metrekare kullanım alanına sahip olan kaç tane “seyahat acentesi” bulacaklarını çok merak ediyorum. TÜRSAB demek sadece “acente sayısını artırmak” ve dolayısı ile aidat gelirlerini yükseltmek demekse, diyecek hiçbir sözümüz olamaz. Ama TÜRSAB yöneticileri, Türk turizminin her alandaki hizmet kalitesini yükseltmek ve bunu sağlamak için de en yetkili “sivil birlik” olmak iddiasında iseler, lütfen turizm bitmeden ve 2008 yaz sezonu başlamadan, öncelikli olarak şu “açılmalarına onay verdikleri, lokal acentelerin ofislerinin denetiminden” işe başlasınlar.
Eğer “TÜRSAB olarak biz merkezimizi 2010 yılında Dünya Kültür Kenti ilan edilen İstanbul’a taşıdık, o nedenle Ege ve Akdeniz Bölgelerindeki işlere yetişemiyoruz” diyorsanız, o zaman Kültür ve Turizm Bakanlığı bu bölgelerdeki denetimi tek başına yapsın.
Geldiğimiz noktada, TÜRSAB, Kültür ve Turizm Bakanlığı, Ulaştırma Bakanlığı, Valilikler ve Belediyeler hemen hepsi, “turizm konusunda kendilerini amir kurum kabul” ediyorlar. Bu çok başlılık devam ettiği sürece, turizmde hiçbir hizmet kalitesinden bahsedilemez.
Buradan bir kez daha Kültür ve Turizm Bakanlığı’na çağrıda bulunmak istiyorum. Lütfen “turizm sektöründe tek yetkili Bakanlık olsun”, iyi niyetli olarak “yetkinin paylaşılması” turizme hiçbir fayda sağlamamış, her kurum kendi çıkarına göre mevzuat uygulamasına gitmiştir.
Ülkemize gelen turistler, “devlet otoritesinin” hemen hiç olmadığı turizm sektörünü artık güvensiz görmeye başladılar. Eğer ülkemiz, ilk tercih edilen ülkeler arasında değilse, madalyona bir de bu tarafından bakmak gerekmektedir. Yukarıda saydığım o kadar kurumun turizmden kendini sorumlu görmesi, sonuçta bir olay olduğunda ortada hiçbir gerçek sorumlunun bulunamaması durumunu yaratmaktadır.

Yazarın Diğer Yazıları