Türk anayasadan “dışarı” başkanlık sisteminde “içeri”

Siyasetçi metro açıyor. Halka Yeni Türkiye’ye evet mi diye soruyor. Topluluk bağırıyor: EVET. Ardından Yeni Anayasaya evet mi sorusu geliyor. Topluluk yine bağırıyor: EVET. Ardından malum tezahürat geliyor: “Türkiye seninle gurur duyuyor.” Vatandaşa göre Türkiye’nin gurur duyduğu kişiler yeni anayasadan Türklüğü, Türk Milleti gibi ifadeleri dışlıyorlar. Milli kimlik hiçbir ciddi ülkede etnik çağrışım yapmıyor; ama onlara göre Türkiye’de yapıyor. Vatandaşın olup bitenlerden ne kadar haberi var bilinmez; ama onun görevi alkışlamak, bazen de menfaat karşılığı meydanları doldurmak ve seçimlerde sandık mankeni olup rey atmak.

Anayasa’dan Türklüğü silecek kadar siyasi sapma içine girenler “...Türk de, Kürt de, Alevi de, Sünni de denmediğine” sığınıyorlar. Onlara göre, böylece sorun da kalmıyor. Kalite bu... Türkiye böyle yöneticilere layık değil... Millet metro ve Marmaray ile avutuluyor. Yönetenler milletvekili aday listelerinin başına  “soykırım olmuştur”  diyen adayları koyuyorlar. Vatikan’ın soykırımı tanımakta geciktiğini söyleyen Mahçupyan, Başbakanlık Başdanışmanı yapılmıştı. Acaba Ermenistan Başbakanı, soykırım yalanını reddeden bir Türk’ü başdanışman yapar mı? Oradaki partiler bir Türk adayı listelerine alırlar mı? O halde, yanlışlarımızı görelim ve sözde soykırımı tanıdı diye Papa’yı ve Avusturya’yı suçlamak yerine, kendi kendimize çeki düzen verelim. Sokma akılla milliyetçi olunmuyor.

Türkiye’de iş gücü açığı mı var ki, 70.000 dolayında Ermeni burada çalışıp ülkesine para gönderir? Ülkemizde fiili işsizlik %18’i bulmuş. Yunan Parlamentosunca 9 Eylül 2014 tarihinde kabul edilen sözde Pontus soykırımı ve Türk düşmanlığı sürekli gündemde iken, Yunan adalarına giderek, Yunan turizmine katkı yapanlar bu ülkenin yüzkaralarıdır. HDP’nin seçim beyannamesini görünce bu parti bir Ermenistan partisi mi diye düşündük. Bu parti bir Türkiye partisi olabilir mi? Türkiyelileşme, sadece aynı coğrafyayı paylaşmaktan öte bir anlam taşımaz. Türk milletine aidiyet değildir.

Bu arada Papa’ya tarihi uyarı mektubu gönderen, Aydınlar Ocakları’nın ve Milli Düşünce Merkezi’nin de içinde bulunduğu Türkiye Sivil Toplum Birliği’ne mensup kuruluşları bu anlamlı hizmetlerinden ve milli hassasiyetlerinden dolayı tebrik ediyoruz.

Sayın Başbakan “... Konuşursanız tuzak, taziye yayınlarsanız yetmez, peki ne isteniyor; diasporayı tatmin etmek mümkün değil” diyor. İnsanlıktan nasiplenmemiş, her biri teröre karışmış, kan dökmüş bu Ermeni katillerini tatmin etmek T.C. Başbakanı’nın görevi mi? Barış ve iş birliği karşılıklı olur. İşgal ettiğin Azerbaycan topraklarından çıkarsın; hayali soykırım iddialarını terk edersin; Türkiye ile yaptığın anlaşmalara sadık kalırsın; o zaman iyi komşuluğu düşünürüz. Bunlar olmadan Erivan’a maça gider ve tribünde arka sıranızda oturan ASALA başkanından haberdar olmazsanız; karşı tarafı azdırır ve tahrik edersiniz. Taviz tavizi, taziye taziyeyi takip eder. Devlet adamlığı tecrübe kazanılan ve staj yapılan bir yer değildir. Tersine tecrübenin ve ilkeli olmanın konuşturulacağı bir yerdir.

Anayasa’dan Türklüğü sileceksiniz ve ülkede çatışmacı bir ortam yaratacaksınız; diğer taraftan Türk tipi başkanlık sisteminden bahsedeceksiniz. Bu Türk Milletini aşağılamaktır ve cahil kabul etmektir. Hemen hemen bütün araştırmalarda %5-8 arası ’Milli Kimliği’ yani Türklüğümüzü kabul etmeyenler çıkıyor. Bunları, milli kimliği kabule zorlamaya ihtiyacımız yok; ancak ülkeyi yönetenler marjinal görüşleri tatmin etmek zorunda da değiller.

Türkiye çok önemli bir yol ayrımına getirildi. Demokrasi asgari ölçüde önünü arkasını görebilen, oldukça kaliteli, en azından sosyal göstergelere göre oldukça gelişmiş toplumların rejimidir. Milletleşememiş, mutabakatları gelişmemiş kalabalık ve insan sürülerinin değil. Her ne kadar demokrasi günümüzde bekleme odasına tıkılmak isteniyor ise de; demokrasi bize göre değil demek istemiyoruz. Ama biraz da demokrasiye uygun bir toplum haline gelebilsek ve reyimize sahip çıkabilsek.

 

Yazarın Diğer Yazıları