Türk Dünyası nefes alanımız olacak...

Nursultan Nazarbayev 15 Temmuz hain darbe girişiminin ardından destek amacıyla Türkiye'ye gelmişti. Bu ziyaret sırasında yaptığımız görüşmede Türkiye-Rusya ilişkilerinin düzelmesinden oldukça memnundu. Zaten sürecin odağında kendisi vardı. Nazarbayev gerçekten sonuç odaklı bir lider. Eğer böyle olmasaydı Türk Keneşi, Türk Akademisi, TÜRKPA, Ahmet Yesevi Üniversitesi vb.. birçok somut proje gerçekleşmeyebilirdi. Şöyle bir etrafımıza bakalım, (coğrafyası ve iç içe geçmişliğimizle Azerbaycan'ı ayrı değerlendirmek gerekir) belli bir dönem zemin kaybı yaşadığımız Türk Dünyası alanında onun attığı adımlar ve projeler bir araya gelişlerimizin yeni zemini olmakta. Ama bu yeterli değil. Ortaklaştığımız alanı genişletmeli ve Türk Dünyasının doğal sınırlarına kadar uzanmalıyız. İşte Sayın Nazarbayev bu görüşmemizde konuyu Türkiye-Özbekistan ilişkilerine getirmiş ve "acil olarak iki ülke arasındaki soğukluğa son vermek lazım." demişti. Basına o gün yansımayan bu diyalogumuzu bir TV programında da paylaşmıştık.

Kendi oyunumuzu kurmak

Kazakistan'ın kurucu Cumhurbaşkanı Nazarbayev aynı zamanda vizyoner bir lider ve Orta Doğu'daki istikrarsızlığın hızlanan bir biçimde Avrasya'nın kalbine, Orta Asya'ya sıçrama tehlikesini görüyor. Buna karşı Türkiye, Kazakistan ve Özbekistan arasında bir entegrasyon hamlesinin başlamasını istiyor. Bu gelişme yakın gelecekte bölgede yaşanması muhtemel küresel boyutlu gerginlikler için jeo-stratejik bir blok oluşturulması anlamına geliyor. Azerbaycan-Türkiye yakınlığı ortada, Kırgızistan ise Kazakistan ile özellikle ekonomik olarak yarı bütünleşik bir konumda. Türkmenistan da bu etkileşimde gayri resmi de olsa mutlaka yerini alacaktır. Türk Keneşi daha da güçlenecektir. Ancak Türkiye'nin bu karmaşık ve zorlu gündemi içerisinde bu meselelere gerektiği gibi eğilebileceği konusunda endişeliyim. Dilimin döndüğünce yetkililere bu durumu aktarıyorum; ekranlardan soyutlanmış bu meseleyi gündemde tutmaya gayret ediyorum. Hatta bazı dostlarımız "hocam ülkemizin bunca sorunu varken oraları niye bu kadar gündeme getiriyorsunuz" diye soruyorlar. Belli ölçüde anlıyorum bunu... Ama inanın Türkiye'nin bu kuşatmadan kurtulabilmesi ve nefes alabilmesi için en önemli araç Türk Dünyası'nın oyun alanına etkili bir şekilde katılması olacaktır.

Kılıçdaroğlu ilk kez katıldı

16 Aralık Kazakistan'ın bağımsızlığının 25. yıldönümü... Bu vesileyle Ankara Büyükelçiliği tarafından Ankara'da bir resepsiyon düzenlendi. Maslahatgüzar Alimhan Yasengeldiyev'in davetlisi olarak biz de oradaydık. 1 Aralık aynı zamanda Kazakistan'da 1. Devlet Başkanı Günü ve resmi bayram olarak kutlanıyor. Organizasyon yine büyük ilgi gördü. Partilerini temsilen CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanı Faruk Özlü ve BBP Genel Başkanı Mustafa Destici katıldılar. Kalabalığın yanı sıra resepsiyonun şaşırtıcı yanı Kılıçdaroğlu'nun Kazakistan coğrafyasına ilk kez adım atıyor olmasıydı. Konuşmasında Nazarbayev'den "Türk Dünyasının Aksakalı" diye bahsetti. Dikkat edin "Türk Dünyası" diyorum... Ayrıca "Türk Dünyası demek, Atatürk demektir" cümlesini kullanması da bana ilginç ve önemli geldi. Alimhan Bey takdim bölümünde mikrofonu alarak "Kemal Bey bizim oralardan, Horasan'dan geliyor" demesi de dikkat çekici bir tespitti. Hükümeti temsil eden Bakan Özlü de konuşmasında önemli rakamlar verdi. Özellikle iki ülke ilişkilerinin ekonomik durumuna ve gelecekte olması gereken düzeye temas etti. Kazakistan'ın vazgeçilmezliğine vurgu yaptı. Elbette böyle bir etkinlikte Kazak millî yiyecekleri olmazsa olmazdı. Kazak pilavı yine çok lezzetliydi. Gerçi ben takılmak için her defasında "Özbek pilavı mı yoksa Kazak pilavı mı daha etli" diye sorunca gülümseme oluyor.

Ne olursa olsun Atayurdumuz bizim...

Kutlu olsun Bağımsızlık Günleri, soydaşlarımız geleceği kuşatsınlar ve hep varolsunlar...

Yazarın Diğer Yazıları