Türk Dünyasının lideri öyle mi?
Geçtiğimiz yıl 5 Temmuz’da Doğu Türkistan’da meydana gelen olayları ne kadarımız hatırlıyor bilemiyorum ama orada hala bir özgürlük ve var olma mücadelesinin verildiğini ifade etmek gerekir. Aslında Çin’in meseleyi bir içişleri sorunu olarak değerlendirdiğini açıklaması, pek çok dünya ülkesini ürküttü. Çünkü Çin’in dünya ekonomisinde geldiği nokta ve istediği ülkenin piyasa yapısını etkileyebileceği yönünde yapılan değerlendirmeler, “ya bu Uygurların meselesine karışmak doğru olmaz” veya “Ya Çin ile karşı karşıya gelirsek?” şeklindeki bakış açılarını kuvvetlendirdi. Dünyadaki pek çok ülkenin böyle düşünmesini diplomasi tekniği açısından anlayışla karşılamak mümkün olabilir. Ama hiçbir Müslüman ve Türk devletinin bu asimilasyon ve yok etme süreci karşısında sesini çıkarmıyor olması, işin en acı verici tarafıdır. Gerçekten de Doğu Türkistan’da yaşananları gündemimize yansıyan spesifik olaylarla nitelendirmek doğru olmaz. Orada bilinçli, sistemli ve hedefe odaklanmış bir yok etme süreciden söz edilebilir. Yani herkes gibi biz de aynı hataya düşüyoruz. “Aman olaylar kapandı sakın üstünü deşelemeyin” benzeri sözleri birbirine sarf eden diplomat ve siyasetçileri duyar gibi oluyorum. Bir süre önce TASAM tarafından düzenlenen bir organizasyonda Türk Dışişlerinin yetkili kişilerinden birisine Doğu Türkistan meselesini soru olarak yöneltmiştim. Haliyle demokrasi, terörden arındırma ve barış mavraları okuyanlar bir anda sus pus olup sorduğum soruyu ört bas ediverdiler. Belki de haklılar; hele de Çin Büyükelçisinin olduğu bir toplantıda bu konu hakkında konuşmak çılgınlık olabilir.
TBMM’de var mı?
Ama gelin görün ki yıllarca karşı geldiğimiz, istemediğimiz ve “bizi asla içlerine almazlar” diyerek kafa salladığımız Avrupa’nın, önemli ülkelerinden birisinde Doğu Türkistan tartışmaları yaşanıyor. Muhalefetteki Hristiyan Demokrat Parti milletvekilleri bir araya gelerek parlamentoda İsveç-Uygur dostluk grubu kurdular. İsveç parlamentosunda yaşanan insanlık dramının tanıtımı yapılıyor. Bu konuda seminerler verilmeye başlanacak. Bakın o milletvekilleri ne diyor: Bundan sonra amacımız Doğu Türkistan’daki Uygur meselesini doğru ve tarafsız bir şekilde Mecliste bulunan diğer milletvekillerine ve İsveç Halkına duyurarak dikkatlerini o yöne çekmek; İsveç Parlamentosunda yapacağımız çalışmalarla Çin’le diplomatik olarak diyaloga geçip, insan hakları çerçevesinde Uygur Türklerinin tüm haklarının verilmesi için uğraşacağız.
Acı gerçek
Bu olayı başlatan ve Avrupa’ya yayma girişimlerine öncülük eden İsveçli milletvekillerini kutlamak gerekir. Doğu Türkistan’daki kardeşlerim adına oldukça sevindirici ve umut verici bir gelişme. Ne sonuç verir bilinmez ancak sembolik ve diplomatik bir anlamı olduğu kesin. Ancak insanın bir yanı da buruk kalıyor. Hadi diğer Müslüman devletleri bir tarafa bırakalım. Peki koskoca Türk dünyası diyoruz. İçlerinden hangisi 5 Temmuz’dan bu yana ne yapmıştır? Hangi girişimde bulunmuştur? Uzağa da gitmeye gerek yok. Türk dünyasının lideri dediğimiz Türkiye’nin, Filistin meselesinde gösterdiği duyarlılığın ne kadarını Doğu Türkistan için ayırdığını, ne kadar süre siyasetin gündemini meşgul ettiğini gelin birlikte düşünelim. Peki Türkiye’deki büyük bütçelere hitap eden sivil toplum kuruluşlarının ve düşünce merkezlerinin hangisi Doğu Türkistan başlığını uluslar arası kongre ya da bir sempozyuma dönüştürmüştür? Demek ki bir gerçeği artık vurgulamamız gerekiyor. Türkiye’de büyük ölçüde siyaset mekanizmasının ve etkili olan kamuoylarının Doğu Türkistan diye bir sorunu ve gündemi yoktur. Eğer varsa lütfen birileri çıksın, bizi yanıltsın ve gereğini yapsın.