Türk-İslam Sentezi, Türklük için tuzak mı? 

İkinci Dünya Harbi'nden sonra bir kısım ülkelerin aklı başına geldi. Onlar savaşlar nasıl önlenir? İnsanlar daha mutlu nasıl yaşar? Sosyal haklar, refah devleti nasıl kurulur? Daha yüksek verim ve daha düşük işsizlik için ne yapmalıyız? konularında seminerler, paneller yaparken ve yine onlar teknoloji geliştirmek için beyin fırtınaları düzenlerken, biz solda devrim, İslam'da dava toplantıları yaptık, bu konuda kitaplar yazdık. 1960'lı yıllarda daha ileri düzeyde olduğumuz halde bugün Güney Kore gelişmiş ülkedir ve biz gelişmekte olan bir ülkeyiz... Güney Kore'nin fert başına Millî Geliri bizi ikiye katlıyor.

Solda devrim, Sovyetlerin sürekli geri düşmesi ile moda olmaktan çıktı. İslam'da dava ise ABD'nin ılımlı İslam tezi ve Orta Doğu'ya müdahalesi ile moda oldu.

İslam'da dava, Türk-İslam Sentezi ile Türklük anlayışını ve Türk kültürünü de köstekledi.

Türk-İslam Sentezi, 1970'lerin ortalarında Türkiye'de ortaya çıkan bir ideolojidir. Bu sentez tartışılmakla beraber asıl zemini, Aydınlar Ocağı'nın 1984 yılında düzenlediği ''Millî Kültürümüzün Temel Meseleleri'' isimli bir seminerde, İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Tarih Kürsüsü Öğretim Üyelerinden Prof. Dr. İbrahim Kafesoğlu tarafından yapılan sunumda buldu. Kafesoğlu ertesi yıl, 1985 yılında daha önce yayınlanan geniş hacimli ''Türk Millî Kültürü'' isimli kitabının özetini yaptı, adına ''Türk-İslam Sentezi'' dedi ve bu kitap yeniden yayınlandı.

İdeolojinin temel bir savı, Türklük kültürü, inanış ile İslamiyet arasında esasta bir uyum olduğu şeklindedir. Kafesoğlu da Türklerin farklı din ve inanışta olanları olmakla birlikte, Türklerin İslamiyet'teki kadar hissetmediklerini savunuyor. Bu yargı, aslında böyle bir sentezin ne kadar sübjektif bir düşünce olduğunu da ortaya koymaktadır. Zira Türk geleneğinin uyuşmadığı din ve inanışları kabul eden Türkler için daha az Türklüğü kaldı mı diyeceğiz?

İslam'da Türklüğün korunduğunu da ispat etmek için yine anlaşılmayan bir örnek veriyor ve ''Macarlar millî seciyelerini kaybederek Hristiyanlaşmışlardır'' diyor. Ne varki hepimiz biliyoruz ki Macaristan topraklarına Hungaria deniliyor ve Macar bir başka milletin gelenek ve görenek etkisi altında değil. Komünizmin tahribine rağmen Macarlar  kültürlerini muhafaza ediyorlar.

Sentezin oluşması şöyle izah ediliyor: ''Müslüman olan Türk siyasi kuruluşları artık, sosyal durum, iktisadi hayat, askeri ve idari yönlerde olduğu gibi, dil edebiyat sanat itibariyle de yeni kültür şartlarının ereklerine uymuşlar, farklı kültürün kadim Türk kültürüne aşılanması ile farklı hüviyete bürünmeye başlamışlardır. Dolayısıyla eski bozkır Türk devletleri ile İslami-Türk kuruluşları birbirinden oldukça ayrıdır. Değişikliğin başlıca sebeplerinden biri, İslamiyet'in aynı zamanda dünya ile ilgili faaliyetleri de kadrolayan kitabi bir din olmasıdır.''

Doğrudur. İslam, Türk gelenek ve göreneklerini, devlet yapısını, kültür yapısını etkilemiş ve Atatürk'e kadar Türk değil ümmetçilik ön planda olmuştur.

Aslında ''Türk-İslam Sentezi'' de, Türklüğü törpüleyip ümmetçiliği ikame etmek için getirilmiş bir tuzaktır. Zira kuran milletleri ayırmadan ümmet demektedir. Türk Milliyetçiliğinin İslam tekeline sokulmasıdır.

Ayrıca ''İslam'ı itikatlarda eski Türk dini inanç siteminin esasları arasında şaşılacak ölçüde mutabakat mevcut bulunmaktadır'' deniliyor.

Din konusu benim uzmanlık alanım değil... Ancak göründüğü kadarıyla bütün dinler ve birçok inanışta tanrı tektir. Ancak Türklerin eski Gök Tengri anlayışında insanlar tarafsız ve adil olmalı şeklinde ulvi bir anlayış vardır. Bunun için Türkler, yıldırım ve şimşek gibi olaylarda, acaba doğaya zarar mı verdik, suları mı kirlettik, yoksulları incittik mi? gibi gerekçeler arardı. İslam'da bu tarafsızlık anlayışı mevcut değildir. Cihat bu durumu açıklamaya yeter. 

Gök Tengri'ye inanan Türkler, 7 göbek soyundan gelen akrabalarla evlenmezdi. Bu gelenekleri İslam'dan sonra değişti. Zira Arap kültüründe böyle bir anlayış  yoktur.

Neden Osmanlı'ya diğer ülkeler Türk derdi de, Osmanlı kendi demezdi? Çünkü Halifelik ve ümmetçiliği, devletin devamı için gerekli görüyordu. Oysa ki, İngiliz Milletler Topluluğu, Hun İmparatorluğu, Alman İmparatorluğu millet adını kullanmıştır. 

Dinde dava, Siyasi İslam'ı ön plana çıkarmış ve Türklüğe zarar vermiştir.

Yazarın Diğer Yazıları