Türk kelimesinin kökeni; Türk adı nereden geldi?
"Tanrı onlara Türk adını verdi ve onları yeryüzüne ilbay (hakim) kıldı."
Kâşgarlı Mahmud
Türk, tarihi başlatan kültürün sahibidir
Türk, evrende ilkleri vermiş kişidir.
Türk Uygarlığı, ÖGÜL-UQUS denen – kafataslarının ölçüsü değil
içinin değeri olan – ileri seviyede düşünce sahibidir.
Ön-Türk kişilerinin tarihi başlattıkları ilk uygarlıktır.
Ön Atalarımız sırayla, önce buzul dönemi,
sonra buzların erimesiyle oluşan tufanlardan,
en sonra da kuraklıktan kaçarak kendilerine yeni yurtlar,
yeni vatanlar aramak için yazı sahibi, ileri derecede bilgi sahibi,
göçmenler olarak yola koyulmuşlar,
gittikleri ve yerleştikleri yeni yurtlarında dip kültürü oluşturmuşlardır.
Büyük Önder Mustafa Kemal Atatürk, 1922′de
Türkiye Büyük Millet Meclisi’nin 130. toplantısının birinci oturumunda
Türk’ü şöyle anlatmıştır:
“Efendiler, bu insanlık dünyasında en az yüz milyonu aşkın nüfustan oluşan
büyük bir Türk milleti vardır ve bu milletin
yeryüzündeki genişliği oranında tarih alanında da bir derinliği vardır.”
Peki, Türk adı nereden gelmektedir?
Türk’ün “erk, güç, kuvvet, fazilet” anlamlarına geldiğine inananların başında
Alman arkeolog ve Orta Asya kâşifi Albert von Le Coq,
Macar Türkoloğu ve tarihçisi Gluya Nemet gelir.
Türk eskiden şu anlamlara gelmekteydi:
Miğfer, terk edilmiş, olgunluk çağı, deniz kıyısında oturan adam,
türemiş, türeli, kanun ve nizam sahibi, devlete bağlı halk, tebaa, güç, kuvvet, güçlü kuvvetli…
Macar asıllı Doğu Bilimci Türkolog Arminius Vambery’ye göre;
Türk kelimesinin kökeni töre-türe-türü-türük-türk biçiminde gelişmiş olup
türeyen, töresi ve nizamı olan anlamını taşımaktadır.
Günümüz Türkçesinde töre örf ve anane demektir.
Yazılı hukukun henüz söz konusu olmadığı eski zamanlarda
hukukun kaynağı “töre” (“türe”) olmuştur.
Hukuk sözcüğünün Uygur Türkçesindeki karşılığı ise
“tüzük”tü. “z” ve “r” harflerinin yer değiştirme özelliğiyle
“türük” haline gelmiş olduğu tahmin edilmektedir.
Türk kaynaklarında “Türk” ilk defa Orhun Yazıtları’nda karşımıza çıkmaktadır.
552 tarihinde kurulan, 6.- 8. yy’da hüküm süren Göktürk’lerin
Orhun kitabelerinde “Türk” daha çok “Türük” şeklinde gösterilmektedir.
Buna göre Türk adı “Türük”ten zamanla kısaltılarak
“Türk” biçimine girmiş olduğu anlaşılmaktadır.
Türk tarihçisi ve akademisyeni İbrahim Kafesoğlu’na göre;
Türk adı özel isim olarak Altaylı kavimlerle ilgili olarak 420 tarihli bir Pers metninde,
515’te Hunlarla birlikte Türk- Hun devleti olarak (Güçlü Hun),
Çin’de Chou Sülalesi Yıllığı’nda (557-579).
Bizans tarihçisi Agathias’ın eserinde,
cahiliye dönemi Arap şairlerinden Nabiga’t-uz-Zubyani’nin divanında,
12.yy’a ait Rus kroniğinde geçmiştir.
Türkolog Prof. Efrasiyap Gemalmaz’a göre;
Türk adı M.Ö. 1328 yılında Çince’de “Tu-Kiu” şeklinde geçmiş.
Ancak, bugünkü söyleyişe en yakın olan şekliyle
Roma’lı Pompeius Meala M.Ö. 1. yy’da
Azak Denizinin kuzeyinde yaşayan halktan söz ederken “Turcae” demiş,
Türk “tür+ök” sözlerinin birleşiminden meydana gelmiş ve
“Tanrıya ve evrene bağlı insan topluluğu” anlamında kullanılmış.
Bazı araştırmacılar Türk adının ilk defa
MÖ. 19. yy’da “Tik” veya “Tikler” biçiminde kullanıldığından bahsetmektedir.
Tarihçi Heredotos’un Doğu kavimleri arasında andığı “Targitab”ların,
İskit topraklarında tarih sahnesine çıkan “Tyrkae”lerin,
Tevratta adı geçen “Togarma”ların,
eski Hint kaynaklarında yer alan “Turukha”ların veya “Thrak”ların,
Çin kaynaklarında geçen “Tik” veya “Di”lerin Türk olduğunu savunan görüşler vardır.
Şimdiki Irak–Suriye sınırı yakınında Fırat çayının batı yakasında Tel-le-Hariri’de
Fransız bilginlerinin yürüttüğü kazıda eski Mari şehrine ait
çivi yazısı ile yazılmış tabletler – kil levhalar bulundu.
Tabletlerin MÖ. 1870-1740 yılları arasında yazılmış olduğu tahmin edilmekte.
Tablet metinleri yirmi yıl sonra 1950 yılından başlayarak,
Georgies Dossin tarafından Louvre Müzesi haberlerinde seriler halinde yayımlandı.
Yirmiden fazla metinde “turukku” şeklinde okunmuş boy adı vardı.
İlk defa bu adın Türklerle ilgili olduğunu söyleyen Hamit Zübeyir Koşay
iki tablette Turukku sözü olan satırı 1982 yılında
Bükreş’te yayımlanan bir ilmî bültende bastırmıştır.
1989 yılında Sadi Bayram Turukku sözü olan daha 11 tablet olduğunu kaydetmiştir.
Azerbaycan tarihçilerinden Z. Yampolski, Yusif Yusifov, S. Əlyarov
Asur metinlerindeki Turukku veya Turukki boyunu Türk saymış ve
bu adın çeşitli zamanlarda ve çeşitli dilli yazılarda türük//török//turuk//türki
şeklinde kullanıldığını kaydetmişler.
Yine Azerbaycanlı tarihçilere göre bu Türk boyları
3-4 bin yıl önce çeşitli kollara ayrılmış, bir kolu Türkistan tarafına göçmüş
Büyük Göktürk İmparatorluğunu kurmuş,
diğer kolu ise günümüz Güney Azerbaycan’daki Urmu Gölü havzasında kalmıştır.
Mari belgelerinde Turukku olarak adı geçenler günümüz
Güney Azerbaycan’ında ve Doğu Anadolu’da yaşayan kavimlerdir.
M.Ö. 7.-6. yüzyılda Kang-kü veya Kengeres diye adlandırılan bölgenin
Türk hükümdarı olarak gösterilen Afrasyab’dan,
Alp Er Tunga gibi büyük bir Türk Başbuğu-Turan hükümdarı ve
Saka (İskit) İmparatorluğu Kağan’ından bahsedilmektedir.
Karahanlıların, Uygurların, Selçuklular’ın soyundan geldiklerini kabul ettikleri
Afrasiyab’ın İskitleri Devlet haline getirdiğine inanılır.
Kaşgarlı Mahmut da Türklerin büyük hakanı Afrasyab’ın
Türk adı Tonga Alp Er’dir diyerek Alp Er Tunga’yı Turan Hükümdarı ile
yani İran Destanı Şehnamedeki Nuh’un oğlu Turak’ın
Turan Hükümdarı torunuyla birleştirmiştir.
Prof. Dr. İbrahim Kafesoğlu,
“Türk Adı, Türk Soyu, Türler’in AnaYurdu ve Yayılmaları”
adlı makalesinde şöyle demektedir:
“… bilindiği üzere Tevrat’ta nakledilen eski ananelerde
Türk soyu Ham ve Sam‘dan değil, Yafes’den türemiş olarak beyaz ırktan gösterilmiştir.
Turan tipine örnek olan Orta Asya,
Maveraünnehir ve diğer Yakın-Doğu Türkleri
beyaz tenli, koyu parlak gözlü, değirmi yüzlü ay yüzlü,
badem gözlü, endamlı, sağlam yapılı erkek ve kadınları ile bilinir.
Gök-Türk Prensi Kül Tegin‘in büstü Orta çağ kaynaklarında
güzelliğe misal olarak gösterilmiş, hatta İran edebiyatında
“Türk “sözü güzel insan” manasında alınmıştır.”
Türk tarih profesörü Osman Turan,
Çin kaynaklarının Türklerden, Kırgızlardan bahsederken
kumral saçlı, mavi gözlü ve uzun boylu olarak ifade etmektedir.
İslam, Ermeni ve Bizans kaynakları Türklerin
Kuman, Peçenek ve Bulgar Türklerinin
sarışın, beyaz tenli ve uzun boylu olduklarını belirtmektedir.
Ruslar ve Almanlar, Kumanları sarışın anlamlarına gelen
“Polovtsi” ve “Falben” biçiminde adlandırmışlardır.
Bütün bunlar gösteriyor ki Türkler günümüzde Kafkasyalı denen
yani Avrupalı beyaz ırka mensuptur ve bu ırkın atalarıdır.
Bu konuyu bir başka yazıda da kaleme almıştım.
Kâşgarlı Mahmud, Dîvânu Lugâti't-Türk'e şöyle başlar:
"Tanrı'nın, devlet güneşini Türk burçlarından doğurmuş olduğunu ve
Türklerin ülkesi üzerinde göklerin bütün dairelerini döndürmüş olduğunu gördüm.
Tanrı onlara Türk adını verdi ve yeryüzüne hâkim kıldı.
Cihan imparatorları Türk ırkından çıktı.
Dünya milletlerinin yuları, Türklerin eline verildi.
Türkler, Tanrı tarafından bütün kavimlere üstün kılındı.
Hak’tan ayrılmayan Türkler, Tanrı tarafından hak üzerine kuvvetlendirildi.
Türkler ile birlikte olan kavimler aziz oldu.
Böyle kavimler, Türkler tarafından her arzularına eriştirildi.
Türkler, himayelerine aldıkları milletleri, kötülerin şerrinden korudular.
Cihan hâkimi olan Türklere herkes muhtaçtır.
Onlara derdini dinletmek, bu suretle her türlü arzuya nail olabilmek için
Türkçe öğrenmek gerekir."