Türk oldukları için katledildiler

Türk oldukları için katledildiler
Azerbaycan İstanbul Başkonsolosu Büyükelçi Hasan Sultanoğlu Zeynalov anlatıyor:

Selcan Taşçı Yazıyor

Ermeni işgalcilerin, 1992 yılında, Rus tankları, toplar, zırhlı araçlar ve roketlerle girdikleri, ulaşım ve iletişim yolları kesilmiş, savunmasız haldeki Hocalı’da, resmi rakamlara göre 63’ü çocuk, 106’sı kadın ve 70’i yaşlı 613 kişiyi öldürdüğü, 1275 kişiyi rehin aldığı, 487 kişinin sakat kaldığı ve 68’i kadın, 28’i çocuk olmak üzere 150 kişinin hala kayıp kayıp olduğu vahşet ile 1914-15 yıllarında Anadolu’da yaşanan mezalim arasında bağ bulunduğunu ifade eden Sultanoğlu “Büyük Ermenistan  hayalleri ile hareket eden Ermenilerin düşüncesi, tarzı ve yöntemi her iki halde aynı olmuştur; Türkü Türk olduğu için yaşadığı tarihi topraklardan zorla çıkarmak, gerekirse çocuk, kadın, yaşlı demeden hunharca katletmek” diyor...

Doğup büyüdükleri evlerinde, henüz kan/nefret değmemiş hatıralarının üzerinde katilleri oturuyorken; işgal altındayken Karabağ hâlâ, kuru kuruya anmak ruhlarının ızdırabını dindirmeye yeter mi bilmem ama Hocalı şehitlerinin unutulmasına izin vermeyeceğiz bu yıl da.
Bu yıl da hatırlatacağız kafa derisi yüzülen Telinan Enveroğlu Orucov’un dramını... Bu yılda yazacağız tecavüze uğradıktan sonra gözleri çıkarılan Fitnat Ehedkızı Hasanov’un çığlığını... Gözleri ve göğüsleri kesilen Dilara Oruçgızı Nuraliyeva’yı, elleri telle bağlanarak kafası kesilen Hafiz Yusufoğlu Nuriyev’i, cinsel uzuvları kesildikten sonra yakılmış İkbal Kuluoğlu Aslanov’u, üç yaşında diri diri yakılan Agyar Salmanoğlu İmam’ı bu yıl da sokacağız gözünüze...
Ama önce söz, ateşin düştüğü yerde; Azerbaycan’da...

Hocalı soykırımdır
Türkiye’nin “Ermeni açılımı” na kalkıştığı 2009 yılından, Kars’ta görev yaptığı dönemden bu yana tanıdığım ve Anı’da ellerinde “Büyük Ermenistan” haritalarıyla dolananlarla, gözünün Ağrı’da olduğunu gizlemeyen Ermenistan’a sınırımızı açmaya çalışanlarla, “özür” cülerle, soykırım iftiracılarıyla mücadelesine yakından şahit olduğum Azerbaycan İstanbul Başkonsolosu Büyükelçi Hasan Sultanoğlu Zeynalov anlatıyor “insanlığa karşı işlenmiş cinayet” dediği Hocalı’da -aslında- ne yaşandığını:
 “25 Şubat’ı 26 Şubat’a bağlayan gece Azerbaycan Cumhuriyetinin Dağlık Karabağ bölgesindeki Hocalı kasabasında 83 çocuk, 106 kadın ve 70’den fazla yaşlı dahil olmak üzere toplam 613 sivil Ermenistan silahlı kuvvetleri tarafından katledilmiştir.
Hocalı’da Ermenistan tarafından yapılmış bu toplu katliam Aralık 1948’de Birleşmiş Milletler Genel Kurulu tarafından kabul edilmiş Soykırım Suçunun Önlenmesi ve Cezalandırılması Sözleşmesi’ndeki soykırım tanımına tam olarak uymaktadır. 10’dan çok ülke Hocalı’da baş vermiş hadiseleri soykırımı olarak tanımıştır. Çok sayıda tanığın, tanık ifadelerinin, fotoğraf ve video görüntülerinin olmasına rağmen Ermenistan Hocalı’a yaptığı soykırımı hâlâ itiraf etmemiş, bundan dolayı özür bile dilememiştir. Bu vahim olayları planlayarak hayata geçirenler ise hâlâ cezalarını almamış, aksine Ermenistan’da ve Ermenistan tarafından işgal edilmiş Azerbaycan topraklarında kurulmuş illegal rejimin yönetiminde yer almışlar.”
Ermenilerin, Sovyet Sosyalist Cumhuriyetler Birliği’nin (SSCB) çöküş sürecinde ülkeye yayılan ağır siyasi durum ve istikrarsızlığı kendi çıkarları doğrultusunda kullandıklarını hatırlatan Sultanoğlu, Karabağ’ın kaderindeki en önemli kırılmalardan birinin Gorbaçov’un Haydar Aliyev’i istifaya zorlaması sonrası yaşandığını savunuyor:
“Totaliter rejimin yürüttüğü politikalar neticesinde ülkede istikrar bozulmuş, ekonomi çökme eşiğine gelmiş, halk çeşitli zorluklarla karşı karşıya kaldı. İdari otoritesini kaybeden Sovyet yönetimi bu durumdan çıkmak için çözüm aradı ama bulamadı. Bu durumu kendi çıkarları açısından fırsat bilen Ermenistan ve diaspora Ermenileri Azerbaycan’ın tarihi topraklarının Azerbaycan’dan koparılarak Ermenistan’a verilmesi için faaliyete geçtiler.

Silahsızlandırma tezgahı

Haydar Aliyev’i istifaya zorlayan Mihail Gorbaçov’un atadığı
idareciler, Azerbaycan’ı silahsızlandırarak, Sovyet ordusunun desteklediği Ermeni işgalciler karşısında savunmasız bıraktı.

Aliyev’e istifa baskısı
Ermeniler Azerbaycan’ın nadide bölgelerinden olan Dağlık Karabağ bölgesini Ermenistan’a bağlayarak ” Büyük Ermenistan “ yaratma planının önemli bir halkasını hayata geçirmek istiyorlardı. Lakin Ermeniler ve Ermeni diasporasının satın aldığı SSCB lideri Mihail Gorbaçov çok iyi biliyordu ki, Politbüro üyesi olan ve Sovyetler Birliği’nin Bakanlar Kurulu başkanının birinci yardımcısı görevinde çalışan Azerbaycan’ın büyük oğlu Haydar Aliyev görev başında olduğu sürece onların planları yürüyemezdi. Hedeflerine ulaşamazlardı. Bu yüzden Haydar Aliyev’e çeşitli baskılar uygulamaya başladılar ve neticede -zorla- istifa ettirdiler. Bu istifadan sonra Dağlık Karabağ’ın Azerbaycan’dan koparılarak Ermenistan’a verilmesi faaliyeti açık ve daha geniş şekil almaya başladı...”

Diaspora kışkırttı
Dağlık Karabağ’ın Ermenistan’la birleştirilmesine itiraz eden Azerbaycan Türkleri’nin “Ermenilere ve onları destekleyen Sovyet totaliter rejimine karşı sımsıkı birleşerek” vatanları için nasıl mücadele kararı aldıklarını anlatan Sultanoğlu, 200 binden fazla Azerbaycan Türkü’nün göç etmek zorunda kaldığı katliamların bizzat “Ermeni aydınlar(!)”ca kışkırtıldığını belirtiyor:
“Sovyet yönetimi ve onun başkanı Mihail Gorbaçov Azerbaycan halkının bu mücadelesini geçtiğimiz Ocak ayında 25. yıldönümünü andığımız Kanlı Ocak ve bu türden diğer olaylarla kırmaya çalışsa da bunu başaramadı. Aksine bu olaylar Azerbaycan’da özgürlük ve milli hareket dalgasını daha da güçlendirdi.
Sovyet yönetiminin ileri gelenlerini çeşitli yöntemlerle ele almaya çalışan, Politbüro’ya ve Gorbaçov’a yakınlığı ile bilinen Abel Aganbegyan’ın, Georgi Şahnazarov’un, Ermeni ” entelektüelleri “ Zori Balayan’ın, Silva Kaputikyan’ın, Sero Hanzadyan’ın ve Ermeni diaspora mensuplarının tetikledikleri Dağlık Karabağ sorunu çok geçmeden Ermenistan’ın ve Azerbaycan’ın Dağlık Karabağ’da yaşayan ermeni nüfusunun Azerbaycan Türklerine karşı silahlı saldırılarına, çeteler halinde Azerbaycanlıların yaşadıkları köy ve mahallelere silahlı baskınlarına dönüştü.”
Azerbaycan İstanbul Başkonsolosu Sultanoğlu, 1987-88 yıllarından Sovyetler Birliği’nin çöküşüne dek (Aralık 1991) geçen zaman zarfında Ermenistan’da ve Azerbaycan’ın Dağlık Karabağ bölgesinde Ermeni çeteleri tarafından yüzlerce Azerbaycanlı’nın “sadece Türk oldukları için” katledildiğini ifade ediyor. Sultanoğlu’na göre bu zulüm ile 1915’te Anadolu’sundaki Ermeni mezalimi arasında hiçbir fark yok:

1915’ten farkı yok
“Tarihe baktığımızda, bu olaylarla 1914-15 yıllarında Osmanlıda Ermeniler tarafından çıkarılmış kanlı olaylar arasında ne kadar benzerliklerin olduğunu fark etmemek mümkün değildir. Ütopik ” Büyük Ermenistan “ kurma hayalleri ile hareket eden Ermenilerin düşüncesi, tarzı ve yöntemi her iki halde aynı olmuştur - Türkü Türk olduğu için yaşadığı tarihi topraklardan zorla çıkarmak, gerekirse çocuk, kadın, yaşlı demeden hunharca katletmek...”
Ermenistan’da yaşayan 200 bini aşkın Azerbaycan Türkü maruz kaldıkları ayrımcılık ve şiddet sebebiyle 1988-89 yıllarında evlerini terk etmeye mecbur edilerek mülteci olarak Azerbaycan’a göç ettiler. Yüzlerce soydaşımız Ermenistan’da katledilirken, bir çoğu da göç esnasında soğuktan ve çeşitli sebeplerden hayatını kaybetti. Dağlık Karabağ’da da aynı yöntemlere el atan Ermeniler, bu kadim Türk yurdundaki Azerbaycan Türklerini silahlı saldırılarla köy ve kasabalarını terke zorladı...