Bugünkü Yazarlar Tüm Yazarlar
Muhiddin NALBANTOĞLU

Muhiddin NALBANTOĞLU

Türk'e kefen biçenin ölümü korkunç olur!..

Dünya haber ajanslarının Rusya Federasyonu’ndan aldıkları bir açıklama bütün dünyada yankılandı. Bizim basının da önemle kaydettiği bu haber Birinci Dünya Savaşı sırasında Rusya’nın başında bulunan ve feci bir cinayetle hayata veda eden Çar II. Nikola’nın itibarının iade edilmesiydi.
Çar Nikola ve Romanoflar Hanedanı gerek Türkiye Türklerine ve gerekse dünya Türklüğü’ne büyük düşmanlığını yüzyıllar boyunca sistemli bir şekilde sürdürmekle ünlüdür. 1293’ten beri yaptığımız bütün savaşların arkasında hep Romanofların gölgesi vardır. Türkiye’yi yıkmak ve ortadan kaldırmak için çevirdikleri dolaplar başımıza yağmur gibi felaketler yağdırmıştı. Bunların en korkuncu ise imparatorluğumuzu da kaybettiğimiz Birinci Dünya Savaşı felaketidir. Bu savaşa, bugün itibarı iade edilen son çar II. Nikola’nın Türkiye’yi ve Türk milletini yok etmek için hazırladığı bir plan ve programın çerçevesinde girdik. Bu olay Ruslarla son hesaplaşmamızdı. Onlar da, biz de kaybettik. Sonuçta gerek Rus Çarlık Hanedanı ve gerekse Türk Hakanlığı tarihin sinesine gömüldü. Dahası Türklüğün de yok olması süreci devreye girdi. Eğer Türk Kurtuluş Savaşı zaferle sonuçlanmasaydı bugün “Türk’ün koca tarihi yoksa masaldı.”
Ruslar Birinci Dünya Savaşı’nın hazırlıklarını iki yüzyıl öncesinden başlatmışlardı. Ancak, bu savaşın başlamasından bir çeyrek yüzyıl öncesinde Batılı ülkeler Türkiye’nin coğrafi mirasını paylaşmak noktasında ilk defa aralarında bir ittifaka varmışlardı. Bu gizli ittifakın temelinde bütün Anadolu ve Boğazlar dahil bütün Balkanlar Türkiye’sinin Rusya Çarlığı’na ilhak edilmesi esas alınmıştı. Cihan Savaşı’nın ufuklarda belirmesi üzerine Çar II. Nikola doğrudan devreye girmiş ve müttefiklerinden İstanbul ve Boğazların ülkesine katılması konusunda tekrar tekrar teminat üstüne teminat istemiştir. Nihayetinde yakın akrabası olan İngiltere Kralı’nın “İstanbul sizin olmalıdır!..” sözünü almıştır. Sazanof (zamanın Rus dışişleri nazırı) Çar’ın İngiltere, Fransa ve İtalya’ya “eğer Anadolu ve Balkanlar Türkiye’sinin Rusya coğrafyasına katılması kabul edilmezse milletinin sırtına bu kadar büyük bir savaş yükünü yükleyemeyeceklerini bildirmiştir. Bunun üzerinedir ki müttefikler bu gizli teklifi kabul etmek zorunda kalmışlardır. Türkiye’nin savaş dışında kalması ve Almanya safında muhtemel bir savaşa katılmaması için bize teminat üstüne teminat vermekten de geriye kalmamışlardır. Fakat Türkiye’nin entelijansı Rusya Çarlığı’nın dışişlerinin en yüksek makamına kadar sızmayı başaran Alman ajanlarının elde ettiği gizli antlaşmanın metninden yine Almanya aracılığıyla haberdar olmuştu.
Yeryüzündeki son Türk imparatorluğunun son başkumandanı olan şehit Enver Paşa kurmaylarına şöyle diyordu: ”... Görülüyor ki Rusya hangi devletler topluluğunun içinde ise bizim de karşı topluluğun içinde olmamız hayati bir önem arz etmektedir.” Ve biz de İtilaf Devletleri olan İngiltere, Fransa, İtalya’nın karşısındaki Almanya, Avusturya-Macaristan ve Bulgaristan’dan oluşan İttifak Devletleri safında savaşa girdik. Savaş hemen dünyanın dört köşesinde, yani üç kıtada ve ondört cephede Mehmetçiği dört yıl süren bir savaşın içine çekti. Rauf Orbay’ın deyimiyle “Thames Nehri’nin suları kadar kan akıttık”. Sonuçta biz imparatorluğumuzu kaybettik, fakat Çarlık da başlarında hükümdarları ve bütün aile efradı ile tarihin derinliklerine gömüldü. Çarlık Rusyası’ndan onbeş devlet meydana çıktı. Çar ve bütün ailesi kendi milleti tarafından öldürülmekle kalmadı, yakılarak yok edildiler.
Biz bugün bu yazımızda hiçbir zaman bir intikam duygusu taşımıyoruz. Ancak adalet duygusunun tecellisini kaydediyoruz. Kaldı ki bir atalar sözü haysiyetinde bir mısra vardır. Bu durumlar için söylenmiştir:
 “Türk’e kefen biçenin/Ölümü korkunç olur.”

Yazarın Diğer Yazıları