Türkeşçi çizgi...

Hafta sonu Koray Aydın'ın MHP yönetimine "Olağanüstü Kongre" çağrısı yaptığı basın toplantısındaydık. Milliyetçi camianın her köşesinden, özellikle 1 Kasım seçimi sonrası yükselen "değişim" talebi somut bir harekete dönüşmüş durumda. Geçtiğimiz günlerde Sinan Oğan tarafından dile getirilen olağanüstü kongre talebi, muhtemelen bugün (Pazartesi) Meral Akşener tarafından da dile getirilecek.

MHP tüzüğüne göre olağanüstü kurultaylar seçimli yapılamadığı için öncelikle "tüzük" değişikliği için toplanılacak. Bunun için ise delegenin beşte birinin imzası gerekiyor. Bu da 247 imza demek. 2009 yılında Koray Aydın bu imzayı tek başına toplamıştı. Bu sebeple muhalefet cephesinde imza yeter sayısına ulaşma ile ilgili bir endişe yok.

Uzun süre sonra ilk defa çok adaylı bir süreç yaşıyoruz. Tüzük kongresinin toplanması sürecinde muhalif kanat ortak hareket edecek. Sinan Oğan ve Koray Aydın bunu dile getirdi, muhtemelen Meral Hanım da dile getirecek.

Bu ittifak fotoğrafının ortaya çıkmasında Koray Aydın'ın 1997 kongresinde oluşturulan ittifaktaki tecrübesinin önemli etkisi olduğunu tahmin ediyorum.

Eğer MHP yönetimi Koray Aydın'ın çağrısına uyup olağanüstü kongreyi toplamazsa, ortak hareket eden muhalefet kanadının kongrenin toplanması için gerekli imzanın çok üstünde bir imzaya ulaşacağını söylemek kehanet sayılmamalı.

***

Gelelim Koray Aydın'ın açıklamalarına...Aydın, öncelikle "demokrasi" çağrısı yaptı. Bizim her daim dile getirdiğimiz şeyin özetini Cumartesi günü dile getirdi: "Milliyetçilik ve demokrasi birbirinin kardeşidir. Çünkü her ikisi de millet iradesini ve idaresini esas alır. İradenin tecellisi ve idarenin ihyası için olağanüstü kurultayın toplanması elzemdir."

İrade, MHP yönetiminin de dile getirdiği gibi "Ülkücü İrade"dir. Ülkücü iradenin yetkiyi verdiği 1232 delegenin vereceği karar Ülkücülerin iradesini temsil edecek. Temennimiz MHP idaresinin Ülkücü iradenin çağrısına sessiz kalmaması, tüzüğün ve nihayet hukukun gereğini yerine getirmesidir.

Koray Aydın'ın pek güzel ifade ettiği gibi Ülkücü iradenin tecellisi idareyi de Ülkücü hareketi de "ihya" edecektir.

***

Aydın konuşmasında "Mamak zindanlarından, sıkıyönetim mahkemelerinden, darağaçlarından, ateş çemberinden geçerek bugünlere ulaştıran şey birbirimize sırtımızı dönmek, yok saymak değil birbirimize tutunmaktır" dedi.

Birbirimize tutunarak ayağa kalkmak ve yeni ufuklara doğru gitmek için yürüyüşe başlamak. Rahmetli Başbuğ buna "Gönül Seferberliği" diyordu. Koray Aydın, Başbuğ'un çağrısını MHP için çıkış yolu olarak gösterdi.

Ve epeydir duymadığımız bir kavramdan bahsetti: Türkeşçi. Kendisinin "Türkeşçi" çizgiyi temsil ettiğini dile getirdi.

Bir Türkeşçi olarak bunun hatırlatılması beni heyecanlandırdı. Çünkü Türkeşçilik Ülkücüler için "romantizm"den öte bir şeydir. Türkeşçi, hareketin henüz "kitleselleşmediği" bir çağda parmakla sayılacak kadar az ama herkesin parmakla göstererek aynı mahallede yaşamaktan gurur duyduğu bir neslin mensubudur.

Evet, Türkeşçi iman ve vatan söz konusu olduğu zaman kendini kurşunların önüne atmaktan çekinmeyen, Ülkücülüğün kemal noktasını temsil eden bir neslin mensubudur. Darağacına giderken, kendisini beklettiği için nişanlısından "helallik" isteyen bir delikanlıdır o.

Mahalledeki her ananın, babanın "ah şöyle bir evladım olaydı!" diye iç geçirdiği, ama bir gün, "dava" dediği için bir kahpe kurşuna, olmazsa darağacına kurban gideceğini; en bahtlısının gençliğinden olacağını bildiği için babalık güdüsüyle, kaybetmektense olmamasını tercih ettiği bir neslin mensubudur.

Koray Aydın'ın "MHP köklerine dönmelidir" çağrısı ve "Türkeşçi" çizgiye mensubiyet vurgusu sadece benim değil, o neslin mensubu ağabeylerimizin de içini titrettiğini tahmin ediyorum.

MHP'nin önce kök değerlerine dönüp, Türkeşçi nesli çocuklarına rol model yaparak kutlu yürüyüşüne başlaması gerekiyor. 

Köklerinin üzerinde yükselip günün şartlarına göre kendisini güncelleyen, dinamik bir MHP şüphesiz siyasi muhataplarını endişelendirirken sadece memleketi değil tüm Türk-İslam Âlemini umuda sevk eden bir hareket olacaktır.

Evet, anlaşıldığı üzere mesele salt "tüzük" meselesi değildir; memleket, millet meselesidir.

Meseleye böyle bakılmalıdır...

 

 

 

Yazarın Diğer Yazıları