Türkiye-Azerbaycan kardeşliği engellenemez

Sayın okurlarım ABD ve AB’nin dayatması, AKP Hükümetine, Ermenistan’la sınırlarımızın şartsız açılması ile ilgili tasarıları imzalattı. TBMM Genel Kurulu’ndan geçirildikten sonra yürürlüğe girecek olan anlaşma, değişikliğe uğramadığı takdirde Türkiye’mizle Azerbaycan’ımızın arasındaki “Bir millet iki devlet” anlayışına zarar getirecektir. Aslında petrol ve doğal gaz boru hatları ile inşaat şirketlerimizin ve iş adamlarımızın katkıları, iki taraf için gözardı edilemeyecek yatırımlardır.
Bursa’da oynanan Türkiye-Ermenistan milli futbol maçında, Azerbaycan’ımızın bayraklarının yasaklanması ve seyircilerden toplanan bayrakların çöp sepetlerine atılması ne kadar büyük bir yanlışlık ise, Sovyet ihtilalinden sonra, komünistlerin Ermeni çeteleriyle birlikte Azerbaycan’da yaptıkları katliamları önlemek amacı ile, Nuri Paşa komutasındaki Osmanlı Türk Ordusu’nun Ermeni çetelerini temizlemeleri anısına yapılan, Bakü Şehitliği’ndeki Türk Bayraklarının kaldırılması da büyük bir yanlışlıktır.
AKP Hükümeti tarafından AB yolunda yapılan uygulamalar, Türk Birliği yolunda koşan Türk Milliyetçilerini, fazlası ile rahatsız etmiştir. Gelin ben sizleri fazlaca üzen günümüzdeki bu olaylardan biraz uzaklaştırayım ve 1989 yılında, Sovyetler Birliği’nin yumuşadığı dönemde, Can Azerbaycan’ımızın başşehri Bakü’ye yaptığımız ve ömrümün en güzel dokuz gününü yaşadığım, ilk Türk Dünyası gezimizden bahsedeyim.
Türk Dünyası Araştırmaları Vakfı’mızın ve Prof. Turan Yazgan Hocamızın becerisi ile, yirmi yıl önce, yüz yetmiş Türk Milliyetçisi ile Bakü’müze ulaşmıştık. O günkü komünist yönetim, hava meydanındaki gümrük işlemlerimizi uzatarak bizi saatlerce bekleterek havanın kararmasını sağlamış fakat meydandaki onbinleri bulan kardeş Azerbaycanlılarla kucaklaşmamıza mani olamamıştı. Demir perde arkasındaki soyu bir kardeşlerimizin yaşantıları hakkındaki bilgisizliğimizin doğurduğu endişe dolu duygularla indiğimiz Bakü hava meydanında, Türkiye Bayrakları ve Atatürk’ün resimleri ile karşılandık. Kardeş topraklarına ayak basan her Anadolu Türk’ü için bir kurban kesildi. Hava meydanından otelimize kadar her otobüse birimizi konuk edip sohbetimizi sağladılar. Bakü’de kaldığımız dokuz gün  “Türkçü sevgiye”, “Türkçü şiire”, “Öz Türkçe’ye”  doyduk. Her gün akşamları bir ailenin konuğu olduk ve müşterisi olduğumuz hiçbir taksi şoförüne ücret ödeyemedik,  “Siz bizim konuğumuzsunuz” cevabını aldık.  
Azatlık Meydanındaki Halk Cephesi mensubu yüzbinlerce insanın, Sovyet karşıtı milli direnişlerine şahit olduk. Azerbaycan Halk Cephesinin lideri rahmetli Elçibey’le şehir dışında verilen bir yemekte tanışmıştık.
İki yıl önce XI. Türk Devlet ve Toplulukları Dostluk Kardeşlik ve İşbirliği Kurultayı delegesi olarak Bakü’ye yaptığım seyahatle “Yeni bir Bakü” ve “Yeni bir Azerbaycan” gördüm. Bizim 1980’li yıllardan sonra “İsraf ekonomisi”nin esiri olduğumuz gibi onbeş yıl sonra da kardeş Azerbaycan’lılar aynı çukura düşmüşler. Caddeler ve parklar lüks arabalarla dolmuş. Bakü’nün şehir güzelliği kaybolmuş ve yüksek görüntülü apartman inşaatlarının istilasına uğramış. Öz Türkçe’yi en güzel konuşan halkın bütün mekanları bizim gibi yabancı isimlerle donatılmış ve yabancı mallar rafları doldurmuş. AB hayranlığı buraya da hakim olmuş, şehir on iki yıldızlı Hıristiyan Kulübünün bayrakları ile donatılmış.
Netice olarak; temel Türk Kültürüne hakim olduklarına inandığım Azerbaycanlı kardeşlerimin, bizim yaptığımız hataları çoğaltarak uyguladıklarını gördüm. Onları da bu duruma düşüren emperyalist uşaklarına da nefretlerimi haykırdım. Ve Türkiye-Azerbaycan kardeşliği engellenemez diyorum.
Tanrı Türk’ü Korusun.

Yazarın Diğer Yazıları