Türkiye dağ başı değil

Biri çıkar da "Ben bu davanın avukatıyım, savcısıyım, yargıcıyım" filan derse, kötü örnek olmaz mı? Ahali de buna uyarak "Demek ki mümkünmüş" düşüncesiyle bu lâfı benimserse ne olur...

     Hukukun da, adaletin de esamisi okunmaz; o zaman da vah geldi memleketin başına!

      * * *

      Çoğumuz hukuku ve adaleti, bunları sağlamakla görevli kişi ve kurumlara bırakmıyoruz. Hepimiz avukatız, savcıyız, yargıcız; adalet söz konusu olduğunda bir başımıza hareket ediyoruz...

      Böylece, hem güvenlik güçlerinin, hem yargının varlığını inkâr etmiş oluyoruz. Bu, düpedüz haddini bilmezlik ve de suç...

      * * *

      Son örnek İstanbul Alibeyköy'den...

      Semti mesken tutan uyuşturucu satıcıları bir süredir 15-16 yaşlarındaki çocukları hedef almış. Uyuşturucuya alışsınlar diye çocuklara bin bir vaatte bulunuyor, onları "Bir kereyle bir şey olmaz" diyerek kandırıyorlarmış...

      * * *

      Geçen gün duruma mahalleli müdahale etti, torbacı tabir edilen uyuşturucu satıcısının birini yakaladılar. Adama hemen etek giydirdiler ve o haliyle döve döve mahallenin dışına çıkardılar.

      Semtin delikanlılardan biri televizyon muhabirine, bu davranışı gelenek haline getireceklerini açıkladı .

      * * *

      Hem çirkin, hem de çok tehlikeli bir davranış... Herkes bir başına adaleti sağlamaya, hakkını almaya, suçlu kabul ettiği kişiyi cezalandırmaya kalkarsa ortada kamu düzeni kalır mı...

       Kalmaz, devletin surlarında da gedikler açılır...

       Hukuk hukukçulara, adaletin sağlanması da yargıya bırakılmalı...

       * * *

      Alibeyköy'deki olayın benzeri ülkenin pek çok yerinde yaşanıyor. İnsanlar güvenlik güçlerine sığınmıyor, hakkını ve hukukunu yargı yoluyla aramıyor, adalete intikal etmesi gereken sıkıntıyı bir başına çözmeye kalkıyor....

      * * *

      Hukukun egemen olmadığı yerde gücü gücü yetene olur...

      Sakat iş; o takdirde ortalıkta ne hukuk kalır, ne adalet...

      Türkiye dağ başı değildir, burada dağ yasaları da geçmez! 

 

Hangi ülkede bu var...

-----------------------------

       Şimdi anlatacağım uygulama bana da pek garip geldi...

       Boğaziçi Üniversitesi Rektörlük görevine, adaylık seçimlerine katılmadığı halde atanan Profesör Mehmet Özkan "Kayyum rektör istemiyoruz" diyen 3 bin kadar öğrenci tarafından protesto edildi...

       Olay şöyle gelişti...

       YÖK, Özkan'ın adını Cumhurbaşkanı'na bildirdi. Erdoğan da seçimi ilk sırada tamamlayan Prof. Gülay Barbarosoğlu'nun yerine, yarışa katılmamış olan Özkan'ı rektör olarak atadı.

 

      * * *

       Madem ki rektör atamaları Cumhurbaşkanının işi, neden profesörler arasında yarış yapılıyor. Madem yapıldı, neden atamada sıralamaya dikkat edilmiyor...

       Bu tür atamalar, bilimsel çalışmaları gölgeler diye düşünülmüyor mu? Neden bilime ve bilim adamına "Bilimsel özgürlük" çok görülüyor...

       İlk ve orta tedrisatta çocuklara imam hatip ilkelerini aşılama gayretleri yetmiyor ki üniversitelere de aynı ilkeleri gençlere aşılamakla görevli kılınan rektörler atanıyor...

       * * *

       Hangi laik ve demokratik ülkenin eğitim ve öğretim hayatında bu tür dinsel bir dayatma vardır, biri anlatsın da öğrenelim!    

   

Kayyumlar insan değil mi...

------------------------------ ----

        Ülkemizde 942 şirket kayyum yönetiminde. Bunların aktif büyüklüğü ise 41 milyar lira kadar. Öz kaynak toplamı da açıklandı, o da 18 milyar lira. 942 şirketin cirosu 21.5 milyar lira, çalışan sayısı da 45 bin...

        Rakamlara bakıldığında devasa bir ekonomik gücü görüyorsunuz. İşte bu gücü kayyumlar yürütüyor...

        Kayyumlara, görevleri ve fiilleri nedeniyle, hukuki, idari, mali ve cezai sorumluluk yüklenemeyeceği hükmünü getiren bir KHK yayınlandı.

        Bu hüküm tam bir koruma kalkanı;  bu ülkede vekillere dokunulabilir ama kayyumlara kimse dokunamaz; KHK emri böyle!

       Peki, kayyum insan değil mi, hata yapmaz mı, işine ilişkin kötü niyet beslemez mi, kişisel çıkarı peşine düşmez mi... Bunlardan birini ya da birkaçını üstlenen kayyumun yakasına yapışılmayacak da alkış mı tutulacak...

       Olacak iş değil!

       * * *

       Aklı zorlayan, yasa ve kurallara uymayan kayırma ve arka çıkma, yani haksızlığa dayalı bu iltimas, yeni bir KHK ile mutlaka ortadan kaldırılmalı!

         

Tek fark

------------------------------

        Hindistan ile aramızda bazı benzerlikler olabilir...

        Ama farklılık da var; mesela onların sokakları kutsal sayılan inekten geçilmez, bizim sokaklar bonzai kurbanlarından geçilmiyor...

       

ANLAMLI SÖZLER

------------------------------ -

        Gözü aç insandan dürüst politikacı olmaz. (Albert EİNSTEİN)

Yazarın Diğer Yazıları