Türkiye intihar etti

Bursa'nın Osmangazi İlçesi'nin Dumlupınar Mahallesi, daha güneşin bile doğmadığı sabaha, 6 yaşındaki bir erkek çocuğunun "babaaaa" diye büyük bir feryadıyla uyanır.

Herkes koşarak çocuğun sesinin geldiği eve girerler. Doğal gaz borusuna asılı 35 yaşındaki Cahit Gündoğdu'nun cansız bedeni ile karşılaşırlar. Tanıyan tanımayan herkes gelir.

Herkes aynı şeyi düşünür bir adam neden intihar eder?

Boyunu zar-zor geçen bir boruya bağladığı paçavralara boynunu nasıl uzatır. Çocuğuna bakarak kendini nasıl öldürür. Hiçliğe giderken hiç mi pişmanlık duymaz.

Kendini öldürmenin dinimizce yasak olduğunu, Allah'ın verdiği canı, sadece Allah'ın alacağını bilmesine rağmen, bir insan, böyle bir eylemi hangi ruh hali sonrasında yapar. Cevaplar kalabalıktan gelir:

İnşaatlarda çalışan ustadır. Ve uzun süredir işsiz. Bankaya ev kredisi nedeniyle borcunu ödeyememiş ve evine banka el koymuştu.

Türkiye'nin dramı

Cahit Gündoğdu henüz 35 yaşındaydı. İnşaatlarda çalışıyor ve dört çocuğunu geçindirmeye uğraşıyordu. Yıllarca çalıştığı inşaatlarda hep bir evinin olmasını hayal etti. Herkes ev alıyordu. Üstelik 100 bin liraya alınan ev bir yıl bile geçmeden 200 bin lira oluyordu.

Herkesin parası mı vardı ki, ev alıyordu?

Bir emlakçı yardımı ile bir bankaya gitti. Aldı krediyi, dört çocuğu ile başını soktu eve. Evin kredisinin taksitleri zorluyordu. Ancak hiç izin yapmadan çalışarak tam 2 yıl ödedi taksitleri. Bir gün bile geciktirmeden.

Banka ona güvenmiş kredi vermişti. Bu devirde insanın babası bile bir çırpıda çıkartıp o parayı vermezdi. Onun için bankaya mahcup olmamalıydı. Aradan geçen 2 yıldan sonra işler değişmeye başladı. İnşaat işleri azalmaya, olanlardan ise parasını zamanında alamamaya başladı.

Herkes bir krizden bahsediyordu. Başbakan bile televizyona çıkıp, "Ne krizi. Millet araba almak için 3 ay sıra bekliyor!" diyordu. O halde inşaat sektöründe yaşanan neydi?

Sonunda politikacıların kabul etmediği ancak herkesin var dediği kriz nedeniyle kredinin taksitlerini geciktirmeye başladı.

Bankadaki kız, her gecikmede aradıkça o duyduğu mahcubiyetin altında adeta ezilir yok olur. Sonunda bir ve iki derken 3. taksit de ödenemez. Çünkü müteahhit kriz gerekçesiyle ödeme yapmıyordur. Başka yerlerde iş arar ama bulamaz.

Bir gün avukat arar. Bankanın avukatı olduğunu ve borcunu eğer 1 hafta içerisinde ödemezse evinin icra ile satılacağını söyler.

Çırpınır, ağlar, feryat eder ama parayı bulamaz.

İcradan gelen yazı büsbütün dengesini bozar. Evine icra yolu ile el koyup satacaktır banka.

Çocuklarının, karısının yüzüne nasıl bakacaktı. Onları bu kış günü nereye götürecekti. Kiralık ev bulmak kışın ortasında kolay mıydı? Bulunsa bile para neredeydi. Para olsaydı zaten taksitini ödeyecekti.

Tüm bu sorulara yanıt bulamaz ve çaresiz bir şekilde oğlunun yattığı odaya gider, onu öper koklar ve ipi doğal gaz borusuna bağlar. Sonra bir ucunu boynuna geçirir. Ölmek için, kırgın olduğu bu dünyadan gitmek için kendini boşluğa bırakır.

Daha 6 yaşındaki bir çocuk sabah uyandığında babasının cansız bedenini bir ipin ucunda görürse ne hisseder diye düşünmeden...

Sorumlu kim?

Bir işçi, hatta adını bile kimsenin bilmediği bir kişinin intiharının sorumlusu kimdi?

Bu intihar bir takım şeylerin yolunda gitmediğini göstermiyor muydu? İnsanların 3 ay otomobil kuyruğunda beklediği(?) Türkiye'de bir işçi evine gelen icra nedeniyle nasıl hayatına son veriyor?

İntihar eden aslında sadece Cahit Gündoğdu değil. Türkiye intihar ediyor. Güzel ülkemizde her gün, kaç kişi, borçları için canına kıyıyor.

Bu arada bankaların bilançolarındaki kârlar; kredi kartları ve telefon mesajı ile verilen kolay-pahalı krediler ile patlama yaşıyor.

Halkın borçlarını nasıl ödeyeceğini düşünmeyen bankalar, 70 milyonu,  kredi kartları ve konut kredisi ile borçlandırarak sanal bir mutluluk ortamı yaratmıyor mu?

Acaba yatakta yatan yavrusuna bakarak ölüme giden işçi Cahit Gündoğdu'nun son düşünceleri n'oldu?

Yazarın Diğer Yazıları