Türkiye İsrail’le aynı cephede!

Yoksa doğru muydu? Dört bir yanımız sahiden düşmanlarla mı çevriliydi? Aklımızla, bilgimizle, irfanımızla alay ediyorlar sanki! Korkusuyla terbiye edildiğimiz yetmezmiş gibi şimdi gerçeğiyle mi yüzleştiriliyoruz?
Sayın Davutoğlu neler oluyor?  “Stratejik Derinlik”li bir dış politika uygulayacağınızı bekleyerek nasıl da ümitlenmiştik! Hani küresel düzeyde itibar, hani insani boyutlu ilkeli siyaset? Gelinen şu noktaya bakın. Büyük/Genişletilmiş Ortadoğu Projesi bile daha bir saygın görünüyor! Türkiye’nin bölünmesi iddiasını bir yana, BOP’a göre Türkiye bölgenin patronu olacaktı. Ya şimdi? Ülkemiz bölgede yalnızlaşırken hâlâ saygınlığını koruduğuna inanıyor musunuz? Oysa çevresine sataşmadığı zamanlarda Türkiye’ye karşı duyulan hisler daha hızlı iyileşiyordu?
2010 yılından itibaren hangi hataları yaptınız da süreç tersine döndü? İçerde ve dışarda kimleri sevindirip kimleri küstürdünüz? Ekonomik ve kültürel ilişkiler kurumlaştırılmadan rejim ihraç eder gibi siyaset dayatılır mı? Artık çocuklarına Erdoğan adını veren komşumuz kaldı mı? Bahar gelecek müjdesiyle halklarını cesaretlendirdiğiniz ülkelerin sonuçta kan gölüne dönmesine seyirci kalmak insani midir? Irak, Suriye, Filistin ve Kuzey Afrika’daki ihvanınızın hali eskisinden daha mı iyi? Kendi halinde yaşayan masum kitleler size güvenerek sokağa inip meydanları doldurduğunda, düzeni yeniden sağlaması için planınız Amerika’yı göreve davet etmek miydi?
Sizden öncekilerin dayanaksız hayallerinin kabusa çevrilmesinden ibret almadınız mı? Mercan sabrıyla beklemeden inci veremezsiniz. Aksine daha tek yumurta çıkarmadan yedi mahalleyi ayağa kaldırırsanız, akıbetiniz erken öten horozunkine benzer! Süper güçler sürdükleri tarlanın hasadını size toplatır mı? Olsa olsa icara verirler! Bugün ortada ne  “Adriyatik’ten Çin Seddine uzanan Türk dünyası” kaldı ne de “M8 ülkeleri” arasında birlik oluştu!
Hakkınızı yemeyelim, içinde ‘büyük’lafı geçen hamaset söylemi kullanmadınız. Ancak içerde hızını alamayan Başbakan Erdoğan, dışarda da önüne gelene fırça atarken, “Aman dikkat! Bu tafraları bize fena ödetirler” diyerek aklı selim tavsiye etmediniz. Ayrıca sizi de eleştirecek akademik kurumlar, enstitüler oluşturmadığınız gibi sadece alkışlayanların önünü açtınız. İslam İşbirliği Teşkilatı üzerinden Arap dünyasında hilafet rolü kapmaya kalktınız fakat başkasının parasıyla sefa sürülemeyeceğini anlamadınız? Korkarım şimdi Suudi Kralı’na öfkelenip umrede, hacc sırasında Arafat meydanını siyasi protesto alanına çevirenlere sessiz kalırsınız! Sakın ha, fitnenin kutsal beldelere taşınmasına izin vermeyin!
Eğrisiyle doğrusuyla ana hatları önceden belirlenmiş özgün bir dış siyaset programı yazmış olmanızı takdir ettim. Düşünün ki, benim gibi düşünenleri dahi isyan ettiriyorsunuz? Eskiden bölgede Türkiye algısı iyi değildi, keşke yine öyle kalsaydı da bu duruma düşülmeseydi. Algılar birkaç jestle düzeltilebilir fakat harabeye dönen bir Suriye’yi yeniden imar edecek, yuvaları yıkılan, ocağına ateş düşen Müslüman kardeşlerimizin acılarını dindirebilecek misiniz? Yarın karşılarına hangi yüzle çıkacağız. Bugünden sonra ‘Arap Hazanı’nın yaşandığı coğrafyadaki insanların en az yarısı bize karşı iyi hisler beslemeyecek. Harabeye dönen vatanlarının Amerikan ve Fransız askerlerinin ayaklarıyla kirlenmesinden bizi de sorumlu tutacaklar.
Bosna - Hersek ve Kosova örnekleri de sizi kurtaramaz. Çünkü orada süper güçler Hristiyan düşmanlara karşı Müslümanların yanında savaştı! Tezkere TBMM’den geçmediği için Irak’ta da ucuz atlattık. Oysa Suriye bombalanırsa Türkiye sadece ABD’yle değil aynı zamanda İsrail’le de aynı cephede savaşıyor görünecek. O çok eleştirdiğimiz İran’ın durumuna düşürdünüz Türkiye’yi. İran da herhangi bir Müslüman toplumu darlıktan varlığa çıkarmadı. Savaşı sürdürmeleri için destekledi ama müdahale ettiği toplumları kaostan kurtarıp düzene kavuşturamadı. Zaten kendi halkına da günyüzü göstermedi İran...
Sayın Davutoğlu! Kişisel gururunuz, yardım ettiğinizi sandığınız isyancıların (mücahitlerin de diyebilirsiniz) ülkesindeki vatandaşların insanca yaşama hakkından daha önemli değildir. İlkeler, prensipler diye tutturup gereksiz yere benlik meselesi yapmayın. Irak’la, Suriye’yle ve Mısır’la ilişkileri daha da germenin anlamı kalmadı. Böyle giderse zaten siz de iktidarda uzun kalamayacaksınız? İlkesiz davranın demiyorum ama ilkeleriniz sadece kan akmasına sebep oluyorsa, bir müddet yutkunun ve konuşmayın? ABD’yi işgale çağırmanın ahlaki tarafı var mıdır? Oysa kişisel sorun yapmayıp Suriye’de çatışan tarafları barış masasına oturtmak için uğraşsanız, esas o zaman hatasından dönmeyi bilen devlet adamı sıfatını alabilirdiniz.

Yazarın Diğer Yazıları