"Sadece güçlü bir satrançcı, ne kadar zayıf olduğunu bilir." Tartokower.
Kurumları ve özellikle de Türk Silahlı Kuvvetlerini, geçmişlerindeki hataları kullanarak yıpratarak itibarının sarsılmasına bilerek veya bilmeyerek neden olmak en son kertede vücudun akyuvarlarını etkisiz hâle getirerek bağışıklık sisteminin çökmesine yol açması gibi yıkıcı sonuçlara ve utançlara da neden olabilir.
Şükrü Elekdağ, 1994 yılında Milliyet Gazetesinde "Dünyaya Bakış" köşe yazısındaki "İki Buçuk Savaş" başlıklı makalesinde; Yunanistan ve Suriye''nin, Türkiye''yi çökertmek amacıyla PKK''ya her türlü yardımı yaptığını, Türkiye''nin, her iki ülkeye iki ayrı cephede çatışmaya hazır olması gerektiğini yazdı. Bu kapsamda; Türkiye, Yunanistan ve Suriye ile iki cephede ve PKK ile de "yarım savaşa" hazırlıklı olmak üzere, "iki buçuk savaş stratejisi"ne sahip olmalıydı.
Soğuk Savaş sonrası yazılan Elekdağ''ın makalesindeki NATO müttefiki Yunanistan''ın eski Sovyetler Birliği''nin zayıflaması ile daha hassas bir duruma düşen Suriye ile birlikte devlet dışı aktör olan PKK''nın tehditler arasında gösterilmesinin ardından günümüze kadar çok şey değişti. 21. Yüzyılda ABD, Yunanistan, PKK/PYD yakın iş birliği içinde hareket ederken, Suriye iç savaş ile parçalanmış durumdadır, ayrıca büyük bir sosyo-ekonomik mülteci sorunu Türkiye''nin omuzlarına binmiş durumdadır.
Yanlış siyasi tercihler!
Yunanistan, Suriye ve PKK terör örgütünden oluşan 2,5 cephe; Türkiye ile Suriye arasında 20 Ekim 1998''de imzalanan Adana Mutabakatı ile hem Suriye hem de PKK terör örgütüne karşı büyük bir diplomatik zafer olduğundan, aslında 21. Yüzyıla Türkiye büyük bir avantajla girmişti. Okyanuslarda yaşayan katil balinalar; köpekbalıklarını çok iyi analiz etmişlerdir. Onlarla savaşıp sonunda yine de kazanacak olmalarına rağmen, gereksiz yere yıpranıp güç kaybedeceklerine, onları baş aşağı çevirip güvende oldukları hissini yaratan bir hormon salgılayarak uyku moduna geçmesini sağlamaktadırlar. Uyku moduna kendi iradesi ile geçilmesi ise ancak bir trajedi olarak nitelendirilebilir. Türkiye hem iç tehditlere hem de çok güçlü dış tehditlere karşı koyabilmek için öncelikle iç dengeleme stratejisi kapsamında askerî gücünü kuvvetlendirmesi gerekirken, maalesef Türkiye Cumhuriyeti''nin belkemiği Türk Silahlı Kuvvetleri hedef seçilmiştir. Dış dengeleme stratejisi kapsamında güvenlik askerî ittifaklar ile sağlanması gerekirken, maalesef Türkiye yanlış siyasi tercihler ile "onurlu yalnızlık" adıyla onu da sağlayamamıştır.
"Anlaşılamayan, sırrı çözülemeyen bir sıra olaylar birbirini kovalamaya başladılar. Girit, Tuna eyaletleri, Bosna-Hersek geri alınamadıkça başka, kimse daha ne olduğunu anlamaya vakit kalmadan, Osmanlı Afrika''sı (Trablusgarp-Bingazi) ile Ege adaları da elden çıktı. (1911)… İsyanlar ise her tarafta öylesine yayıldı, öylesine genişledi ki, Yemen, Havran, Arnavutluk, Dersim hükümetin elinde mi yoksa değil mi bir zaman belli olmadı. Dağlarda, kırlarda yollar gene kesildi… Bu yıkılış, artık, sadece bir devletin mağlubiyeti değildi. Mesnetsiz bir hayalin sona erişiydi. Bir ruhun, bir zihniyetin tamamen çöküşüydü. Bir masal, bir imparatorluk masalı sona eriyordu. Meğer bizim saltanat zannettiğimiz şey, sadece bir gaflet uykusuymuş."
21. Yüzyılın şafağında Yunanistan''ın dış ve güvenlik politikası gündeminde Türkiye ile ilişkiler öncelikli etkisini devam ettirecek gibi görünmektedir ve Yunanistan "yalnız kurt" Türkiye ile tek başına sınır komşusu olmak istememektedir.
Yeni kitabım olan "Türkiye Neden Hedefte? Çarpık İttifak İlişkileri ve Kurt Kapanı"nda Türkiye''nin 21. Yüzyılda maruz kaldığı kurt kapanının verilerini somut verilerle zihinlerde konumlandırmaya çalıştım. Bu yazıda, internette ilgilenenlerin dikkatine sunulan kitaptan önemli olduğunu değerlendirdiğim bölümleri özet olarak derleyerek Türk kamuoyunun bilgisine sunmak istedim.
Soğuk Savaş sonrası ABD''nin güvenlik stratejileri üzerine bir kitap yazan Barnett, ABD''nin on hedefi arasında; Irak ve İran''ı da göstermiş, Irak''ın İsrail gibi küreselleşmeye hizmet eden bir ülkeye dönüştürülmesi ve İran''ın 2010''dan önce bir darbe görerek Orta Doğu''nun dönüşümünde önemli bir konuma sahip olacağını ifade etmiştir. Barnett''e göre; ABD''yi güvenli hale getirmenin en hızlı yolu İran, Suriye ve Kuzey Kore gibi en tehlikeli ve bağlantısız devletlere karşı sert bir şekilde önleyici müdahalede bulunmak, ya da özet olarak, sert gücü "sıradaki kim?" stratejisi ile kullanmakla sağlanabilirdi. Barnett, Türkiye ile birlikte Yunanistan''ı da sınır devletler olarak tanımlamış ve sınır devletlerin teröristlerin merkez ülkelere geçişte kullanıldıkları da ifade edilmiştir.
Köprünün altından çok sular aktı
21. Yüzyılın başında öngörülen bu resmin 2022''deki izdüşümüne bakıldığında köprünün altından çok sular aktığının farkına varmaktayız. Türkiye bir taraftan asimetrik devlet dışı aktörlerle diğer taraftan da yoğun mülteci sorunu ile mücadele etmektedir. Bu kapsamda; Suriye iç savaşı sonucunda oluşan güç̧ boşluğunu doldurmaya çalışan DEAŞ ve PYD/YPG gibi terör örgütleri Türkiye''nin güvenliğini tehdit etmişler ve etmeye de devam etmektedirler. Suriye''deki, Afganistan''daki ve birçok yerdeki mülteciler Türkiye''yi sınır devlet konumundan daha geri bir statü olan "entegre olmamış bir ülke" statüsüne doğru geriye doğru götürürken, Yunanistan''daki artan ABD askeri varlığı ile Yunanistan''ın sınır devlet konumunu sürdürdüğünü, Türkiye''nin aksine hem AB hem NATO üyesi olmasının avantajını başta Kıbrıs''ta ve Doğu Akdeniz''de olmak üzere Türkiye''nin hatalarından da istifade ederek güçlendirdiğini ifade edebilirim. Doğu Akdeniz''deki Türkiye karşıtı birlikteliğin ise hem güvenlik hem ekonomik boyutları bulunmaktadır. İsrail, Mısır, Yunanistan ve Güney Kıbrıs Rum Yönetimi (GKRY) Doğu Akdeniz''deki doğal gaz yataklarını kendi aralarında paylaşmak için 2013''den beri birlikte hareket ederek, Münhasır Ekonomik Bölge Sınırlandırması Anlaşması yapmışlardır. Askerî anlamda ise, Türkiye''nin Rusya ile birlikte Karadeniz''in güvenliğinin ancak bölge ülkeleri ile sağlanabilir inisiyatifi kapsamında Türkiye, Rusya, Bulgaristan, Romanya, Ukrayna ve Gürcistan Deniz Kuvvetleri ile birlikte teşkil ettiği BLACKSEAFOR görev gücü Karadeniz''de yaşanan savaş sonucunda artık faal olmazken, Doğu Akdeniz''de Türkiye''nin dışlandığı ABD, İsrail, Yunanistan, GKRY ve zaman zaman Fransa, İtalya ve Almanya''nın donanmalarının veya hava kuvvetlerinin ortak tatbikatlarının olduğu bir sürece tanıklık ediyoruz.
ABD Talimnamelerindeki ABD Özel Kuvvetleri geçmişte olduğu gibi gelecekte de gayri nizami harbi kullanacağı ve istihbarat değerlendirmelerinde muhasımın gayri nizami harp durumu ifadeleri ile, Türk Özel Kuvvetler Komutanlığına düzenlenen kozmik oda baskını ve sonrasında seferberlik bölge teşkilatlarının lağvedilmesi ile birlikte değerlendirildiğinde iç dengelemenin asimetrik en önemli kabiliyetinin tasfiye edildiği dikkat çekicidir. Bu kapsamda, 15 Temmuz darbe girişimine giden süreçteki yaşananlar acı bir tecrübe ve kara bir leke olarak tarihteki yerini almış bulunmaktadır.
Silah satışlarında 10/7 dengesi bozuldu
İsrail''in kendi güvenliği için gerçekleştirdiği askerî harekâtlara yönelik olarak da Türkiye''nin eleştirileri ve Filistin''deki Hamas''a verdiği destek de İsrail ile arasının açılmasına neden oldu ve Yunanistan bu durumdan faydalanmasını bildi. Türkiye''nin 1974 Kıbrıs Barış Harekâtından sonra 1978 yılından itibaren ABD tarafından NATO müttefiki Türkiye ve Yunanistan''a yapılan silah satışlarında 10/7 oranında bir denge politikası izlendi. Yunanistan''ın devamlı rahatsızlığını dile getirdiği bu denge politikasında örneğin Türkiye''ye 1 milyon dolarlık silah satışı yapılıyorsa, Yunanistan''a da 700 bin dolar değerinde yapılması öngörülüyordu.
ABD, Yunanistan''da Dedeağaç dahil yeni üsler kurması sonrasında Ege ve Doğu Akdeniz''deki Türkiye ve Yunanistan arasındaki nispi hava gücü mukayesesini değiştirecek Yunanistan''a 20 adet F-35 satışını onaylamış ve Yunanistan Dışişleri Bakanı Dendias konuyla ilgili yaptığı açıklamada; ABD''nin Yunanistan ile Türkiye arasındaki 7''ye 10 silah satışı dengesinin bozulduğunu ve yeni durumda bu oranın Yunanistan lehine 10''a 0 olduğunu açıkladı.
Suriye iç savaşı boyunca ABD Başkanı Obama tarafından Suriye''de PKK/PYD ile birlikte hareket etme politikası, Türkiye''nin defalarca karşı çıkmasına rağmen ABD Başkanı Trump zamanında da devam etmiştir. Başkan Trump, bir NATO müttefiki olan Türkiye''den gelen yoğun muhalefete rağmen, Rakka''yı IŞİD''den geri alma savaşı kapsamında Suriyeli Kürtleri silahlandırma planını onayladı. Türkiye''nin Suriye''nin kuzeyinde PKK terör örgütüne yönelik askerî harekâtına yönelik eleştiriler üzerine ABD Savunma Bakanı Esper, "Türkiye''nin bu operasyonuna kimse yeşil ışık yakmadı, tam tersi Türklerin bu harekata başlamaması için her düzeyde çok sert geri adım attık." açıklamasında bulundu.
Türkiye''de bir zamanlar İskandinav ülkelerinin ekonomi ve sosyal adalet olgu ve uygulamalarına gıpta edilirken, günümüzde İsveç ve Finlandiya, Türkiye''nin üyesi olduğu dünyanın en güçlü savunma ittifakı NATO''ya üye olmak için Türkiye''nin de onayını almak için yoğun bir mücadele içindeler. (Bu arada, Brüksel''deki NATO karargahında düzenlenen Dışişleri Bakanları Toplantısı''nda Türkiye''nin onay belgesini ABD''ye teslim etmesiyle Finlandiya 31. üye olarak NATO''ya katıldı. ABD Başkanı Joe Biden ve NATO Genel Sekreteri Jens Stoltenberg, İsveç''in de yakında ittifakın üyesi olmasını istediklerini açıkladı. Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu ise İsveç Dışişleri Bakanı Tobias Billström ile yaptığı ikili görüşmede, İsveç''in NATO''ya katılımı için atması gereken adımları hatırlattı.) Bu durum aslında 21. Yüzyılın Rusya-Ukrayna Savaşını da heybesine katan üçüncü otuz yılında güvenlik kaygılarının ve savunma ile güvenlik konularında uluslararası ittifak ve iş birliğinin ön planda olacağının işaretleri olarak düşünüyorum. Türkiye''nin komşu devletleri NATO müttefiki Bulgaristan, Yunanistan dışında 3,7 milyon nüfusu ile Gürcistan, 2,8 milyon nüfusu ile Ermenistan, dost ve soydaş Nahcivan, ABD ve İsrail''in hedefindeki İran, parçalanmış bir Irak, parçalanmış bir Suriye''dir. Yaşananların ardından 21. Yüzyılda Suriye''deki, Orta Doğu''daki ve Doğu Akdeniz''deki ilişkiler Türkçemizdeki güzel bir deyimle Arap saçına ve çarpık ittifak ilişkilerine dönüştü.
Çin''in uyguladığı beş strateji
Türkiye''nin nasıl bir kurt kapanında olduğunu anlamak için dünyanın ikinci büyük gücü Çin''in uyguladığı beş strateji ve Evans ile Grant''ın beş C açıklamasının faydalı olacağını değerlendiriyorum. Çin''in birinci stratejisi ekonomisini zenginleştirmek; ikincisi terörle mücadele hamlelerinde ABD ile ortak hareket etmek; üçüncüsü komşuları ile iyi geçinmek; dördüncüsü Fransa, Almanya gibi diğer büyük güçlerle dostane ilişkiler geliştirmek ve beşincisi de; "ulusal çıkarlarına" ve "egemenliğine" karşı herhangi bir meydan okumayı kabul etmemek olarak açıklanabilir. Türkiye''nin kitabın söz konusu olduğu stratejileri ve eylemleri dünyanın en büyük gücü olmasına rağmen Çin''in uyguladığı beş strateji ile değerlendirildiğinde; ekonomisini zenginleştiremediğini, terörle mücadele hamlelerinde Afganistan hariç ABD ile birlikte hareket etmediğini, hem hedef ülke konumundaki komşuları Irak ve Suriye ile hem de NATO müttefiki Yunanistan ile iyi geçinemediğini, özellikle Fransa''nın AB üyesi Yunanistan ve GKRY''yı Türkiye''ye tercih etmesi nedeniyle iyi ilişkilere kuramadığını, sadece son strateji olan millî çıkarlarına yönelik meydan okumaları Suriye''de ve Doğu Akdeniz''de kabul etmeyerek beş stratejiden sadece birisini uyguladığı sonucuna vardım. Evans ve Grant''ın beş C politikaları kapsamında da bir değerlendirme yapmak gerekirse; analiz edilen verilerden Türkiye''nin son yirmi yıldaki ekonomik göstergeleri ile savunma harcamalarının ve özellikle hava kuvvetlerinin bölgedeki muhasımları ile kıyaslandığında geriye doğru gittiği, iş birliği politikalarında bölgede yalnız kaldığı ve buna bağlı olarak koalisyonlar da oluşturamadığı, son olarak da Suriye, Mısır, İsrail, BAE, Suudi Arabistan ile ilişkilerinde kendisinin de hataları ve diğer aktörlerin de hatalarının ortak sonucunda güvenilirliğini kaybettiği değerlendirilmektedir. Buna karşılık Yunanistan''ın da ekonomik krizin etkisiyle ekonomik ve savunma göstergelerinin geriye doğru gitmesine rağmen, iş birliği, koalisyon oluşturma, topraklarını sonuna kadar ABD ve İsrail''e açarak onların güvenilirliği kazanma konusunda başarılı olduğu ve bu durumu hava kuvvetlerinin Türkiye''ye göre daha fazla güçlenmesinde yaratıcı olarak kullandığı sonucuna vardım.
Türkiye''nin 21. Yüzyıldaki asimetrik tehditlerinin başında PKK terör örgütü (sonradan mutasyona uğrayarak PKK/PYD''ye dönüşüp, Suriye''nin kuzeyinde ve doğusunda ABD ile iş birliği yapmaktadır), 15 Temmuz öncesi Türk Silahlı Kuvvetlerindeki FETÖ yapılanması, Yunanistan ile ABD arasındaki savunma iş birliği faaliyetleri ve silah alımları, başta Suriye''de ve birçok bölgede olmak üzere ABD ile PKK/PYD arasındaki ortak savunma faaliyetleri öne çıkmaktadır.
Türkiye, Schweller''in makalesinde kullandığı aslan, koyun, çakal ve kurt figürlerinden ne çakaldır ne de koyun. Türkiye gelecek nesillerini de ve kendisine güvenen başta Azerbaycan ve KKTC olmak üzere dost ve kardeş ülkelerini de düşünerek üzerine giydirilmeye çalışılan deli gömleğini yırtıp bu kurt kapanından çıkmak zorundadır. Bir pilotun kaybolduğunda yapması gereken ilk şey, kaybolduğunu kabul etmek ve en son hatırladığı konuma geri dönmeye çalışmaktır. Türkiye''nin derin bir uykuda, sert güç dinamiklerini ihmal ederek retorikleri üzerine yumuşak güç kullanma çabaları başarıya ulaşamamıştır. Bu nedenle Türkiye''nin bir an önce uyanarak kaybolduğunu kabul etmesi ve en son hatırladığı koordinatlara geri dönmesi gerekmektedir. Bu da tam olarak güçlü devlet kurumları ve özellikle güçlü bir Türk Silahlı Kuvvetlerinin öz güven ve yardımı ile PKK terör örgütüne karşı Suriye ile Adana Mutabakatı''nın imzalandığı ana gitmekle söz konusu olabilir.