Türkiye’nin önüne tehdit zarfı kondu

Türkiye’nin önüne tehdit zarfı kondu
Yurt Partisi lideri Tantan, “Amaçları NATO Koridoru’nun Hatay’dan açılması için bizi PKK ile masaya oturtmak” dedi

Türkiye’nin önüne tehdit zarfı kondu

Sadettin Tantan, “Türkiye’nin önüne büyük bir tehdit zarfı kondu. Bu tehdit şudur:  Kürt devletinin kurulması, Güney koridorunun açılması. Güney koridoru açılırken bu koridorun Lazkiye’den değil, Hatay üzerinden açılması. Doğu Akdeniz’deki haklarınızdan ve Kıbrıs’tan vazgeçeceksiniz” diye konuştu.

Batı ile terör örgütü aynı oyunu oynuyor

Tantan, “Barış mitingi yapıyorlar. Türkiye kiminle savaşıyor ki?” diye de sordu. PKK’nın kalkışma hareketine hazırlandığını, insanları silahla HDP’ye oy vermeye zorlayacaklarını belirterek, “Alacağı yüksek oy sayesinde, ‘Biz artık ayrılıyoruz’ şeklinde ortaya çıkacaklar. Batı da bu oyunun bir parçası” dedi.

‘Saldırı ile devlete masaya otur dendi’

Eski Genelkurmay Başkanı Başbuğ, Ümraniye Davası’ndaki savunmasında, “Dağlıca saldırısının amacı, ordunun PKK ile mücadelede başarısız olduğu algısını yaratıp devleti terör örgütü ile masaya oturtmaktı” demişti. Başbuğ, bu projeyi yürüten kişi için eski CIA ajanı David L. Phillips’i işaret etmişti. 

 

Türkiye’nin önüne tehdit zarfı kondu

Ankara’daki patlamaları değerlendiren Tantan, “Kürt devletinin kurulması ve Akdeniz’e uzanan Güney koridorunun açılması için Türkiye yeniden müzakere masasına oturtulmak isteniyor” dedi

YURT Partisi Genel Başkanı Sadettin Tantan, Ankara’da patlayan bombanın, Dağlıca’da patlayan bombanın başkentte patlatılması anlamına geldiğini kaydederek, “Bomba Dağlıca’dan Ankara’ya geldi” yorumunu yaptı. Tantan şöyle konuştu: “Türkiye’nin önüne büyük bir tehdit zarfı kondu. Bu tehdit şudur: Küresel gücün Orta Doğu’da yapmak istedikleri hususlara aynen riayet edeceksiniz. Kürt devletinin kurulması, Güney koridorunun açılması. Güney koridoru açılırken bu koridorun Suriye’den, Lazkiye’den değil, Hatay üzerinden açılması. Bu koridor üzerinden Kuzey Irak’taki petrol ve doğalgaz Akdeniz’e taşınacak. Doğu Akdeniz’deki haklarınızdan ve Kıbrıs’tan vazgeçeceksiniz.”

Türkiye savaşta değil

Tantan, PKK ve IŞİD’ın bu amaçla kullanılan örgütler olduğunu belirterek, şöyle devam etti: “Saldırının hedefi olan emek platformu bileşenleri de bilerek veya bilmeyerek bu oyunun ayaklarından biri olarak karşımıza çıkıyor. Türkiye kiminle savaşıyor ki? Barış mitingi yapıyorlar. Bir kere burada bir yanlışlık var. Türkiye kimseyle savaşmıyor. Türkiye bir taşeron örgütle, bir organize suç örgütüyle, bir terör örgütüyle karşı karşıya. Artık açık ve net bir şekilde Amerikalı yetkilinin, hatta Rusya’nın, Batılıların açıkça müttefik ilan ettiği, koruma altına aldığı, yüksek teknolojik silahlarla donattığı bir terör örgütü. Türkiye’yi tehdit ediyor, Türk kimliğini tanımıyor, Türkiye Cumhuriyeti’nin varlığını tanımıyor.”

PKK mafya olmuş

PKK’nın Doğu ve Güneydoğu Anadolu’daki, hatta Batı’daki insanları bile silahla tehdit altına aldığına dikkat çeken Tantan, şunları söyledi: “O kadar ileri gitmiş ki bu örgüt, Türkiye’nin bütün illerindeki yerel mafya unsurlarının yerine geçmiş ve oradaki halkı sindiriyor. Halkı tehdit ediyor, halkın hareket ve kendini ifade etme kabiliyetini ortadan kaldırıyor. Halkın geçinmekle yükümlü olduğu bütün imkanlarına da el koymuş vaziyette. Kendisine tabi olmalarını sağlamak açısından. Böyle de bir tehdit var. Gümrük sahaları, sebze ve meyve halleri tamamen PKK’nın kontrolüne girmiş vaziyette.” Tantan, PKK’nın bir kalkışma hareketine hazırlandığını, onun için her tarafa silah depoladığını, her tarafı işgal ettiğini, seçimlerde oradaki insanları tehditle HDP’ye oy vermeye zorlayacaklarını belirterek “Alacağı yüksek oylar sayesinde de ‘Biz artık ayrılıyoruz’ şeklinde ortaya çıkacaklar. Batı da bu oyunun bir parçası. Türkiye’de İngiliz, Alman, ABD ve İsrail ihtihbaratlarının faaliyetlerinin üst seviyede olduğunu herkes biliyor. Güneydoğu’nun terkedilmesine Türk halkı, orada yaşayan insanlar müsaade etmiyor, geçit vermiyor” dedi.

 

Dağlıca saldırısını örnek göstermişti

basbug.jpg Eski Genelkurmay Başkanı İlker Başbuğ, Ümraniye Davası’nın  Yargıtay’daki temyiz duruşmasında 2007 yılında meydana gelen  olaylara değinmişti. Başbuğ, bu dönemde özellikle Dağlıca  saldırısının dikkat çekici olduğunu belirterek şu ifadeleri  kullanmıştı: “2007 yılı, Türk siyasi hayatının en kritik yıllarından  birisidir. Bugünü anlamak için, 2007 yılının çok iyi anlaşılması  gerekir. Şubat 2007’de; Hrant Dink cinayetinden 10 gün sonra,  Emniyet, Başbakan’ın önüne yeniden ‘Ergenekon Örgütü’  şemalarını koydu. Şemalardan biri Hrant Dink cinayetini ‘Ergenekon’a bağlıyordu. Şemayı hazırlayan kişi de; 2001’de ilk ‘Ergenekon’ şemasını hazırlayan kişiydi. 15 Ekim 2007’de David L.Phillips, PKK terör örgütünün nasıl sonlandırılabileceğine ilişkin bir rapor yayımladı. Raporda Terör örgütü ile görüşülmesi öneriliyordu. 21 Ekim 2007’de PKK Hakkari/Dağlıca bölgesindeki karakola bir saldırıda bulundu. Bu olay, terör örgütünün büyük bir başarısı olarak gösterilirken, TSK’nın ise başarısız olduğu algısı kamuoyuna verildi. İstenilen olmuştu. Kamuoyunda terörle mücadelede karamsarlık oluşturulmuş ve kamuoyunda terör sorununun çözümünün silahlı mücadele ile olmayacağı düşüncesi yaratılmıştı. 21 Ekim 2007, Dağlıca saldırısı için şu söylenebilir: Bu saldırının amacı, PKK terörünün sonlandırılmasının sadece ‘siyasi çözüm’ ile olabileceğini kamuoyuna benimsetmekti. Bu saldırı, PKK terör örgütünün tek başına planladığı ve icra ettiği bir saldırı değildir.”