Türkiye’nin potansiyel gücü: “Göçtürkler”

Umuda yolculuğun 50. yılında Göç ve Aidiyet Çalıştayı Ankara’da Başbakanlık Yurtdışı Türkler ve Akraba Topluluklar Başkanlığının ev sahipliğinde gerçekleşti. Benim de oturum başkanlığını yürüttüğüm çalıştay, Avrasya Ekonomik İlişkiler Derneği ve UETD Hollanda Başkanlığınca düzenlendi. Seçkin bir konuşmacı ve davetli topluluğunun katıldığı organizasyonda Türklerin Almanya’ya -bu kapsamda Avrupa’ya- işçi olarak gidişinden bu tarafa 50 yıllık zaman sürecinde meydana gelen gelişmeler, sorunlar ve çözüm önerileri tartışıldı. Protokol konuşmalarına MHP (Sinan Ogan), AKP (Cem Zorlu) ve CHP (Bülent Kuşoğlu) temsilcileriyle katıldılar. Doğrusu, 6 milyon soydaşımızı yakından ilgilendiren böylesine önemli bir programa hükümeti temsilen bir bakanın katılmasını beklerdim.


Girişimci Türkler imrendiriyor
Çalıştayın ortaya koyduğu en önemli tespit, artık Avrupa’nın bize ihtiyacı olduğu yaklaşımının herkesçe kabul bulmasıydı. Katılımcıların büyük bölümünde bu özgüveni görmek mümkündü. Çok açık ki Türk toplumundaki Avrupa Birliği algısı etkili bir dönüşüm geçiriyor. Avrupa nüfusunun giderek yaşlanması, pek çok sektörde nitelikli işgücü yetiştirememesi ve birlik genelindeki ekonomik küçülme, sayıları 6 milyona ulaşmış olan diaspora Türklerini daha da güçlendiriyor. Türkler bugün 140 bin işletme, 5 milyar avro yıllık ciro ve 22.5 milyar avro tüketim ile Avrupa’nın vazgeçilmezleri arasında yer alıyor. 50 yıl önce aşağılanan, insanlık dışı muamelelere maruz kalan “Alamancı” yakıştırması farklılaşarak Avrupa toplumlarını gerçeklerle yüzleşmeye zorluyor. Avrupalı siyasiler Türklerin kendi ülkelerine dönmesinden endişe ediyor. Bunu engellemek için Türkiye’den “ara eleman” transfer etmenin planları yapılıyor. Ne yazık ki Türkiye’nin kendisi bu sorunu iliklerinde hissediyor. Türk işletmelerinin %78’i nitelikli ara işgücü bulmakta zorlanıyor. Bu konudaki çalışmalar oldukça yetersiz. Özellikle mesleki teknik eğitimde günün ihtiyaç ve beklentilerinden uzak bir anlayış sürdürülüyor. Dolayısıyla Türk İş Kurumunun gerek Avrupalı yetkilileri, gerekse Türk kamuoyunu bu hususta yanlış bir sürece yönlendirmemesini salık veriyorum.


Avrupa’nın algısını değiştirebiliriz
Türkiye uzun süre Avrupa’da yaşayan Türklerin sorunlarını görmezden geldi ya da gerekli karar ve çözümleri üretemedi. Önemli bir kesim tarafından farklı coğrafyadaki Türkler sadece döviz olarak değerlendirildi. İşin kötü tarafı bu konuda da etkili sonuçlar elde edilemedi. Soydaşlarımızın birikimleri çarçur edildi. Oysa Türkiye öteden beri cari açık sorunu yaşıyorsa buna zemin hazırlayan temel parametrelerden birisi de, meşru biçimde sisteme dahil edilemeyen işçi gelirleri ya da döviz transferleridir. Önümüzdeki yıllar için doğru karar ve uygulamaların hayata geçirilmesi durumunda Avrupalı Türkler ve Türkiye’nin uluslararası camiada elinin güçleneceğini söylemek mümkündür. Çalıştayda müjdelendiği gibi Yurtdışı Türkler Başkanlığı çeşitli kriterlere göre birlik bünyesinde yaşayan Türklerin haritasını çıkarıyor. Bu yolla söz konusu nüfusun nitelikleri ve dünyada talebi artan istihdam alanlarına uygunluğu belirlenebilir. Umarım bu önemli çalışma da bazıları gibi bürokratik oligarşinin kurbanı olmaz. Şimdi asıl yapılması gereken yurtdışını kendilerine “dış yurtlar” yapmış olan “Göç Türkleri” Türk Dünyası faaliyetlerinin tümüne eklemlemektir. Bakın o zaman Avrupa’daki gazeteler nasıl manşetler atıyor.

Yazarın Diğer Yazıları