Türkiye’nin tarihi angajmanları

Suriye’yi işgal etmemiz için beklenen adımlar atıldı. Urfa Akçakale’ye Suriye’den havan mermileri düştü ve insanlarımız hayatını kaybetti. Sadece Amerikan düşünce kuruluşlarının değil, dış politika ile az çok ilgilenen herkesin aklına ilk gelen ihtimaller tüm basitliğiyle göz önünde sahneleniyor. Buna göre tetik çekildi, TBMM müzakere kararı aldı ve Türkiye müdahaleye zorlanıyor!
Alelade bir iç savaş kazası olması ihtimalini de yok saymadan, saldırının bir veya birden çok sebebi sıralanabilir:
* Köşeye sıkışan Beşşar Esad Türkiye’yi BM’nin desteğini almaya vakit bırakmadan bir savaşa zorlayarak Rusya ve Çin’in bir an önce yardıma koşmasını sağlamak istemiştir.
* Aylardır sonuç alamayan Özgür Suriye Ordusu, Türkiye’yi doğrudan çatışmaların içine çekmeye kalkışmıştır.
* Suriye’yi işgal etmeye niyetlenen süper güçler, aradıkları bahaneyi nihayet üretmiştir.
* ABD’de başkanlık seçimleri öncesi muhtemel bir savaşta ittifak ilişkileri nedeniyle Türkiye’yi desteklemek zorunda kalacak olan Obama yönetimini zor durumda bırakmayı hesaplayanların bir provokasyonu olabilir.
Olsun, sonuç değişmez. Basına da yansıyan diğer bir iddia da önemli. Türkiye, Mısır ve İran, Suriye sorununu kendi aralarında çözmek için bir girişim başlatmıştı ve siz bu satırları okurken İranlı yetkililerin Türkiyeli mevkidaşlarıyla görüşmesi bekleniyordu. Doğruysa, büyük devletleri devre dışı bırakarak bölgesel inisiyatif kullanma çabaları ölü doğdurulmuş oluyor.
Son durumda BM Genel Kurulu’ndan Türkiye’nin lehinde(!) tam destek kararı çıkması Rusya ve Çin’in vetolarına rağmen mümkün görülmüyor. Ancak müttefiki saldırıya uğradığı için NATO’nun, yani Amerika’nın desteği elbette Türkiye’nin yanında olacaktır!
Türkiye hatayı en başında, yani geleneksel angajmanlarını zamansız değiştirerek yaptı! ‘Rules of Engagement’ denen kurallar işleseydi Türkiye’nin önce nota vermekle başlayan diplomatik süreci izlemesi gerekiyordu. Suriye üzerinde uçağımızın vurulmasından sonra Türkiye angajmanlarını değiştirdi. Saldırı durumunda deyim yerindeyse ‘dişe diş’ doğrudan karşılık vereceğini duyurdu. Ancak Türkçemizde ‘nişan’ anlamına da gelen ’Engagement’ kelimesinden benim asıl kastım Türkiye’nin gırtlağına kadar angaje olduğu Batı’dan öyle kolayca sıyrılamayacağıdır.
Tek fidan dikmekle arka bahçemizi kolayca düzenleyemeyeceğimizi, bir gülle baharın gelmeyeceğini iyi anlamak gerekiyordu. Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu, akmakta olan bir nehrin dışında kalmanın ahlaki ve siyasi sorumluluğunu üstlenmek ile öteden beri akıntıda sürüklenmek arasındaki ikilemden, suyun içinde kalarak akışı yönetmeyi tercih ederek bir orta yol bulacağını zannetti. Ancak hesaplamadığı nokta, akıntıyı yönetmek için gereken dış politika araçlarından yoksunluğuydu.
Türkiye’nin stratejik derinliğine hakim diplomatik kadrolar, stratejistler, istihbaratçılar yetiştirilmemişti. Kamu diplomasisi yürütecek sivil toplum kuruluşlarının bölgeyle ilişkileri çok zayıftı. Dış politikayla birlikte bölgeye girerek stratejik yatırımlar yapacak güçlü şirketlerimiz bulunmuyordu, mevcutlar ise uluslarüstü holdinglerin Türkiye temsilcisi durumundaydı ve kendi başlarına karar alıp yürütebilecek kadar bağımsız değildi.
Orta Doğu’yu, komşularla sıfır sorun politikasıyla yeniden düzenlemeye kalkmak başlı başına büyük bir projedir. Oysa ne dini dengeleri değiştirecek kadar ülke içinde güçlü dini kurumlarımız, ne siyasi dengeleri değiştirecek kadar siyasi istikrarımız, ne de ekonomik güzergahları kontrol edebilecek askeri varlığımız vardı.
Daha dün, ağabeylik yapmaya kalkıştığımız Türk dünyasından ağzımızın payını aldığımızı ne de çabuk unuttuk.  “Adriyatik’ten Çin Seddi’ne” uzanan ideallerde bugün hayal kırıklığı yaşamamızın nedeni de  “ben bu işi biliyorum”  diyenlerin boşboğazlığı ve  “kervan yolda düzülür” mantığı ile yola çıkmasıydı. İpek Yolu’nun taşlarını döşemeye niyetlenenlerin sabırla hazırlanması ve gelecek her türlü tehlikeye ve risklere karşı tedbirlerini önceden kuşanması gerekiyor. Yoksa hamasi laflar ile yürüttüğünüz gemiler akıntıya kapılıp gider de, ne durdurabilir ne de koruyabilirsiniz...

Yazarın Diğer Yazıları