Türkiye’yi ABD’ye jurnalleyen kadro!.

WikiLeaks’e bakıp, Türkiye’yi ABD’ye jurnalleyerek yolunu bulanların, son yıllar “Ankara’sının” ürünü olduğunu sanmayalım.. Ankara’nın siyasetine, askeriyeye, bürokrasiye rampalayıp (Gazeteci, akademisyen, iş adamı, tarikat, cemaat önderi vs.. kisveli) bu durumdan nemalanan, yabancı misyona servis yapan uyanıklar hep var olmuşlardır.. (ABD’ye çalışmak ne demek, Apo’nun aracılığını yapanlar bile yok mu?!!)
WikiLeaks kadrosu çok ilginç.. Misal... Abdurrahman Çelik adlı bir isim geçiyor.. Edelman kaydı içerisinde.. “Cemaat içerisinden bize bilgi aktaran kişi!!” diye tanımlanıyor. İddiaya bakın.. “Cemaatin içinden İktidara mensup milletvekillerinin kimlerin cemaate yakın olduğu, isim isim temsilci var” diye ABD’ye bilgi servisi yapılıyor!..
Edelman’ın muteber “kuşlarından” biri, Akşam’ın Ankara eski büro şefi bir kadınmış!.. ABD raporlarında “...Akşam’ın Ankara büro şefi Nuray Başaran’a göre, Brüksel’de Erdoğan ile Gül arasında gözle görülür bir gerilim vardı. Başaran ayrıca, 17 Aralık’ta görüşmeler tıkanmaya doğru gittiği sırada Erdoğan’ın danışmanlarına Putin’in danışmanlarından telefon geldiğini ve Türkiye’nin masadan kalkmasını önerdiklerini söyledi. Başaran’a göre, bazı danışmanları da Erdoğan’a benzer tavsiyelerde bulundu...” satırları yer alıyor!..
Peki, nasıl oluyor da koskoca ABD Büyükelçisi, bu kadının “verdiği bilgilere” bu kadar güveniyor.. Çünkü.. “Kaynağın” Ankara’da müthiş bir havası var.. İktidarın zıpkın gibi, dinamik enerjik bazı bakanları ile bu hanımefendi “arkadaş” kadar yakın ve seviyeli ilişki içerisinde.. Dahası, aynı hanım askerin centilmen, bayanlara karşı nazik generalleri ile de yakın temasta!.. Biraz geriye gidince, önceki hükümetin de çok güçlü bakanları bu hanıma destek için ellerinden geleni yapmışlar, sicil böyle..
ABD “istihbaratının” Türkiye kadroları denilince akla hemen şu iki isim gelmelidir..
Henri Barkey.. Graham Fuller..
Mark Parris kadrosunu da unutmayalım.. (Bu arada AB için seferber edilen kadroları da aklınıza getirin.. Mesela Karen Fogg’un Kumkapı kankalarını falan!.. Ama onlar şimdi yan konu..)
18 Şubat 2005’te Bebek’te bir İtalyan lokantasında gazetecilerle ABD’nin Ankara eski Büyükelçisi Marc Parris’in buluşmasını hatırlıyor musunuz!?.. Parris’le birlikte, eski MİT Müsteşarı Sönmez Köksal, Cem Duna ile gazeteciler Hasan Cemal ve Cengiz Çandar.. O gece neler konuşulduğuna dair, söz konusu gazeteciler tek satır yazmadı!
WikiLeaks’ın ardından, Hasan Cemal’in “adım çıkarsa şaşırmam” demesine ne demeli!!?.. Gazeteci Arslan Bulut, 2003’de dönemin Genelkurmay Başkanı Hilmi Özkök’e şöyle bir soru sormuştu..
“ABD’nin Irak harekât planlarına Türkiye üzerinden ama Türkiye’nin çıkarları adına değil, Amerikan çıkarları adına yaklaşanlar var. Bir psikolojik harekat uygulanıyor. Yalan haberler üretiliyor. Bu, Türkiye’ye yönelik bir psikolojik harekâtsa, bununla nasıl mücadele edeceksiniz?”
Genelkurmay Başkanı aynen şöyle demişti..
“Amerika böyle bir olaya başladığında, iki üç sene önceden başlıyor. Belli yazarları maaşa bağlıyor, belli yazarlara yazılar yazdırıyor, kitaplar yazdırıyor, medya kuruluşları vasıtasıyla psikolojik harekâtlar yapıyor. Ancak psikolojik harekât, her zaman topyekûn bir faaliyet olarak karşımıza çıkmaz, belli hedefe ulaşmak için de bu tür harekâtlar yapılır.”
Şaka maka değil, ABD çıkarlarını kollama temelinde, Türkiye’ye kefen biçen bir kadrodan söz ediyoruz..
Sadece seyredebildiğimiz, icraatlarına tek söz edemediğimiz bir kadrodan!!.

Yazarın Diğer Yazıları