Türkler, asker millettir

Tarihçi İlber Ortaylı, 2010 yılının 6 Şubat’ında, “Demokratik açılım boş laftır. Açılım isteyenler gitmez de durmaz da. Kimse kimseye kitle dalkavukluğu yapmak için konuşmasın” demiş ve şöyle devam etmişti:
“Her milletin kendine göre vasıfları var. Türklerin birinci vasfı ‘asker millet’ olması ve tarih yapması. Son yıllarda Türkiye’de milliyetinden utanma duygusu, antimilitarist, asker düşmanı bir topluma doğru bir gidişi körüklüyor. Burada aynı vasfa sahip olmayan Avrupa devletlerinin kışkırtmasının olmadığını söyleyemeyiz. Askerî vasıflarını kaybeden Avrupa, bizdeki bu vasfın yok olmasını istiyor.”
Görüyorsunuz, zaman ne kadar hızlı akıyor. “Açılım”dan “Çözüm süreci” denen noktaya geldik. Şehide “kelle” ve Öcalan’a “Sayın” diyenler önce Türk milliyetçiliğini ayakları altına aldıklarını söylediler. Askerin işi zaten bitirilmişti. Bu işin arkasında, İlber Ortaylı Hocanın dediği gibi Avrupa vardı. Sadece Avrupa mı, hayır. Askeri bitirme işinin tam göbeğinde ABD’nin olduğu artık belgeleri ile ortada. Askeri bitirmede ABD ve AB ile dalgada buluşanların ekmeğine kimi askerlerin yağ sürmesi elbette göz ardı edilemez amma, ülkeyi yönetenlerin dış güçlerle birlikte “bir bahaneyi” vesile kılarak kendi askeri üzerinde operasyon yapması, akla hayale sığan bir hadise değildir.
Tarih bugünleri elbette yazacaktır. Yalnız şunu da bilelim ki “dinci” kesimle “sol” kesimin bir kanadının “Tarih yapan Türk askerini” bitirmede ittifak içinde oldukları da bir gerçektir.
Askerin içine sızan, emir komuta zincirini altüst edip komutanın yerine “hoca” ve “şeyhi” geçirenler elmayı içeriden çürütürken, zaten “elmanın içindeki kurt olan sol” da, gayrimillî tavır alışlarla elmayı içeriden kemirmeyi sürdürmüştür. Sürdürmekle kalmamış, bu hali de, askerin siyasete karışmasından en büyük rahatsızlığı duyan Atatürk’e mal etmeyi ihmal etmeyerek “hem asker hem Atatürk düşmanlığı” değirmenine sürekli su taşımıştır.
Oysa “ordusu güçlü olmayan” bir millet yöneticilerinin dışarıda sözü dinlenen siyasetçiler olması mümkün değildir. Adam senin gerektiğinde vatanını korumak için kendisine düşmanlık edenin canını acıtabilecek bir ordundan çekinmeyip de “faiz, borsa, döviz” üçkâğıdı ile ayakta durmak için çalışan ekonominden mi çekinsin? Sen zaten onun ekonomisine muhtaçsın. Bir gece bir karar alır, ülkendeki dövizlerinden 20-30 milyar doları geri çağırır, sabahleyin kendini benzin kuyruklarında bulur, halkı makarna depolamak için marketleri dolduruyor görürsün.
Buna rağmen sen eğer “Asker millet” isen bu sıkıntıya sabreder, gerekirse günde bir öğün yemek yer, muhatabına dişlerini gösterirsin. Daha dün milliyetçiliği ayaklar altına alan Sayın Erdoğan bu gerçeği kısmen görmüş olmalı ki PKK teröristleri geçerken evlerdeki Türk bayraklarının kaldırılmasına mazeret arar durumdan, bugün meydanları ve kendi evinin bütün balkonlarını Türk bayrakları ile donatır hale gelmiştir.
Şahsen bu benim hoşuma gidiyor.
Gidiyor da Erdoğan’a güven olmuyor ki...
Bir bakarsın yarın öbür gün yine “Bayrak asmayı tahrik unsuru” olarak görüverir, yani bugün yaptıkları, bayrak sevgisinden değildir de, siyaseten, oy devşirme hesabındandır; endişemiz bu.. Ve Erdoğan’ın Türkiye’si hâlâ PKK’nın anayasa dayattığı, askerin ise PKK militanları ile karşılaştığında arkasını dönmek zorunda kaldığı bir Türkiye’dir.
Demek ki Türk ordusu iç ve dış mihraklar tarafından ezilince Türk milleti “Tarih yapan millet” olmaktan çıkıyor, dış güçlerle içerideki işbirlikçiler eliyle “üzerinden tarih yapılan” bir toplum derekesine düşüyor...
Ne diyelim..
Sebep olanlar utansın..
Ve..
Hesap vermeye hazırlansın...

Yazarın Diğer Yazıları