Bugünkü Yazarlar Tüm Yazarlar
Serap BESİMOĞLU

Serap BESİMOĞLU

Türkler musiki alanında Batı'nın önündeydiler!

Türk’ün bir musikisinin olmadığı ve kendine has bir musiki kültürü oluşturamadığı, peşin hükümlü bazı yerli ve yabancı kalemler  tarafından zaman zaman tekrar edilip durulmuştur.
Aslında bilinmelidir ki; büyük devletler kurmuş, kuvvetli medeniyetlerde öncü olarak  söz sahibi olmuş Türklerin musiki alanında da birçok kültürü etkilediği unutulmaması gereken bir gerçektir.
Bu konuda araştırmalar yapmış yetkin isimlerin ortak görüşü ise musikinin Türklerin yaşam biçiminde hep var olduğudur. Çocuk doğar adı kulağına ezanla söylenir.  Ahirete göç edenlere yine dua ile telkin verilir. Bunlar da sizce musiki yok mudur? Delikanlılar askere giderken ya da gelin kız evden çıkarken kına gecelerinde hep musiki vardır. Musiki daima Türklerin yaşantısının bir parçası olmuştur. Daha da gerilere gidersek; musiki konusunda temel sayılan bir çok çalışma İslam  Türk alimleri tarafından icat edildiği gibi Avrupa’nın klasik musiki  kültürüne ve gelişmesine İslam Türk musiki kültürünün  büyük etkisi olmuştur. Hatta sevgili okuyucularım, Batı insanı Türk musikisinin  yüksek değerini ancak çok sonraları kavrayabilmiştir.
Bu konuda Will Durant’ın “İslam Medeniyeti” eserinde de belirttiği gibi, “Çok uzun bir eğitimden geçmedikten sonra hiçbir batılı kulak İslam musikisinin kalitesini armoni ve kontrpuan yerine melodiyi tercih edişini, doğu havası taşıyan ritmini ve yapısını değerlendiremez” demiştir. Gerçekten de biz Türklerin musikisindeki ahenk, tını, ritm ve ruh; bugün zengin bir çok seslilikten bahsedilse de batının musikisindeki aynı sıcak etkiyi yaratmamaktadır. Özellikle İslam Türk medeniyetinde musiki bir fen seviyesine çıkmıştır. Yani musiki bilimle her zaman yan yana bir gelişme göstermiştir. Bu yüzden Taşköprüzade Ahmet Efendi “Mevzuatıl Ulüm” adlı eserinde musikiyi fizikle ilgisi olduğu için Riyazi (Matematik, Fen) ilimlerinden sayar. Musiki rakamlara göre sınıflandırılmış yeni musiki aletleri icad edilmiştir. Ayrıca musikinin teorik kısmıyla ilk uğraşan İslam eseri “Kitab ül Musiki’de Farabi hava titreşimlerinden meydana gelen ses olayının fiziki  izahını yapmış ve titreşim nisbetlerinin  dalga boyuna göre azalıp çoğaldığını ilk olarak açıklayan kişi olmuştur.
El-Kındi’nin ilk olarak ortaya koyduğu notalandırma usulü ancak 400 yıl sonra Avrupa’da Franko tarafından yeniden ortaya atılır.
Ve bugün Avrupa’da ortaya atılan musiki ile tedvai fikri kanuni devrinin vezirlerinden Lütfü Paşa’nın Tire’de yaptırdığı Vakfiye’ye yazdırdığı Vakıfname’de akıl hastalarının musiki ile tedavisi konusunda bilgiler verir. Sonuç olarak diyebiliriz ki Sevgili okuyucularım, musikimiz tarih boyunca hakim olduğumuz topraklarda  ve bu toprakların tesiri içerisine giren alanlarda büyük etkiler yapmıştır. Avrupalı bestecilere İlham verdiği gibi Türk tarzında anlamına gelen “Ala Turca” denemsi de gelenek haline dönüşmüştür.
Ve bugün dünyanın birçok ülkesinde Türk musikisini inceleyen ve konuyla ilgili müzikoloji enstitüleri kurulmuştur. Bu da Türklerin sadece musiki alanında dahi nasıl zengin bir kültüre sahip olduklarını ve tesirini açıklamaya yeterlidir sanırım.

Yazarın Diğer Yazıları