Türklerin İslamlaşma serüveni ve iki kitap...

Kitapların biri 2013 baskılı, yazarı Oğuz Çetinoğlu, yayınevi: Bilgeoğuz, adı: "Türkler Nasıl ve Niçin Müslüman Oldu?"...

Bu kitabı okumuş çoğu yerini beğenmemiş, tepki göstermiş, fakat olumsuz bir şey yazmaya da elim varmamıştı.

Ne zaman ki bir başka kitap geldi elime, onu da okudum, "Eh" dedim "Artık karşılaştırmalı olarak bu iki kitaptan söz etmek gerek..." O gelen kitabın yazarı Yatağanoğlu Alimcan, adı: "Türklerin İslamlaşma Serüveni", yayınevi ise Berfin.

Evet artık başlayabiliriz karşılaştırmalara:

Prof. Dr. İsmail Yakıt, Çetinoğlu'nun kitabına yazdığı takrizde (şuna beğence deseler ne iyi olur) diyor ki "Bugün biz Türk'üz diyebiliyorsak bunu İslam'a borçlu olduğumuzu bilmeliyiz."

Buna ben yanıt vereyim. Din'in millet ve milliyet oluşumundaki rolünü "Kartal Gözüyle Milliyetçilik" adlı kitabımızda sayfalarca anlatmışızdır, bu konunun en ileri gelen uzmanlarının görüşlerini de katarak. O kitaptan yalnızca bir bölümü aktarmakla yetineyim:

"Yaklaşık 70 yıl süren, SSCB döneminde, din yasaktı, yeni kuşaklar dinsiz (ateizm dersi vardı) yetişiyordu. Fakat bu durum SSCB bünyesinde yaşayan milletlerin milliyet duygularının gevşemesine hiç yol açmadı. Kültürlerine, dillerine, edebiyatlarına, gelenek ve göreneklerine, sarılarak milliyetlerini korudular. Bağımsızlıklarını alan beş Türk cumhuriyetinde bu durum çok daha belirgin olarak kendini gösterdi. Azerbaycan, Kazakistan, Kırgızistan, Özbekistan ve Türkmenistan'da milliyet duygusunun sapasağlam kaldığını Demirperde erir erimez gördü bütün âlem. Demek ki, din olmasa da millet ve milliyet olabiliyor."

Türkiye'ye gelirsek; İslam'a hiçbir borcumuz yoktur Türklük bağlamında. Türkçülük akımı ve Atatürk olmasaydı, bu ülkede Türküm diyecek bir Tanrı kulunu bulamazdınız."

Yatağanoğlu Alimcan da benim fikrimde. Türklerin Müslüman olunca genel olarak Araplaştığını, zaten Arapların da bunu dayattığını söylüyor ve örnekliyor bunları, sözgelimi Al-Asar adlı ünlü yazar "Kur'an ayetlerine sarılarak Tanrı'ya Arap dili ile ibadet etmeyenlerin Müslüman sayılmayacaklarını" söylüyor. Zaten uygulama da, Alevi kolu dışında böyle olmuş.

Bu iki yazar arasında en temel ayrılıksa şu: Çetinoğlu; Kuteybe adlı Arap'ın komutasındaki Arap Ordularının Türkistan ve Horasan'da büyük katliam ve talanlar yaptığını, bu orduların amacının İslam'ı tebliğ değil, ganimet olduğunu kabul ediyor, fakat bu kabule karşın, Türklerin kılıç zoruyla Müslüman olduğu tezine karşı çıkıyor. Oysa Yatağanoğlu Alimcan; Türklerin 300 yıl Arap ordularına karşı koyduğunu, Müslümanlığı asla benimsemediklerini, Satuk Buğra Han ve Selçuk Bey'in Müslüman olmasının ise siyasal bir karar olduğunu belirtiyor. Bu kararların ardından halk da süreç içinde İslamlaşmış.

Çetinoğlu'nun kitabında ilahiyatçı Ahmet Vehbi Ecer'le yapılmış bir söyleşi var; Ecer'e göre, Taberi Tarihinde yazılanları doğru kabul etmek doğru değil. Oysa Yatağanoğlu, Taberi Tarihinden büyük ölçüde yararlanmış yapıtında. Taberi Tarihini baştan sona dek okumuş, notlar almış biri olarak ben de Yatağanoğlu'nun yanındayım. İslam Tarihi'nin en önemli kaynaklarından biridir Taberi Tarihi.

Evet daha çok söz ederim ama yerim kalmadı, siz en iyisi bu iki kitabı da okuyun, kararı kendiniz verin.

Yazarın Diğer Yazıları