Türklüğün ata boyu Oğuzlar'ın serüveni

Türklüğün ata boyu Oğuzlar'ın serüveni
Türk Dünyası Araştırmaları Vakfı merhum Prof. Dr. Faruk Sümer'in üniversitelerde yıllarca ders kitabı olarak da okutulan abide eseri "Oğuzlar (Türkmenler) / Tarihleri-Boy Teşkilatı-Destanları"nı yeniden okuyucuyla buluşturdu.

Prof. Dr. Faruk Sümer'in "Yazdığım ilk ve son eserim" dediği ve ilk kez 1965 yılında yayınlanan "Oğuzlar"ın, 6. baskısı TDAV (Türk Dünyası Araştırmaları Vakfı) tarafından yapıldı. Üç bölümden oluşan, "Oğuzlar (Türkmenler) / Tarihleri-Boy Teşkilatı-Destanları" adlı eserin sonunda Türkmen oymaklarıyla ilgili listeler bulunuyor. "Oğuzların Tarihi" başlıklı ilk bölümde Oğuzların adı, tarih sahnesine çıkışları ve tarihî seyirlerinden bahsedildikten sonra batıdaki Seyhun'a göçen Oğuzların tarihleri ve kültürleri ele alınıyor. Daha sonra Selçuklular devrinde Oğuzlar veya Türkmenler yöre yöre inceleniyor. Bu bölümde Moğol İstilasına kadar yayılma alanlarına göre Oğuzlar, bilhassa Anadolu Türklüğü bakımından mükemmel bir üslupla dile getiriliyor.

"Boy Teşkilâtı ve Boylar" bölümünde Türk kaynaklarında zikredilen Oğuz boyları tek tek tahlil edilmiş ve boy yapılarının ortaya çıkarılmasına gayret ediliyor.

"Destanlar" bölümünde ise Oğuzlara dâir destanlar kapsamlı biçimde ele alınıp Oğuzların ve elbette ki Türklerin maddi ve manevi dünyasına ışık tutuluyor.

Ekler kısmına koyulan Anadolu ve Suriye'deki Türkmen Oymakları ile ilgili listeler, bu ebedî çalışmanın istifade edilebilirliğini artırıyor. Eserin sonundaki dizin ve haritalar gayet iyi hazırlanmış olup okuyucuya hemen her bakımdan yol gösteriyor.

Oğuzlar, bugün olduğu gibi erken tarihlerinde de devlet kuruculuğu ve diğer boylar üzerindeki baskınlığı ile daima umumî Türklük bedeni ile bir tutulmuştur. Eski Türk Yazıtları'nda Gök-Türk Kağanlığı'ndaki Oğuzlar ile Gök-Türkler arasında ayrım yapılmadığı ve hatta kağanlığın temelini Oğuzların teşkil ettiği görülmektedir. Oğuzları etnik bir topluluk gibi değerlendirmek isteyenler çıkmışsa da Oğuzların, siyasî mahiyetli Türk adıyla aynı olduğu, ayrı bir etnik topluluğu teşkil etmediği açıktır. Gök-Türk Devleti, Aşina adlı eski bir Türk hükümdar âilesi tarafından etraftaki Türk kütlelerin boylar birliği yâni Oğuz hâline getirilmesiyle kurulmuştur. Çin kaynaklarına göre VI.-VII. yüzyıl Gök-Türk kütlesi doğrudan Oğuz kütlesinden gelmiştir. Bayırku, Bugu, Tongra, Sıkar, Hun gibi Dokuz Oğuz boyları, Gök-Türkleri meydana getiren topluluklardan başkası değildir. Gök-Türkler devri Çin kaynaklarında Oğuzların doğrudan adlarıyla kaydedilmeden Dokuz Kabile ("Jiu Xing") şeklinde Oğuz kelimesinin tercümesiyle yazılması, Türklerden (Gök-Türklerden) ibaret bir topluluğun ayrı bir adla belirtilmesine ihtiyaç olmadığını göstermektedir. Türk Yazıtları'ndaki "Türk bodun" tâbiri, şüphe yok ki kağana bağlı kütlelerin ve elbette ki Oğuzların önemli bir kısmını ifade etmektedir. Yazıtlarda kağan "Oğuz budunu Türk budunundan idi" demektedir. Oğuz adı, etnik bir ad olmayıp siyasî mahiyetlidir ve "boylar birliği" demektir.

              VI. yüzyıldan itibaren Gök-Türk Kağanlığı çatısı altında toplanan boylardan bir kısmı, 630 yılında başlayan fetret devrinde kendi aralarında toplanarak Tola-Selenge Irmakları havalisinde Doğuz Oğuz Kağanlığı'nı kurdular.

Yazıtlara göre Oğuzlar, Tula (Tugla) boylarında, ırmağın kuzeye doğru kıvrıldığı yerde yaşıyorlardı. Tariflere göre onlar kuzeyde yaşıyorlardı ve doğularında Tatarlar vardı. Uygur Kağanlığı kurulduktan sonra Bayan Çor (Moyen Çor) tegin iken Dokuz Oğuzları topladı, fakat Sekiz Oğuz birliğini meydana getiren boylarla savaştı. Bayan Çor kağan olduktan sonra ise Otuz Tatarlarla ittifak eden Oğuzları Burgu'da ve Selenge kıyısında mağlup etti. Bunun üzerine Oğuzlar Selenge'yi geçerek çekildiler. Bu hadiseden sonra kağanlık topraklarında Oğuzlarla ilgili detaylı bilgiye rastlanmamaktadır.

Oğuzlar X. yüzyılın ilk yarısında kışlık merkezi Yeni-kent olan bir devlet kurdular. Bu devlete Oğuz Yabgu Devleti adı verilmektedir. Batıda Peçenek ve Hazarlarla daimi savaş içinde olan doğuda Karluklar ve içlerinde ise yerli Afrîgî Hanedanı ile mücadele hâlindeydi. Yabgu Devleti'nin çöküşü üzerine Oğuzların kalabalık bir kısmı Karadeniz'in kuzeyinden batıya giderek Uzları, diğer bir kısım Cend bölgesine, oradan da Horasan'a ve sonra Anadolu'ya göçerek Selçukluları teşkil etmiştir.

Oğuzlar Türk adı yanında, yine siyasî bir adlandırma olarak "Türkmen" adını da taşıyorlardı ve artık İslâmlaşan topraklara geldikten sonra İslâm kaynaklarında bu adla anılmışlardır.

TDAV Yayınları Tel:(0212) 511 10 06

 

***

 

Devletler ve parçalanma

 

Araştırmacı yazar Erdem Eren "Balkanizasyon, Çözülme ve Matruşka Devletler" adlı çalışmasıyla emperyalizmin, hedef topraklarda, barış ve demokrasi adına ortaya saçtığı etnikçilik ve mezhepçilik virüsünün parçaladığı Yugoslavya üzerinden, "parçalı devlet yapısını" gözler önüne seriyor. Çalışmasının omurgasını, Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesi Kamu Hukuku Ana Bilim Dalı Genel Kamu Hukuku Kürsüsünde 2013 tarihli yüksek lisans tez çalışmasının oluşturduğunu belirten Erdem Eren kitabı yazma amacını ise şöyle açıklıyor:

"Mustafa Kemal, Milli Mücadele'nin ardından Anadolu'da yeni bir ülke kurarken doğduğu toprakların çok etnikli yapısını dikkate almış, Osmanlı İmparatorluğu'nun yıkılmasında etkisi olan çok parçalı yapının kurumsallaşmasından uzak durarak 'ulus devlet' inşasına başlamıştı. Soy ve kan bağına dayanmayan bu ulusçuluk anlayışı, altı oktaki 'halkçılık' ilkesi ile birleşerek gerçek kimliğine bürünmüş ve bugün fazlasıyla muhtaç olduğumuz 'yurttaşlık' aidiyetine dayalı birliktelik, Cumhuriyet'imizin kuruluş felsefesini oluşturmuştu.

Bu kitap, ülkemizde veya dünyanın herhangi bir yerinde pazar yerine bombalar atılmasın diye yazılmıştır. Bu kitap, sırf etnik kökeni seninkinden farklı diye komşunuz ile birbirinizi öldürmeyin diye, çocuklarımız aklını ve vicdanını çağ dışı cemaat örgütlenmelerine kiraya vermesin diye yazılmıştır. Bu kitap, yeni bir İstiklâl Marşı yazılmak zorunda kalınmasın diye yazılmıştır. Kısacası kitapta yer alan 'parçalanma süreçleri' ve sonrasında oluşan 'çok parçalı devletçik yapılanmaları' çalışmamızın ana çizgisini oluşturmaktadır."

Kitaptaki konu başlıklarından bazıları şunlar: *Balkanizasyon Kavramı Üzerine *Birinci Kuşak Balkanizasyon(Osmanlı Barışından Hasta Adama) *Balkanların Osmanlılaşması *Milliyetçi Akımların Osmanlıya Etkileri ve Osmanlının Balkanlaşması   *Avrupa Devletler Konseyi ve Osmanlı *Osmanlının Paylaşılması *İkinci Kuşak Balkanizasyon Süreci *Yugoslavya Barışından Etnik Bunalıma (Yugoslavya'nın Çıkmazı Ve Parçalanma) *Üçüncü Kuşak Balkanizasyon *Yugoslavya Sonrası Genel Durum *Avrupa'nın Ortasında Yeni Bir Yahudi Devleti mi Doğuyor?

 

Alibi Yayıncılık Tel:(0539) 669 60 69

 

 

***

 

Yeni insan yeni hayat

 

Evlenmek İsterken Aydınlandım kitabının yazarı Sibel Yılmaz, ikinci kitabı Bir Bedende İki Kadın ile okurlarıyla bir kez daha buluşuyor. Yazar bu kitabında her insanın içindeki aşkı, sevgiyi, kadını, cinselliği ve korkuları kendisinden yola çıkarak en samimi ve en açık haliyle kaleme alıyor. Kendisiyle yüzleşebilen, içine bakabilen her insanın kendi hayatının başkahramanı olduğuna inanıyor. Bu kitap; içimizde sakladığımız, olmak isteyip de olamadığımız, cesaret edip ortaya çıkaramadığımız, özgürleştiremediğimiz diğer yanımızı anlatıyor.

 

Ray Yayıncılık Tel:(0212) 244 08 81



***

 

Tokat olan acı gerçekler

 

Sözcükleri dizelere dönüştürmeyi meşgale edinen Gülcan Doğrucan şiirlerini "Bekleme" adıyla kitaplaştırdı: Kaç mevsim kendinden ödün vererek bekleyenler, çaresizce ve umutsuzca. "O da beni seviyordu, yanılmış olamam" diye kendini kandırmakla geçen ömürler... Yıllar sonra boşuna beklediğinin farkına varıp acı gerçekle yüzleşenler. Kimi zaman bire bir yaşadık hayatları, kimi zaman tanık olduk. Herkesin kendinden bir şeyler bulabileceği dolu dolu satırları kaleme aldım. Dokundum hayatlara, yaşanmışlıklara

Sokak Kitapları Tel:(0216) 405 10 88