Türk’ü sevmeyen Kürt, Kürt değildir

8 Ağustos Pazar günkü Gazetemizin 14’üncü sayfasındaki “Günün Tarihi” başlıklı bölümde, 82 yıl önce “8 Ağustos 1928 tarihinde İstanbul Taksim’de, İtalyan heykeltraş Pietro Canonica’nın yaptığı “Cumhuriyet Anıtı” törenle açıldı. Açılışa 30.000’i aşkın İstanbullu katıldı” haberini severek okudum ve o gün çekilen açılış töreni resmini de, seve seve seyrettim.
Cumhuriyetimizin kuruluş yıllarında, öncelikle büyük şehirlerimizin meydanları “Zafer Anıtları” ile süslenerek, Başkumandanımız M. Kemal Paşa ve arkadaşlarına, Mehmetçiklerimize, Fatma bacılarımıza, şehit ve gazilerimize “şükran borcumuz” ödenmek istenmişti. O yıllarda ihtiyacımıza cevap verebilecek mimarlarımız ve heykeltraşlarımız henüz yetişmediği için anıtlarımız ve büyük yapıtlarımızın bütünü, yabancı uzmanlar tarafından gerçekleştirilmiş, genellikle de beğeni kazanmışlardır.
İstanbulumuzun Taksim meydanındaki Atatürk Anıtı, o günlerin önemli olaylarının özetini ifade eden, milli duruşumuzun küçültülmüş örneği olup, İtalyan heykeltraş Pietro Canonica tarafından yapılmış ve yazarımız rahmetli Mithat Cemal Kuntay’ın kendisine hitaben yazdığı şiirdeki endişelerini sona erdirmiştir.
“Heykeltraş Canonica’ya, “Elbette bilirsin Onu herkes gibi kimdir? Lakin Onu sen anlayamazsın, O bizimdir. Bilmem ki bu ellerle O temsil edilir mi? Her neyse, nedir malzemen taş mı, demir mi?”...
Sayın okurlarım, şimdi konumuza geçiyorum; Batılı emperyalist güçlerin, Dünyanın en güzel denizlerine, güneşine ve her türlü nimetleri veren bereketli topraklarına sahip yurdumuzu elimizden almak için üç asırdır gösterdikleri gayret son defa da, Türk Milletinin 1920’de M. Kemal’in liderliğinde kurduğu Meclis ve ordu tarafından önlenmiştir.
1925’deki Şeyh Sait’in “Doğu İsyanlarını” devletimiz önlemiş ve bu asi 46 yandaşı ile ölüme mahkum edilmiştir. Daha sonraları Ermenilerin Asala teşkilatı yurt dışında görev yapan hariciyecilerimizi şehit etmiş ve bunların sürdürülmeside devlet görevlilerimizce önlenmiştir. Yirmi beş yıldır da emperyalistlerin uşaklığına soyunan komünist görüşlü liderce yönetilen PKK da, onbeşbin sivilimizin ve yirmi bin güvenlik görevlimizin şehit düşmesine sebeb olmuş, milli ekonomimizi yüz milyonların üzerindeki zararlara uğratmıştır.
Bugüne kadar biz “Türkçülüğün Esasları”nı yazan ve M. Kemal’in “oku hocam” dediği Diyarbakırlı Ziya Gökalp gibi “Türk’ü sevmeyen Kürt, Kürt değildir. Kürdü sevmeyen Türk, Türk değildir” diyorduk. Siyasi liderimiz Alpaslan Türkeş gibi, “Biz ne kadar Türk isek, onlar da o kadar Türktürler. Onlar ne kadar Kürt iseler biz de o kadar Kürdüz” diyorduk. Güneydoğu Anadolu coğraafyasının insanlarından rahmetli Prof. Fahrettin Kırzıoğlu’nun “Kürtlerin Türklüğü” eserini ve yine rahmetli Abdulhadi Toplu kardeşimizin altı yüz sayfalık eserini okumuş, rahmetli Muzaffer Özdağ’ın bayram tebriklerinden de “Kürt boyu Türklerin” Orta Asya’daki yerleşim bölgelerini görmüş ve bizlere nasıl “Oğuz boyu Türkler” diyorsak, artık o coğrafyanın insanlarına daa “Kürt boyu Türkler” diyorduk.
Bugünkü şartlarda Türk milliyetçilerinin Kürt boyu Türkler dediğimiz insanlardan artık, beklentilerimiz vardır. Bölücülük yapanlarla, bayrağımıza hakaret edenlerle, ellerinde bölücülük simgesi bayraklar ve bölücübaşının resimlerini taşıyarak miting yapanlarla, mahalli halkın seçerek görevlendirdiği milletvekillerinin ve belediye reislerinin içinde bölücülük yapanlarla, devlet imkanlarını ve milli kaynaklarımızı uzun yıllar aktardığımız Güneydoğu Anadolumuzdaki kalkınma hamlelerini ve Güneydoğu Anadolu Projesi (G.A.P) adı altında uzun yıllar yapılan yatırımları görmezden gelenlerle, yollara mayın döşeyerek Mehmetçiklerimizi şehit edenlerle, Avrupalı politikacıları Diyarbakırımızda ağırlayanlarla mücadeleye girmelerini istiyoruz ve Kürt boyu Türklerden de artık canlı hareket bekliyoruz.
Tanrı Türk’ü Korusun.

Yazarın Diğer Yazıları