Türk’ün aydınlık yüzü idi

Türk’ün aydınlık yüzü idi
Türk Dünyasının aydınlarından olan Ömer Faik Numanzâde, “Kafkasya’dan İstanbul’a Hatıralar” adlı eseriyle, Kafkas Türkleri arasında kendine haklı bir yer edindi.

Döneminin bir aydını olarak, yaşadıklarını ve gördüklerini kaleme almış olması, ondaki    tarih bilincini ve duyarlılığını ortaya koyuyordu  

Stalin rejimi tarafından şehid edilen Ahıskalı bir Türk aydını, gazeteci-yazar  Ömer Faik Numanzâde, 1872 yılında Gürcistan’ın Tiflis kazasının Azgur köyünde doğdu. Ailesi, daha sonra eğitimi için Ömer Faik Numanzâde’yi İstanbul’a yolladı. 1888-1892 yıllarında İstanbul’da, Darüşşafaka Lisesi’nde okudu. İstanbul’da bazı siyasî hareketlere katıldı. Sonra öz yurdu Ahıska’ya döndü. Daha sonra Gürcistan’ın Tiflis kazasına ve ardından da Azerbaycan’ın Şeki, Şamahı ve Gence şehirlerine gitti. Buralarda öğretmenlik yaptı. İdeali gazetecilikti. 1905 yılında Celil Mehmet Kuluzade ile birlikte matbaa kurup, Molla Nasrettin adlı dergiyi çıkarmaya başladı. Molla Nasrettin 1931 yılına kadar tam 740 sayı çıktı ve Azerbaycan’da bir ekol oldu. Molla Nasrettinciler, millî kimliğin ve bilincin oluşmasına katkıda bulundu. 

Eseri Türkiye’de yayınlandı
Ömer Faik Numanzade, Stalin’in yürüttüğü aydınları temizleme harekâtında, “halk düşmanı” ilan edilerek 1937’de kurşuna dizildi. Ömer Faik Numanzade’nin “Kafkasya’dan İstanbul’a Hatıralar” adlı eseri Türkiye’de yayınlandı. Döneminin bir aydını olarak, yaşadıklarını ve gördüklerini kaleme almış olması, ondaki tarih bilincini ve duyarlılığını ortaya koymaktadır. Ömer Faik Numanzade, aynı zamanda Azerbaycan’ın tanınmış gazeteci ve yazarlarından biridir. Bu bakımdan onun hatıraları özellikle Azerbaycan’ın siyasî ve kültürel geçmişine ilgi duyanlar için büyük önem taşımaktadır. Prof. Şamil Gurbanov, Ömer Faik’in sosyal demokrat-sosyal inkılâpçı, publisist, maarifçi ve içtimai hadim olarak ortaya çıktığını belirtir. O, bu hüviyetiyle doğduğu cemiyetin içinde kalamazdı. Onun için de kendi fikirlerini yayma ideali uğrunda eğitim sahasını tercih eder. Türkiye’den kopuk, Rusya hakimiyetinde olup, o zamanlar yönünü Azerbaycan’a çevirmiş olan diğer Ahıskalı Türk münevverler gibi, o da Azerbaycan’ın yolunu tutar. 1894 yılından itibaren Şeki, Şamahı ve Gence’de Usûl-i Cedide Muallimliği yapar. Bu arada Kırım’ın Bahçesaray şehrinde çıkan İsmail Gaspıralı’nın Tercüman gazetesine yazılar yazar.

numanzade1.jpg

Anılarda kalan bir fotoğrafta Ahıskalı Ömer Faik Numanzade, ailesi ile birlikte...

Sürgün halkın aydını
Prof. Şamil Gurbanov, “Azerbaycan’ın Görkemli Adamları” kitabında Ömer Faik’in hayatını anlatmıştır: “Baştan ayağa, tepeden tırnağa halkına, vatanına sarılanlardan, onun medenî ve siyasî inkişâfı için mühim vasıtalar arayanlardan ve bulanlardan biri de Ömer Faik Numanzade’ydi.” der. Gurbanov, Ömer Faik’in mensup olduğu Ahıskalı Türklerin 1944’te başına gelenlere dair şunları yazmıştır:  Ahıskalı Türkler 1944 yılının Kasım’ında, Moskova’nın emriyle kütlevî şekilde Orta Asya’ya sürgün olmuştur. İki saat içinde 220 köyün 200.000 kadar ahalisi boşaltılmıştır. Onların hepsi kadın, çocuk, ihtiyar ve hastalardan ibaretti. Çünkü 40.000 Ahıskalı Türk düşmanla cephede vuruşuyor, Sovyet halklarının azatlığı uğrunda ölüm-kalım mücadelesi veriyordu. Onların 26.000’i muharebeden dönmedi, sağ kalanlar da zaferden sonra sürgün olan ailelerinin ardından Özbekistan, Kırgızistan ve Kazakistan çöllerine yollanmışlardır. Sürgünde Ahıskalı Türklerin 17.000’i yollarda kırılmış, onları insan gibi defnetmeye de imkân verilmemiştir. Böyle bir vahşiliğin günahkârlarını tarih hiçbir zaman bağışlamaz.”