TÜRSAB seçimlerinin ardından

TÜRSAB’ın (Türkiye Seyahat Acenteleri Birliği) 10-11 Kasım 2007 tarihinde İstanbul’da yapılan ve Başkanlığını tekrar Sayın Başaran Ulusoy’un 5.inci kez kazandığı TÜRSAB seçimlerine değinmek istiyorum. Burada seçimi kazandığından dolayı Sayın Ulusoy’u kutlar iken, dikkate değer bulduğum bazı noktaların da yeniden gözden geçirilmesi gerektiğine inanıyorum.
Sayın Ulusoy, TÜRSAB Başkanlığına seçildiğinde seyahat acentelerinin toplam sayısı 2 bin 6 yüz civarında idi. Son toplama baktığımızda seyahat acentelerinin sayısında büyük bir enflasyon yaşandığını ve sayılarının 5 bini geçtiğini görüyoruz. Fakat son yapılan seçimlerde kullanılan oy sayısına baktığımızda 1.503 oy kullanıldığı açıklandı.
Burada sorgulanması gereken, Genel Kurul Toplantısı’nda temsil edilmesi gereken tüm üye seyahat acentelerinin sayısı bugün 5 binin üzerinde olduğuna göre, sadece ve sadece 1.503 oyun kullanıldığı son seçimlerin, demokratik ve katılımcı bir seçim olduğunu söylemek biraz güç olsa gerek.
Yangından mal kaçırırcasına, 1618 sayılı TÜRSAB Kanunu’nda yapılan son değişikliklerle; TÜRSAB daha önce kendisinden beklenen yükümlülüklerden artık sıyrılmış, uluslararası ticari ilişkiler kurmada daha da bağımsız ve sorumsuzlaşmış bir şekilde bire bir ticari faaliyetlerin içerisinde olacağını göstermiştir.
Yukarıdaki paragrafta geçen bağımsız ve sorumsuz kelimelerini bilinçli olarak seçtim. Çünkü 1618 sayılı TÜRSAB Kanunu’nda yapılan son değişiklikte, TÜRSAB’ın daha önce Ankara’da bulunan Birlik Merkezi’nin İstanbul’a taşınmasına izin verildi. Yani merkezi devlet otoritesinin bulunduğu yerde olmaktan sıkılanlar ve onun kontrolünde olmaktan hoşlanmayanlar, (bilmiyorum hangi gerekçeleri öne sürdüler ve hükümet edenlere kabul ettirdiler ama) şimdi  “her türlü ticaretin merkezi”  konumundaki İstanbul’da istedikleri gibi at oynatacaklar.
Aslında 1618 sayılı TÜRSAB Kanunu’nda yapılan değişikliğin ardından, ticari faaliyetleri ön plana çıkaran bu Birliğin bugüne kadar  “üye giriş aidatı”  olarak aldığı paraları Kültür ve Turizm Bakanlığı Türkiye Tanıtım Fonu’na aktarması gerekmektedir. Her zaman dile getirdiğim gibi, seyahat acenteciliği faaliyetini yapabilmeniz için sunduğunuz evrakı inceleyen ve onaylayan Kültür ve Turizm Bakanlığı’na daha düne kadar 50 YTL teminat, ama TÜRSAB’a “Üyelik Belgesi” için 30.000 YTL yatırıyordunuz. Bu tip bir uygulamayı dünyanın hiçbir ciddi devletinde göremezsiniz.
TÜRSAB’ın resmi web sitesindeki görev tanımı  “seyahat acenteliği mesleğinin ve faaliyet alanının temelini oluşturan turizm sektörünün gelişimine katkıda bulunmaktır.”
1618 sayılı kanunun belirlediği yetkiler çerçevesinde meslek disiplininin sağlanması, mesleğin gelişimine ilişkin faaliyetler, seyahat acentelerinin karşılaştıkları sorunların çözümü yönünde yapılan çalışmalar, TÜRSAB’ın hizmet alanı içinde yer alan önemli işlevler arasındadır şeklinde yapılıyor.
Nasreddin Hoca’nın da dediği gibi  “parayı veren düdüğü çalar”  sözü burada anlam kaymasına uğruyor. Türkiye’nin tanıtımı için bütçeden her yıl yüzlerce milyon doları Kültür ve Turizm Bakanlığı veriyor ama turizm piyasasında düdüğü TÜRSAB öttürüyor. Ülke tanıtımı için harcandığı söylenen, üyelik belgesi ve aidatlarından karşılandığı belirtilen harcamalarla hiçbir tanıtım olmaz.

Yazarın Diğer Yazıları