Tuşladım, ben tuş oldum

     VODAFONE'a derdimi anlatamadım...

      Telefonumda internet kullanmadığım halde son faturaya internet bedeli yüklediklerini gördüm, şikâyet edeyim dedim...

      Edemedim...

      Çünkü telefonda "Sinyal sesinden sonra benim sesim benim şifrem cümlesini tekrarlayın" komutu aldım; dediklerini yaptım ama bir türlü müşteri temsilcilerine ulaşamadım...

      Verilen numaraları çevirdiğimde dijital desem değil, mekanik desem değil hep bir hanım sesi beni yönlendirmeye kalktı:

      -Faturalı müşteri iseniz 1'i...

      -Yok değilseniz 2'yi...

      -Fatura sorgulamak için 3'ü...

      -Yurt dışı tarife için 4'ü...

      -Teknik servis için 5'i...

      -Yeniden dinlemek için yıldızı tuşlayın...

      Araya neden "Bize küfretmek için..." diye bir kayıt koymamışlar, merak ettim...

      En son numara da o olabilirdi... 

      Ne yaptıysam kâr etmedi. Sonunda 118 42'ye girerek müşteri temsilcilerine nasıl erişeceğimi sordum; delikanlı operatör 1,3 ve 7 rakamlarını tuşlayın dedi...

      Ne dediyse yaptım, tuşladım ama olmadı, ben tuş oldum...

      Sonuçta, yüzlerini görmediğim ve tanımadığım insanların ne diyeceklerini beklemekten bıktım, telefonu kapattım...

      Kararımı açıklayım; faturayı Tüketici Mahkemesi'ne taşıyıp şikâyetçi olacağım, tabii GSM operatörünü de değiştireceğim...

      Bu ve benzer konularda ülkede bir kepazeliktir sürüp gidiyor...

      Kuruluşların bir kısmı herhalde kendilerine zırt pırt ulaşılmasın diye "Dijital"operatör kullanıyor...

      O yüzden biz de ulaşamıyoruz. Bu yolu seçen kuruluşlar, yaptıkları işlerde ne durumdalar bilemem ama bu konuda hemen hepsi pek başarılı...

      Bir okurumun şikâyeti de aynı mealde...

      Kendisine ve eşine yazlık ayakkabı almış...

      Ayakkabılar ikisinin de ayağına uymamış...

      Okurum bana yolladığı e-postaya markayı da yazmış...

      Ayakkabıların markası Flo... Firmaya defalarca telefonla ve e-postayla ulaşmaya çalışmış; telefonlar kaput, açan olmamış...

      Gönderilen üç adet e-postaya da tenezzül edip cevap vermemişler...

      Bu vesileyle hatırlatayım; internet üzerinden hiçbir ürünü almayın...

        En baba kuruluşlarla da olsa sanal alışveriş yapmayın. Müşteri memnuniyeti lâfını "İnsanı kafa kola almak" şekline dönüştürmüşler.

      Af buyrun herkesi kazıklıyorlar, derdinizi kimseye anlatamıyorsunuz...

 

DİL SÜRÇMESİ...

        BİZDE âdettir...

      Biri, maksadını aşan bir lâf etti mi çevresinden derhal tepki görür...

      Kurtulmak için de "Yanlış anlaşıldım" ya da "Ben öyle demek istemedim"gibi kıvırmalara sapar...

      Siyasal hayatımız kıvıran siyasetçilerle dolu...

      Maksadı aşan ifadeler çoğunu kıvırmak, yani patinaj çekmek durumunda bırakmıştır.

      Bana göre Yargıtay Başkanı'nın Cumhurbaşkanı yerine "Devlet Başkanı"demesi dil sürçmesidir...

      Bundan dolayı onu, iktidar yanlısı saymak ve başkanlığın gelmesinden yana olan bir yargı mensubu diye seyretmek de yanlıştır...

      Başkan İsmail Rüştü Cirit anayasamızın lafzını ve hükümlerini gayet iyi bilen bir hukuk adamıdır. Tarafsızdır, boş bulunup ağzından çıkan yanlış ifade ise talihsizliğidir...

      Üzerine gitmek haksızlık olur.

  

 ŞAKA DEĞİL CİDDİ

      AKP kongresi geçti gitti ama ardında yığınla söylenti bıraktı...

      Sosyal medyadaki değerlendirmeleri görmediniz mi...

      Biri, bez bir dövize ilişkin...

      Kocaman bir bezin üzerinde "Erzincan'a can, Türkiye'ye heyecan geldi" diye yazmışlar...

      Başbakan Binali Yıldırım Erzincanlı ya...

      Keşke şöyle yazsalardı:

      -Erzincan'a heyecan, Türkiye'ye can geldi...

      Hiç olmazsa merak ederdik, Erzincan'a gelen heyecan Türkiye'ye can olacak mı diye düşünürdük....

      Onu düşünmekten bile mahrum bıraktılar milleti...

 

      Şaka olsun diye söylemiyorum, ciddiyim...

      Düşünce özgürlüğünü nasıl engellediklerini görün...

         Bu özgürlük olmadı mı ifade özgürlüğü de olmuyor; düşünemediğine göre neyi ifade edeceksin...

      Söyleyecek başka söz bulamadığım için noktayı koyuyorum.

 

ONDAN BUNDAN

      HÜRRİYET'e transfer olan yandaş kalemlerden biri de Abdülkadir Selvi... Bir yazısında "İçeriden bakılınca da Erdoğan, dışarıdan bakılınca da Erdoğan"mealinde cümleler kurarak her türlü politikanın önceliklerini Tayyip Bey'in tâyin ettiğini yazdı...

      Başkanlığın fiilen başladığını imâ etti galiba...

      Onu demek istemedi de biz mi öyle anladık acaba...

      *

      KAVRAM karmaşası yanlış değerlendirmelere neden oluyor...

      Mesela Kılıçdaroğlu, yumurta atanları terörist olmakla suçladı...

      CHP lideri, böyle diyerek yakışıksız ifadeler kullanacağına eleştiride bulunanları terörist olmakla suçlayan ağızların payını verseydi ya...

      Sizin gibi düşünüyorum; siyasetçiler, yollarını şaşırmaya görün...

         *

         SU Bakanı Veysel Eroğlu açıkladı; yeni köprünün çevresini ağaçlandırıp orman haline getireceklermiş...

       Adını da saptamışlar; Kanuni Sultan Süleyman Ormanı!

       Köprü yolları için kesilen ağaç miktarını hâlâ saklı tutuyorlar.

       Hele ağaç dikmek üzere kollarını bir sıvasınlar, beş on ağaç dikmekle nasıl övünecekler göreceksiniz... Bizde böyledir; binlerce ağacı keserken dövünmeyi bilmeyiz, ama tek bir ağaç dikerken övünmeyi pek iyi biliriz!

 

 BİR SÖZ

---------------------

         SABIR, gamdan kurtulmak için anahtardır.

Yazarın Diğer Yazıları