Tutturamadım, özür dilerim!

Referandumda 'hayır' çıkacağını iddia etmiştim... Yanıldım ve öncelikle bunun için özür dilerim!..

Büyük şehirlerin hepsinde 'evet' kaybederken, kamu gücüyle neredeyse firesiz gerçekleşen 'köylü devrimi'ni göremediğim için özür dilerim!.. Bu anlamda iyi çalışan valileri, kaymakamları ve muhtarları tebrik ederim!..

'Gizli hayırlar'ı tahmin etmiştim ama taksite bağlanmış ve yarınlardan tedirgin hayat sahibi 'gizli evetler'i tam tahmin edemediğim için özür dilerim!..

Sosyal medyaya ve kısmen de olsa medyaya düşen o iğrenç sandık başı görüntülerini önceden bilemeyecek kadar saf olduğum için özür dilerim!.. Ayrıca başlangıçtan bu yana gösterdiği üstün performanstan ve anlık kural geliştirme becerisinden dolayı Yüksek Seçim Kurulu'nu tebrik ederim!..

Hak edilmiş veya edilmemiş olması önemli değildir, içine sindirebilen için bu bir zaferdir!..

***

Gelelim sonuçların nasıl okunması gerektiğine...

Demokrasi tarihimizde bir ilk gerçekleşti: İstanbul, Ankara ve İzmir'de önde olan taraf seçim kaybetmiş oldu!.. Bu, kolay yönetilebilir bir sosyoloji değil... Büyük şehirlerde destek hızla azalırken, sadece kırsalın, kasabaların ve nefes alması devlete bağlı küçük şehirlerin desteğiyle radikal bir sistem değişikliğini hayata geçirmek çok zor...

16 Nisan'da Türkiye coğrafyasının üzerinden yeni bir kadastro geçti... O harita önceki seçimlere göre farklı boyandı... Dört partili koalisyon yüzde 51 oy çıkarmış olsa da haritanın ortasına doğru sıkışmaya başladı... O irade açısından endişe edici bir durum... Zaten bu endişe yüzlerden de okunuyordu...

Ortaya çıkan sonuçlar akıllara soru işaretleri düşürdü... Bu sonuçlar kimin için garanti verebilir? Büyük şehirlerde bu gerileme sürerse, cumhurbaşkanlığı, daha doğrusu devlet başkanlığı, başka adaylar kadar Tayyip Erdoğan için de 'garanti' değil, 'ihtimal'dir artık...

Sonuçlar ortada... Anayasayı hazırlayanlar açısından büyük risk ortaya çıktı... Erdoğan için hazırlanmış bu devasa nitelikli yetkilerin ve gücün bir başkasının eline geçme imkânı fazlalaştı...

Yine bu sonuçlara göre, seçim sistemini değiştirerek, 'iki turlu, dar bölge veya daraltılmış bölge' gibi modellere geçme rüyası da suya düştü... Çünkü değişen seçmen davranışlarında görüldü ki partilerin genel merkezleriyle anlaşsanız bile hür iradeleriyle düşünen seçmenler 'ikili tercih'te karşı blokta toplanabiliyor... Üstelik ezici oranda... Klasik 'sağ-sol' gibi kalıplar seçmen nezdinden anlamını yitirdikçe ikinci turun kâbusa dönme ihtimali artıyor...

1994 mahalli seçimlerinden beri İstanbul ve Ankara'yı kaptırmayan bir siyasî geleneğin bugün ortaya çıkan tablodan sonra 'iki turlu, dar veya daraltılmış bölgeli' seçim sistemini göze alması imkânsız hâle geldi...

***

Bu referandumu kazansa bile sergilediği 'düşüş eğrisi' siyasî iktidarın 2019 hesaplarını açıkça tehdit ediyor... AKP, MHP Genel Merkezi, HÜDA-PAR ve BBP(daha doğrusu Destici)'den ibaret koalisyonun aldığı 'resmî' oy ortada...

Esas mesai şimdi başlıyor... Önümüzdeki iki yıl Türkiye Cumhuriyeti tarihinin en önemli zaman kesitlerinden birisini, belki de en önemlisini oluşturacak... Bu zaman kesitinin en ciddi yükü Türk milliyetçilerinin üzerine binecek...

Daha önce hep 'otoriterliğe eğilimli, demokrasi ve hukuk kavramlarından uzak, düşünmek yerine itaati seven' birer profil olmakla itham edilen Türk milliyetçileri hem kendi iç mücadelelerinde hem de ülkeyle ilgili görüşlerinde hukuk ve demokrasi kavgası nasıl verilirmiş gösterdiler... Akıllarını hiçbir şahsa ipotek ettirmediler, hür iradeleriyle davrandılar... Onları 'tek komutla hizaya dizilebilen varlık' gibi zannedenlere seçimlerde gereken cevabı verdiler... Tevillere kaçmadan ne büyük şahsiyetler olduklarını ispat ettiler... Demokrasi ve hukuk yolunda yanlışa "Yanlış" dediler... Sadece hakikate itaati şeref saydılar... 

İl il referandum sonuçları bu asil gerçeği belgeliyor... Referandumun en somut sonuçlarından birisi bu rezervin tescillenmesiydi... İşte o kitle önümüzdeki iki kritik yılın en önemli belirleyicisi olacak...

Yazarın Diğer Yazıları