Tüy dikerek taçlandırmak

Cemil Çiçek’in “postal yalayıcısı” , Erdoğan’ın da “muhatap kabul etmem” sözlerinin mürekkebi henüz kurumadı. Fakat Kuzey Irak yönetimi lideri Mesud Barzani T.C. Hükümetine, hem diplomatik ustalığını hem de artık ulusal siyasetimizin de önemli bir aktörü olduğunu kabul ettirdi! Mesud Barzani yurdumuzda ilk kez “Kürdistan Federe Yönetiminin Başkanı” sıfatıyla ağırlanacak.
Başbakan Erdoğan, Barzani’nin Diyarbakır’a davet edilmesini,  “çözüm sürecini taçlandırmak”  şeklinde değerlendiriyor. Erdoğan’ın artık ’sayın’ ve ‘bey’ iltifatlarıyla bağrına bastığı Barzani de itibarının iadesine mukabil jest yaparak beraberinde Şivan Perver’i getiriyor. Viranşehirli Şivan, Avrupa’da ve Kuzey Irak’ta konserler vermesine rağmen Türk Hükümetinin kendisini koruyabileceğine güvenmiyor, devlet ve BDP birlikte davet ederse gelebileceğini söylüyordu.
37 yıldır vatanına dönemeyen birisine sınır kapılarını açmak insanidir ve siyasi bir ‘açılım’sayılabilir. Fakat T.C. Başbakanı’nın, şimdilerde mevkidaşı konumuna yükselen Barzani’yi Diyarbakır’da ağırlaması akla zarar bir projedir. Habur rezaletinden daha vahim sonuçlar doğurmaya namzet, gereksiz ve zararlı bir adımdır.
Bu durum Erdoğan’ın Almanya’da yaşayan Türklerle görüşmesine benzemez. Kürtler, yürürlükteki bütün kanunlara ve tarihi geleneklere göre ülkemizin öz çocuğu ve vatandaşıdır. Barzani, T.C. Başbakanı unvanını taşıyan Erdoğan yanında olmadan ülkemize gelip istediği yerde konser dinleyebilir. Buna kimse resmen karışamaz ancak tamamen milli çerçevede yürütülmesi gereken çözüm sürecinin kralı statüsüne çıkartmak, bağımsız devlet mantığıyla bağdaşmayan bir hezimettir.
Diplomasiyi savaşın devamı sayan tezler vardır. Dün savaştığınız düşmanla bugün barışabilirsiniz, normaldir. Ancak bu uluslararası kabul görmüş etik sınırlar içinde olur. Eğer hakaret ettiğiniz kişiye ertesi gün övgüler düzüyorsanız, kendinizinkiyle birlikte devletin de itibarınızı sıfırlarsınız. Bu diplomatik manevra bahanesiyle açıklanamaz. Aksine kişilik gel gitleri yaşadığınız algısı doğurur.
Ülkemizde hükümetler değişse de devletin toplum mühendisliği politikaları aynen devam ediyor. Halkı birbirine düşürerek iktidarı ayakta tutma düşüncesi maalesef ortadan kalkmadı. Yenilerin tek farkı güvenlik birimlerini aradan çekmesi. Eskiden solun karşısında sağ örgütler, PKK’ya karşı Hizbullah desteklenirdi. Şimdi Hizbullah amacından sapınca Barzani aşireti ön plana çıkarılıyor. 
Önceki gün Ülkü Ocakları eski başkanlarından Alaattin Aldemir’in daveti üzerine yeni kurulan “Çözüm Süreci ve Diyalog” platformu toplantısına katıldım. Ankara Ümitköy’deki Çırağan Et- Balık Lokantası’nın nezih ortamındaki programda hemen her kesimden katılımcıların ortak arzusu, giderek güçlenen bölünme algısına karşı sessiz kalınamayacağıydı.
Genel Koordinatörlüğünü Tarık Çelenk’in yaptığı platformda, Musa Serdar Çelebi, Şaban Gülbahar, Bekir Ağırdır, Sedat Yurttaş ve Cevat Öneş’in yanısıra çeşitli sivil toplum örgütlerinden temsilciler söz aldılar. Platformda Türkiye genelinde yaklaşık 7 bin kişinin katıldığı bir anket ve saha çalışmasının sonuçları da tartışıldı. Hükümete ve ana muhalefet partisi yetkililerine de yapılan sunumdan çıkan sonuçlar, benim  “Kürtlerin ifade sorunu” dediğim Kürt meselesinde izlenen siyasetin ne kadar yanlış sonuçlar doğurduğunu gözler önüne seriyor.
Sonuçları henüz kamuoyuna açıklanmayan ankete göre,  “özerklik talebi” geçen yıla göre yüzde 10 artarak Kürtlerin üçte ikisi oranına ulaştı. Ayrılıkçı görüşler de yine yüzde 10 artarak Kürt nüfusun üçte biri oranında benimsenmeye başladı. Hükümet çaresizliğin verdiği bir telaş içinde, çözüm sürecindeki kontrolünü yitiriyor. Ayrıca toplum kesimlerini çatıştırmakla çözüm üretilemeyeceğini artık görmesi gerekiyor. PKK’ya karşı şimdi de Barzani’yi başlarına taç yaparak bu hatalarına tüy diktiler.

Yazarın Diğer Yazıları