Tüyler ürperten Ermeni vahşeti-2-

Tüyler ürperten Ermeni vahşeti-2-
Tüyler ürperten Ermeni vahşeti-2-

Akıl almaz vahşetler!
Gözlerini kan bürümüş Ermeni çeteler, aralarında ’kız mı, oğlan mı’ iddiasına girdikten sonra hamile kadının karnını kasaturayla deştiler

Hocalı katliamında yaşanan bir sahne şu diyaloglarla dünyayı şok etti:  “Elleri bir ağaca arkadan bağlanan hamile bir kadının başına dikilmiş olan iki Ermeni yazı tura atıyordu. Bu
kanlı kumarı yaklaşık 100 yıl önce Anadolu toprağında Kars’ta, Ağrı’da, Van’da Erzurum’da da ataları oynamıştı. Onlardan duymuşlardı. Karnı burnunda çaresiz bir Azeri kadının doğumu oldukça yakın görünüyordu. Çaresiz kadın bir hazan yaprağı gibi titriyordu. Elbiseleri yırtık, ayakları çıplaktı... Ermenilerin uzun boylu olanı elindeki AK-47 model Rus yapımı otomatik tüfeğinin namlusuna monte edilen seyyar kasaturayı çıkartırken, diğeri elindeki demir parayı havaya attı:
-Akçik, manç?.. (Kız mı, oğlan mı?)
-Akçik... (Kız)

İnanılmaz barbarlık
Bu cevap üzerine ’oğlan’ diyerek bahse giren Ermeni, elindeki kasatura ile hamile kadının karnını bir hamlede yarıp çocuğu çıkarttı. Kan bürülü gözleri
bebeğin kasıklarına kilitlendi.
-Tun şahetsar, ınger... (Sen kazandın, yoldaş)
-Yes şahetsapayts ays bubrikı inç bes
bidigişdana... (Ben kazandım ama bu bebek nasıl beslenecek?)
-Mayrigı bedge gişdatsine. (Annesi besleyecek elbette)
Bunun üzerine daha kısa boylu olan Ermeni milis, bir hamlede kasaturaya geçirdiği bebeği annesinin  göğsüne yapıştırdı:
-Mayrig yerahayin zizdur. (Çocuğa meme ver)

Kesik başla futbol maçı
Aynı dakikalarda Hocalı’nın başka bir semtinde tek kale futbol maçı hazırlığı vardı. İki kesik Azeri kadın başını kale direği yapmışlar, top arayışına girmişlerdi. Başı tıraşlı bir çocuk bulup getirdiklerinde ise Ermeni çeteci sevinçle bağırdı:
-Asixn ma/, çimi yev bızdıge, aveg gındırnadabidi. Gıdıresek... (Bu hem saçsız hem de küçük, iyi yuvarlanır. Kopartın...) Aynı anda çocuğun gövdesi bir tarafa, başı da orta yere düşmüştü... Ermeniler zafer naraları atarak, kanlı postalları ile kesik çocuk başına vurarak kanlı bir kaleye gol atmaya çalışıyordu.

Kafa derileri yüzüldü
Bu yaşanan vahşet Ermeni çetecilerin katliamlarına bizzat şahit olan görgü tanıklarının anlatımlarından öğrenildi. Ajanslar, katliam haberini bütün dünyaya hızla geçerken, arşı titreten ağır bir vahşet yaşanan Hocalı halkından geri kalanlar ise çaresizlik içinde kıvranıyordu. Türkiye’de büyük bir dehşet uyandıran katliama ilişkin ilk görüntüler ise TRT aracılığı ile duyurulmuştu. Bütün olanları Batılı gazeteciler, özellikle de New York Times belgeledi. Ermenilerin işgal ettikleri Hocalı’da dehşet verici olaylar yaşandı. Canlı canlı insanların kafa derilerini yüzdüler, sağ olarak ele geçirdiklerini ise sistematik bir işkenceye ve tıbbî deneylere tâbi tutarak, insanlık dışı muamelelere maruz bıraktılar. Hızar ve testereler ile diri diri insanların kol ve bacaklarını kestiler. Genç kızların önce saçlarını, sonra da kafa derilerini yüzdüler. Babanın gözü önünde evladını, evladın gözü önünde babayı kurşunlara dizdiler. Kesik kafaları sepetlere doldurdular.



İnsanlar duyduklarına inanamadı
Hocalı’da şahitlerin anlattıklarını dinleyenler önce kulaklarına inanamadı. Fakat katliam sonrası Hocalı’ya girdiklerinde ise, görgü tanıklarının abartmadığını kısa sürede anladılar. Hocalı’da kat-
liam bölgesini gezen Fransız gazeteci Jean-Yves Junet’nin gördükleri karşısında söyledikleri, katliamın boyutunu da anlatıyordu: ” Pek çok savaş hikâyesi dinledim. Faşistlerin zulmünü işittim, ama Hocalı’daki gibi bir vahşete umarım kimse tanık olmaz.

Emir Koçaryan’dan

Peki 26 Şubat 1992 günü yaşanan bu insanlık dışı mezalimin emrini kim vermişti; Ermenistan Devlet Başkanı sıfatını taşıyan Robert Koçaryan denilen kirli katilden başkası değildi. Yaptığı terör faaliyetlerinin oranı nispetinde terfi eden Taşnaksutyun örgütü liderlerinden Robert Koçaryan, 20 Mart 1996’da Ermenistan Başbakanı oldu.
Karabağ’da barış istediği için aşırı milliyetçilerin tepkisine daha fazla direnemeyen Levon Ter Petrosyan istifa edince de 30 Mart 1998 yılında ondan boşalan Devlet Başkanlığı koltuğuna, ’Hocalı Katliamı’nın baş sorumlusu olan azılı terörist Robert Koçaryan oturdu.


 

Kıyamet günü gibiydi
Bugün Azerbaycan’ın 48 iline yayılmış Hocalı kaçkınlarından (göçmenler) bazıları, Bakü yakınlarında bulunan ve Azerbaycan Cumhuriyeti’nin kurucusu Mehmet Emin Resulzade ile Mehdi Hüseyinzade’nin memleketi Novhanı Kasabası’nda yaşıyor. Bu yerleşkede, yaklaşık 30 Hocalı kaçkını aile var.  Halit Caferov, 43 yaşında... Hocalı soykırımı olduğunda, havaalanında görevli polislerden biriydi. Bacağından vuruldu. 25 Şubat akşamı, havaalanında nöbetçi polis olan Caferov, saldırının ilk anlarını şu sözlerle anlatıyor:

Kar, kızıla boyandı

“Akşam saat 22.00’yi geçiyordu. Bir anda top sesleri duyulmaya başladı. Şehrin bombalandığını gördük. Bir yandan top ateşi bir yandan da keskin nişancıların ateşi altında kaldık. Reisimiz ve pek çok arkadaşımız şehit düştü. Birkaç dakika içinde dumandan şehir görünmez oldu. Kadınlarımız, çocuklarımız Hocalı’daydı. Ben ve kurtulan birkaç polis şehre gittik. Bizim büyük silahlarımız, tanklarımız yoktu. Elimizdeki tabancalarla savaşmak zorundaydık.”
Şehirdeki manzaranın kıyamet gününü andırdığını söyleyen Caferov, evlerinden çıkan Azerilerin, diz boyu karların üzerinde kentin tek çıkış yolu olan Esergan yönüne doğru koşmaya başladığını görür. Bazıları da çocuklarını sırtlayıp yakındaki ormana doğru gider. Ellerinde silah olan birkaç kişi, kaçmaya çalışan kadınların, yaşlıların ve çocukların yardımına koşar. Halit Caferov, o karmaşada ailesini bulmaya çalışır. “Kar kızıla boyanmıştı, yerlerde komşularımızın, yıllardır birlikte yaşadığımız insanların cesetleri yatıyordu. Aralarında kendi ailemden birilerinin cesedi var mı diye bakınıyordum. Evimize girdim. Alttaki bodruma sığındıklarını fark ettim. Onları hemen evden çıkardım. Kardeşimle birlikte, diğer komşularımızı da toparlayarak Esergan yönüne kaçan gruba katıldık. Aramızda, Ermeni milisler tarafından ayak parmakları kesilen yaşlılar vardı. Onlar ilk ölenler oldu.”


 

Açlıktan öldüler
Ermeniler tarafından sürüldükleri tek çıkış yolu olan koridorda, savunmasız kadın ve çocukları korumaya çalışan birkaç eli silahlı kişiden ikisiydi Halit ve Xeygani kardeşler... Saldırının ilk şokunu atlattıktan sonra, girdikleri sonu belirsiz yolda yaşadıklarını anlatırken, üzerinden 15 yıl geçmiş olmasına rağmen yarattığı acıların dinmesi mümkün görünmeyen soykırımın tüm ürkütücü gerçeğini dile getiriyorlar: “Girdiğimiz yolun etrafında, Ermenilerin pansiyonları vardı. Onların aralarından geçmemiz gerekiyordu. Elimizdeki silahlarla masumları koruyarak, yeri geldiğinde yüz yüze çatışarak ilerledik. Ağdam istikametine gidiyorduk. 10 gün 10 gece karlı yollarda yürüdük. Yolda, hastalarımız ve yaşlılarımız açlıktan öldü. Bazılarının cesetlerini gömdük, kimi de şehit düştüğü yerde kalakaldı.”

Esirlerden haber alamadık

Yolları üzerindeki bir çaydan ayakkabısız geçenlerin kangren olduğunu anlatan halit ve Xyani kardeşler, şöyle devam ediyor“Hocalı’dan o gece kaçanların yarısından fazlasının her iki bacağı da yoktur bugün. Kesildi hepsi. Bir kanal vardı yolumuzun üzerinde. Orada da pusu kurmuşlar. Yaklaşık 400 kişiyi de orada kaybettik.  Bugün Hocalı’da bir aile yok ki, içinden bir nefer şehit düşmüş olmasın. Hocalı’da o gece benim gözlerimle gördüğüm 10 ailenin tamamen yok olduğuydu. Bir ferdi bile kalmadı bu ailelerin. Birçoğu da Ermeni çetelerince esir alındı.” Esir düşenler sadece Hocalı’dan kaçabilenlerin arasında değildi. İlk saldırıda da şehirden pek çok kişi, Ermeni çeteler tarafından alınıp götürüldü. Bazıları ertesi gün kaçabildi. O gece esir götürülenlerden yaklaşık 140 kişiden bir daha hiç haber alınamadı.


YARIN: Hâlâ komada gibiyim