Üç kağıtçılığın belgesi

"Ben Trump'ı aramam. O beni arasın" restleşmesi arasında, bazılarının beklediği konuşma gerçekleşti. Anladığımız kadarıyla, telefonlaşmadan çıkan bir sonuç yok. Ancak, Beyaz Saray'ın yaptığı açıklama ABD dış politikasının ne hale geldiğinin belgesi. "Bizimki, sizinkine fırça attı" cümleleri anında Ankara'dan yalanlandı. Ortada bir gözdağı çabası olduğu kesin. Ancak yumuşak bir üslupla.

 

 Bu girişten sonra iki konu üzerinde durmak istiyorum. İlki, Donald Amca, karşısında güçlüyü buldu mu geriliyor. İkincisi, Büyük Yalancı. Ya da ağzından çıkanı kulağı duymuyor. Üçüncü olasılık ise Başkan adına konuşan ve açıklama yapanlar arasında fikir ayrılıkları çok belirgin. Trump belki de alzaymer. Türkçesi "erken bunama". Eğer böyleyse, ABD başkanlarının kritik dönemde bileğini kelepçelediği "nükleer savaş çantası"nı hemen bir yerlere saklamalı.

 

 Olasılıklar üzerinde durmak yerine gerçeği görmeliyiz. Hakikat olan PKK'nın koruyup-kollayıcılarının Pentagon'da olduğu. Son Beyaz Saray açıklamasında bunun açık itirafı var. Trump'ın "Dilerim, bizimle çatışmazsınız" dediği bizimkiler YPG-PYD militanları. Arada bir takım ufak rütbelilerin YPG'lilere "Afrine giderseniz, desteği keseriz" çıkışları ise palavra. Merhum şarkıcı Şişman İbo'nun söylediği "Benim balonların vardı"dan farksız.

Türkiye artık kesin kararını vermeli. Yalan-dolan üstüne politika yapanlara asla inanmamalı. ABD kötü de, Rusya iyi mi? O da "kaypak zemini sevenlerden". Doktrinimiz kimseye güvenmemek olmalı.

 

***

 

İçime yara olanlar

 

Sevdiğim bir laf vardır; "kayda geçmek". Bunları hiçbir zaman fikir çöplüğüne atmam. Örneğin 16 kuruluşun önemli bildirisi. TOBB liderliğinde hazırlanan metinde kimlerin imzası olduğu değil de, kimin olmadığını merak ettim. Beklentim bire bir çıktı; KESK. Hatta ben mi görmüyorum diye tekrar tekrar baktım. Yanılmamıştım.

Tabii ki, özgür ve demokratik ülke olmaktan yanayız. Ancak bazı kuruluşların niyeti apaçık ortada. Bunların Kadıköy caddelerinde TSK aleyhinde bağırıp çağıranlardan farkı yok. Hatta buluşma merkezleri.

 

Hangisi Doğru?

 

 NTV'nin Siyasi İşleri'nde konuk sayısı üçe sabitlendi. İsimlerde belli; üç hükümet yanlısı gazetenin Ankara Temsilcileri. Daha önce de belirttim. Yayın politikalarına uygun konuşma yapmaları doğal. Hatta 'en yanlı' dediğim Okan Müderrisoğlu'nun daha ortadan hale gelmesi sevindirici. Mustafa Kartoğlu zaten objektif kriterlere sahip.

 

 Aralarında Serpil Çevikcan'ın konuşmalarından rahatsızlık duyduğumu belirtmeliyim. Bu bayan gazetecinin nasıl Ankara Temsilcisi olduğu konusuna girmeyeceğim. Ancak konuşmaları anlaşılır gibi değil. Daha da önemlisi muhalefete gerekli gereksiz bindirmesi. CHP'ye yüklenirken, Saadet Partisi ile İYİ PARTİ'yi eklemeyi unutmuyor. Gerekçesi de bunların sözlerine eklediği "Muhalefet Şerhleri". Bazı konularda uyarıda bulunmaya bu tip yakıştırmaları yapıştırmak iyi olmuyor.

 

 Çevikcan, ekranda "Nifak Tanrıçası" gibi davranırken bir başka isim onun tam tersini söyledi:

 

 "Muhalefetin, destekleyen tavrından memnunuz. Onlara açıkça teşekkür etmeyi borç biliyorum"

 

  Kaçıranlar için bunu söyleyenin Cumhurbaşkanın sözcüsü İbrahim Kalın olduğunu belirteyim. Demek ki Serpil Hanım gibi düşünmeyen yetkililer de var.

 

İşten çıkarma

 

Kalın'ın teşekkür konuşması yaptığı Ne Oluyor'un sorumlusu Şirin Payzın'ın işine son verildiği haberleri yayıldı. Sebep olarak daha önceki konuğu Mehmet Uçum'la soru-cevap alışverişi yaptığı iddia edildi. Kovulmanın kısa süreli olduğu anlaşıldı. Çünkü devreye yine İbrahim Kalın girmişti. Doğan Grubu üst kademesine rica ederek sorunu giderdi. Daha fazla detay isteyenler İsmail Küçükkaya'dan bilgi alabilirler.

 

***

 

Bazı tesbitler

 

Ahu Özyurt'un yönettiği Türkiye'nin Gündemi'nde muhteşem bir dörtlü vardı. Ahmet Yavuz, Kemal Öztürk, Yaşar Hacı Salihoğlu ve Barış Doster. Hiç bu kadar uyumlu görmedik. Demek ki bazılarımıza milli meseleleri konuşmak yarıyor.

 

....

 

 Bu aralar ekran konuşmaları kadar, görüntülere de dikkat eder oldum. Abdullah Ağar'ın rakibi Eray Güçlüer Teke Tek'teydi. Panoya iliştirilmiş harita üzerinde bir şeyler anlatıyordu. Elinde de bilardo ıstakası. Aklıma Erman Toroğlu'nun ilk yılları geldi. Hıncal Uluç ve Şansal Büyüka ile paylaştığı programları hatırladım. Toroğlu, bu aralar ekranda buz hokeyi aracı kullanıyor.

  

  Yine aynı Teke Tek'te uyuyan birini fark ettim; Şükrü Elekdağ. Emekli Büyükelçiyi Washington DC günlerimde tanımıştım. Eski bir boksör olduğunu bilmeyenler için tekrarlayayım. Bu uyku halini, yaşına bağlamıyorum. Mutlaka grip salgınından nasibini almıştır.

 

***

 

Özel muhabir 

 

CNN Türk'ün Fulya Öztürk'ünü her gördüğümde merhum Savaş Ay'ı hatırlıyorum. Bu kız Basketbola uygun boyu bosu kadar halkı ilgilendiren konuları yakalamasıyla ünlendi. Girişken, cesur. Şimdi kullanacağım yakıştırmayı yazmak için epey bekledim; "Savaş Ay'ın dişisi". Fulya'yı kutluyorum.

Yazarın Diğer Yazıları