Ukrayna ve Türkiye

Ukrayna halkı tarih boyu çeşitli milletlerin egemenliği altında yaşamış, 1991 yılında Sovyet Sosyalist Cumhuriyetleri Birliği’nin dağılmasıyla hürriyetine kavuşarak bağımsız bir devlet olabilmiştir. Bu ülke halkının geçmişten gelen bir demokrasi geleneği, kültürü ve anlayışı da yoktur.
Ancak, Ukrayna halkının kısa zaman diliminde devlet geleneklerini oluşturdukları gibi, demokrasiyi de özümsediğine şahit oluyoruz. Bunun en bariz örneğini, Acil Durum Bakanı ve yardımcısının bir akaryakıt şirketinden rüşvet aldığı iddiasıyla bakanlar kurulu toplantısı yapılırken polis tarafından kelepçelenerek alınmasıdır.
Ukrayna halkı o kısacık demokrasi geleneğinde, halkın istememesine rağmen görevde kalmak isteyen Devlet Başkanını indirirken, ülkeyi Rusya’ya pazarlamak isteyen diğer bir devlet başkanını Rusya’ya sığınmak zorunda bırakmıştır. Meydana gelen bu olaylar, Ukrayna halkının çıkarlarına nasıl sahip çıktığını ve demokrasiye olan inancını bize göstermiştir.
Benim ülkeme bakınca, durup düşünmeden edemiyorum. Köklü bir maziye sahip, dünyaya nizam vermiş, seksen yıla yakın demokrasi deneyimine sahip bir ülke olarak Ukrayna’yla kıyaslarken, doğrusu bir Türk olarak utanıyorum. 
 Ancak, beyinlerde tazeliğini koruyan bazı konulara bakacak olursak, farklılık daha net görülmektedir. Yandaşlara iş verip, diğer insanlarımızı dışlamak suretiyle haklarını gasp etmek, yapılanların nedeni sorulunca yüce dinimizi kullanarak  “Allah insanlara yakınlarına sahip çıkmayı emrediyor” diyerek inançlarımı kullananlar bile kınanamamıştır. 
Güzel dinimizle “Bakara, makara” diye alay edilmiş. Siyasal İslam’ın savunuculuğunu yapan iktidar bunu yapanın kendi bakanı olduğu için söyleneni duymazlıktan gelmiştir. Olanlara rağmen en iyi Müslüman’ın kendileri olduğu iddialarını ise sürdürmüşlerdir.
Cumhuriyete ve onun kurucusuna hakaret eden vekil, Cumhuriyet’in nimetlerinden faydalanmaya devam ederken, bir Allah’ın kulu çıkıp da hesap sormadığı gibi iktidar vekiline bir şey söylemeyerek adeta icraatına devam etmesini teşvik etmiştir.
İnsanlarımıza iftiralar atılarak Ergenekon terör örgütü kurma suçundan içeri alınıp hürriyetleri ellerinden alınırken, bir kısmının ölümüne neden olunmuş. Bu davanın savcılığına soyunanlar daha sonra kandırıldık, bu bir kumpastı demelerine rağmen oralarda kalabilmişlerdir.
Yetişin, askerler bize suikast yapacaklar diyerek hâkim ve savcıları kozmik odalara sokup gizli bilgileri aldırtarak, bilgilerin bir yerlere servis yapılmasına neden olanlar, halen bakanlık yaparak, dürüstlük ve şeffaflıktan bahsetmeye devam etmektedirler. 
Yıllarca cemaatle kucak kucağa olan iktidara  yanlış yapıyorsunuz diyenlerin susturulmasına gidilmiş. Bugün hain ilan ettikleri bu cemaatin yandaşlarını askeriye başta olmak üzere tüm devlet kurumlarına yerleştirmişler, çıkarlar çatışınca “ne istediniz de vermedik diye” sitem etmişlerdir. 
Günlerce terör örgütüne şovlar yaptırılmış. Bayrağımız ayaklar altına alınmış. PKK’nın devletleşmesi için yapılanmalarına göz yumulmuş. Tüm bunlar yetmiyormuşçasına pazarlık masasına oturulmuş. Seçimle birlikte göstermelik operasyonlar başlatılarak halk uyutulmaya çalışılmaktadır.
Yapılan açıklamalarla dolar yükseltilip ekonomi felç edilerek, bazıları zengin edilmiş. MİT ve Diyanet adeta parti teşkilatına dönüştürülmüş. Amaçlar hasıl olunca hiç bir şey yokmuş gibi yola devam edilmeye kalkışılmıştır. 
17-25 Aralık’ta bakanların evlerinde yakalanan paralar ve yakalanamayanların ise tapelerdeki konuşmalarla sıfırlanmış, yargıya yandaşların getirilmesi ve Meclis’teki iktidar vekillerinin oylarıyla Suçlular kurtarılarak tazminat ödenmiştir.
Son günlerdeki, Arınç’ın Gökçek için Ankara’yı parsel parsel sattı demesi üzerine Başbakanın “olanlar bizim iç işimiz, konu kapanmıştır” deyişi ve Cumhurbaşkanının susuşu, Arınç’ın daha önce “insanlar üç gün konuşur, dördüncü gün unuturlar” sözünü hatırlatmıştır.
İşte dünkü Ukrayna ve binlerce yıllık geçmişe sahip Türkiye’nin yöneticilerinin doğruluk ve demokrasi anlayışı. İnşallah halkımız Ukrayna halkı gibi uyanır da yöneticilerin yapmadığını yapar da, bir daha böyle kötülüklerle karşılaşmayız.

Yazarın Diğer Yazıları