Ülkemizi kripto ajanlar yönetse!

Ülkemizin yönetimi kripto ajanların eline geçse acaba bugünkünden farklı nasıl bir manzara ile karşılaşırdık?
2. Dünya Savaşı’ndan sonra eski dünyanın sınırları, Yalta Konferansı ile net olarak çizilmişti. Üç Büyükler’in (İngiltere, ABD ve Rusya) devlet başkanları Churchill, Roosevelt ve Stalin’in paylaştığı coğrafyanın boyutları Soğuk Savaş dönemi boyunca değişmedi. Tek kutuplu küresel düzende sıcak savaşlarla sınırların bozulmasına müsaade edilmedi ama iç çatışmalar yoluyla taksimatlar hep devam etti.
Peki bir ülkeyi içten değiştirmenin, dönüştürmenin ve nihayetinde parçalamanın yöntemleri nelerdir? Kurtçuğun gövdeye girmesi konusuna biraz kafa yoranlar aynı sonuçlara ulaşır.
Evvela milleti millet yapan değerler (din, dil, kültür, ortak tarih bilinci vs.) zayıflatılır ve bunlara inananlar arasına nifak tohumları serpiştirilir.
Genç kuşakların mazisiyle irtibatı kesilir. Nesiller birbirinin dilini, kültürünü, töresini, geleneğini anlayamaz hale getirilir, önce yadırgar ardından öfke duymaya başlar.
Dinî inançlara ve millî değerlere aidiyet anlamsızlaştırılır. Geçmişte tartışılıp çözümlendiği halde kimi hurafeler yeniden gün yüzüne çıkarılır, sözde çürümelerin temizlenmesi için dinde reform tezleri ileri sürülür.
Gençler iletişim kanalları yoluyla, haksızlıklara ve yolsuzluklara isyan etme dürtüsüyle eskiye ait her ne varsa karşı çıkmaya özendirilir. Tarihinden nefret duyduğu ölçüde çağdaşlaşacağına inandırılır.
Yabancı yayınlara alabildiğince serbestlik tanınırken atalarını küçümseyen filmler görsel tekniklerle ön palana çıkarılır, pornografi teşvik edilir.
Milleti oluşturan alt kimlikler kabartılarak, birincil kimlik mertebesine yükseltilir. Millet bağı bir kez parçalandığı ve moral değerler sıfırlandığı için artık hiçbir soyut bağ onları bir arada tutamaz.
Milletin şiar (ortak özellik) saydığı (bayrak, milli marş, ezan, mabet, bayram, cenaze törenleri...) gibi kavramların içi boşaltılır, saygınlığı zayıflatılır. Halkın, yöresine ve kültürlerine göre giydiği kılık kıyafetler ve törenler yıkıcı veya bölücü eylem şeklinde lanse edilir.
Toplumun saygı duyduğu kanaat liderleri hakkında söylentiler çıkarılır, iftiralar atılır. Toplumun temsilcisi konumundaki kurumlara (hükümet, meclis, ordu, polis vs.) duyulan güven sarsılır. Bunların arasının açılması için psikolojik operasyonlar planlanır.
“Bizden adam olmaz”  kısır döngüsünü kırmak amacıyla topluma ümit aşılayan ve millî gururu şahlandıranlara karşı profesyonel propaganda teknikleri ile psikolojik yıpratma kampanyaları düzenlenir.
Birliği, beraberliği savunan kişi ve kurumların halk nezdindeki itibarlarını kırmak için aleyhinde tezgahlar planlanır, iftiralar atılır. Mahkemelerde süründürülür.
Sermayenin belirli ellerin dışına çıkmaması için tedbirler alınır. Kendi yağıyla kavrulmaya kalkışan işadamları türerse, onlara karşı mevzuat kalkanı kurulur. İhbar mektupları yazılır, yasaklılar listesine dahil edilir.
Tabii ki, köklü geleneğe sahip devletlerin ve büyük milletlerin kripto ajanlarca kontrolü ancak bilim kurgu romanlarında olur! Hiçbir ülkede, yukarıdakilerin tamamını organize edebilecek süper yetenekli ajan kadrosu kurulamaz. Üstelik hiçbir ajan kendi ülkesine ve toplumuna sürekli ihaneti kaldıramaz!
Fakat eğitim sistemi medya ortamlarının da desteğiyle beyinleri, zihinleri ajanlaştırılmış gençler yetiştiriyorsa, memleketine hizmet ettiğini sanırken “gaflet, dalalet hatta hıyanet içerisine” düşen kesimler türeyebilir.
Böyle bir yıkımı yaşamadığımız için şanslıyız...

Yazarın Diğer Yazıları