Ülkeye ancak bu kadar kötülük yapılabilir!

Devleti devlet yapan ve milleti bir arada tutan adalet duygusudur. Bu nedenle bir ülkedeki adalet sistemine olan güven sarsılmadan o ülkenin geleceğine duyulan güven de kolay kolay sarsılamaz. ‘Adalet devletin temelidir’ söylemi nedensiz bir söylem değildir. Adaletin olmadığı yerde devlette yoktur. Hz. Ali’ye ait olduğu söylenen “bir devlet dinsiz yaşar ama adaletsiz yaşayamaz” anlamına gelen bir söz de vardır. Adaletin dağıtıldığı yerler de mahkemelerdir. Orada adaleti hâkim ve savcılar dağıtır. O nedenle bütün demokratik ülkeler hâkim ve savcıları her türlü şaibeden uzak tutmaya özel bir önem atfederler. Türkiye’de de “şeriatın kestiği parmak acımaz” diye bir anlayış vardı. Bu söylem, aynı zamanda hâkime ve onun vereceği karara olan güveni anlatırdı.
AKP’nin sekiz yıl önce tek başına iktidar olmasıyla Türkiye’de her şey birden bire değişti. İktidar önce kurumları kendi içinde sonra da birbirleri arasında birbirine düşürdü. Zamanı gelince de müdahale ederek yandaş hale getirdi. YÖK-Milli Eğitim Bakanlığı, Cumhurbaşkanlığı-Başbakanlık, MİT-Emniyet, Asker-Emniyet karşıtlığı bu amaçla oluşturuldu.
TSK ve Yargı açık hedeftir!
TSK ve Yargı hariç hiçbir kurum iktidara karşı direnemedi. Hepsinin direnci bir biçimde birer birer kırıldı. Sonra hedefe TSK ve Yargı konuldu. Önce bu kurumlar, kendi içinde birbirlerine düşürülmeye çalışıldı. Sonra iktidar karşıtı olduğu düşünülen komutanlar ve yargı mensupları hakkında onları halk nezdinde küçük düşürecek biçimde yayınlar yaptırıldı. Bazı komutan ve yargı mensuplarına cuntacı, darbeci, suikastçı, ya da komplocu yakıştırmaları bu nedenle yapıldı. Bütün bunların elbette iktidar yandaşı medyada yapılması rastlantı değildi. Gelinen noktada yargıcın yargıca operasyon yapması, bu sürecin en son aşamasıdır.
Siyasetçiler kendilerini hukukçu sanıyor!
HSYK, Yargıtay ve Danıştay’da Türkiye’nin en seçkin hukukçuları görev yapıyor. Onların tamamı HSYK’nın aldığı kararı yerinde ve yasalara uygun buluyor. Buna karşın siyasetçiler bu kararı veren yargıçları “yargıya müdahale” etmekle suçluyor ve “cübbelerini çıkarsınlar” diyor. Siyasetçiler kendilerini en yetkin hukukçu olarak görüyor. Türkiye’de siyaset yetkisini, haddini ve sınırını aşmakta sınır tanımıyor.
Aslında Türkiye’de son zamanlarda meydana gelen kurumlar arası çatışmalar bazı insanların yasaları farklı yorumlamalarından kaynaklanmamaktadır. Kurumlar arası çatışma Türkiye’de bilinçli olarak, sistematik ve kontrollü olarak çıkartılmaktadır. Bütün bunların, Türkiye’yi resmen birilerine (AB/ABD) hukuksuz ve meşruiyetini kaybetmiş bir ülke olarak göstermek için yapıldığı açıktır. Böylece iktidar, Türkiye Cumhuriyeti’ni istediği tarzda dönüştürmek için yapacağı her türlü iç müdahaleye dışarıdan yeterli desteği sağlamış olacaktır.
Ortaya konulan onca iddia, itham, iftira, itiraf, intihar karşısında halk neye inanacağını ve kime güveneceğini şaşırmış durumdadır. Bir ülkeye ancak bu kadar kötülük yapılabilirdi. Yetkililer de ülkeye kötülük yapma konusunda elinden gelenleri esirgemediler.
- Yorumlar 0
- Emperyalist saldırıdan memnun olmak18 Nisan 2018 Çarşamba 00:00
- İşte müttefik işte düşman17 Nisan 2018 Salı 00:00
- Kırk yıl sonra helalleşmek16 Nisan 2018 Pazartesi 00:00
- Suriye enkaza çevrilecektir13 Nisan 2018 Cuma 00:00
- Suriye'de tarih hızlanmıştır11 Nisan 2018 Çarşamba 00:00
- Bölgesel ittifak emperyalist ittifakı yenecektir10 Nisan 2018 Salı 00:00
- Türkiye, Rusya ve İran ittifakı09 Nisan 2018 Pazartesi 00:00
- Trump'ın soygun politikası06 Nisan 2018 Cuma 00:00
- FETÖ'yle mücadelenin ihmal edilen yanı!04 Nisan 2018 Çarşamba 00:00
- Emperyalizmin Arap dostları03 Nisan 2018 Salı 00:00
- Dünya beşten büyük İsrail'den küçüktür02 Nisan 2018 Pazartesi 00:00
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.