"Ülkücü, PKK'dan daha mı kötü?"

"Ülkücü, PKK'dan daha mı kötü?"

Referandum kampanyasında sona yaklaşıyoruz. Bu pazar kader oylaması var. AKP, mitinglerde iki devleti birden kullanıyor. Hem devletin imkânları, hem de Devlet Bahçeli, AKP' den yana... Fakat MHP tabanında destek yok gibi...

Genel Başkan adaylarından Meral Akşener'in açıklamasına göre, yüzde 80 MHP'li "HAYIR" oyu verecek. Genel Başkan adayı Prof. Ümit Özdağ ise "HAYIR" diyecek olan ülkücü MHP'lilerin yüzde 85, yüzde 90 civarında olacağını belirtiyor.

AKP'li bakanlar ve Başbakan, kendilerine destek olan Devlet Bahçeli'ye her fırsatta şükranlarını ifade ediyor. Bu tamam da... Peki AKP, ülkücü MHP'lilere genel olarak nasıl bakıyor?

Aşağıda anlatacağım ilginç olay, siyasal iktidarın ülkücülere bakış açısını göstermesi bakımından önemlidir.

* * *

"Koca Reis" lakabıyla bilinen Türk siyasetinin ünlü isimlerinden rahmetli Sadettin Bilgiç'in oğlu Süreyya Sadi Bilgiç, üç dönemdir AKP Isparta milletvekili... Bilgiç, Başbakanlık Müsteşarı'ndan, tanıdığı bir ismin bir kuruma şube müdürü olarak tayin edilmesini istiyor. Önce olumlu cevap alıyor ama sonra atama bir türlü gerçekleşmiyor. Süreyya Sadi Bilgiç bunun üzerine Başbakanlık Müsteşarı'nı arayıp, atamanın neden yapılmadığının soruyor. Müsteşar bazı sıkıntılar olduğunu söylüyor. Bilgiç meraka soruyor: "FETÖ ile bağı mı varmış?" "Hayır!" "PKK ile bağı mı var?" "Hayır!" "Peki, hırsız mı, tecavüzcü mü?" "Hayır!" "Sıkıntı nedir o zaman kardeşim? Daha kötü ne olabilir ki?" Bunun üzerine Başbakanlık Müsteşarı: "Sayın vekilim. Bahsettiğiniz arkadaş ÜLKÜCÜ" diyor.

 * * *

 Süreyya Sadi Bilgiç, AKP grup toplantısının basına kapalı bölümünde bu konuyu anlatıyor ve Başbakan'a: "Sayın Başbakan'ım... Bugün Anayasa oylaması için iş birliği yaptığımız MHP'li ülkücüler ne zamandan beri teröristten, PKK'lıdan, FETÖ'cüden, hırsızdan, tecavüzcüden daha kötü oldu?" diye serzenişte bulunuyor. Evet, gerçekten AKP yönetimine sormak lâzım: "Ülkücüleri tecavüzcüden, FETÖ'cüden, PKK'lıdan daha mı kötü görüyorlar?"

Rahmi Turan Sözcü

***

Kurtuluş Savaşı bile Meclis onayıyla yapıldı

-------

... Amerikan Başkanı Trump "Suriye çizgiyi aştı, gereğini yapacağız" dedikten sonra Cumhurbaşkanı Erdoğan hemen destek verdi ve "Sayın Trump'a teşekkür ediyorum. Ama bu lafta kalmamalı" dedikten sonra ekledi; "Biz de Türkiye olarak elimizden geleni yapmaya hazırız."

Türkiye ne yapabilir? Elimizden gelen nedir? Herhalde bu krizde Erdoğan'ın kastettiği "diplomatik" girişimler değil.

Erdoğan uzun zamandır Suriye'ye bir dış müdahale yapılmasını öneriyordu. Bir dış müdahale için Amerika'nın veya Batı ülkelerinin asker göndermeleri çok zor. O halde bir dış müdahale olursa Amerika ve Batı ülkeleri hava desteği sağlayabilir ama kara harekâtı için Türkiye kullanılır. Peki, Erdoğan tek başına yabancı bir ülkeye askeri operasyon yapma sözünü verebilir mi? Kurtuluş Savaşı'nda bile her cephe savaşında mutlaka ve mutlaka Meclis'in onayı alınmıştı. O günün koşullarında bile resmen "başkomutan" olan Mustafa Kemal tek başına savaş kararı almaz, bunu Meclis'te tartışır ve onay alırken, bugün Erdoğan'ın tek başına Amerika'ya söz vermesi doğru olabilir mi?

Can Ataklı Korkusuz

***

Ya hepimiz kazanacağız

Ya da hepimiz kaybedeceğiz

-------

...Meydanlara bakıyorum.. Özellikle iktidar partisinin mitinglerine, sanki pazar günü genel seçim var..

Sanki pazar günü iktidarı belirleyeceğiz..

Niye mi?

Kampanyaların yarısı ızgara, yarısı tava oldu da ondan..

(...)Bunu yaptık, şunu yaptık.. Şu kadar yatırım yaptık.. Bu kadar para harcadık..

(...) Bunların referandumla ilgisi var mı?

Yok..

Yoksa niye anlatıyorlar!..

(...) Gerçek şu..

(...) Çünkü pazar günü rejimi oylayacağız..

2.5 yıl sonradan başlayarak, 10 yıl sonra, 30 yıl sonra, 50 yıl sonraki yönetim şeklini belirleyeceğiz..

Evet diyen de hayır diyen de o rejimle yönetilecek..

Kazanırsak hepimiz kazanacağız..

Kaybedersek hepimiz kaybedeceğiz

Mehmet Tezkan Milliyet

***

Karşı devrimcilerin son operasyonu: 16 Nisan

--------------

Bu devlet, emperyalizme karşı Kurtuluş Savaşı verilerek kuruldu. Dünyada bir ilkti, devrimciydi ve örnekti. Sıfırdan bir millet, ülke, devlet yaratma girişimiydi.. Şüphesiz ki var olan bir Anadolu üzerinde gerçekleşti. Toprağıyla, Türkçesiyle, milletiyle, geçmişiyle birlikte.

Hazırlanan anayasa değişikliği, bugüne kadar gelen bu devleti, temelden yıkıyor. Tam bir kansız karşı devrimle... Temelden yıkıyor ve tek bir adama yeniden kurma olanağı tanıyor.

Bu eylem, Atatürk, Kurtuluş Savaşı ve Cumhuriyete karşı kin ve nefretini saklamayarak sık sık dışa vuran; siyasal amaçlarla basit, ilkel din ticareti yapan karşı devrimci bir ekibin operasyonudur.

(...)

Düşünün: Bir oy veya bir puan farkla evet kazandı ve devlet değişti. Rejim değişti. Kuruluş değişti. Bu kabul edilebilir bir olay değil ve olamaz.

Üstelik 80 milyon insanın içinde olduğu, Kemal Gözler'in tabiriyle koca bir otobüsün direksiyonuna da tek bir adam oturtuldu...

Fakat otobüsün fren sistemi yok! Tüm yetkiler, frensiz sürücüye verilmiş. Sen sağ ben selamet denilerek!

Beşinci vitesle uçuruma gidecek bir ülkeden ve buna yol açacak bir oylamadan bahsediyoruz!

Dünyada görülmemiş bir olay yaşıyoruz.

Orhan Bursalı Cumhuriyet

+++

Gömlek farkı!

***

Zaman zaman AKP'li dostlarımız ile bir araya geldiğimizde bizi "birlikte hareket" etmemekle suçlayarak kritik anlarda yanlarında "yer almadığımız" için eleştiriyorlar. Nasıl bir arada olalım?

(...) Saadet Partisi Genel Başkanı Temel Karamollaoğlu operasyon sonrasında yaptığı açıklamada "ABD kurtarıcı olarak görülemez" diyerek hislerimize tercüman oluyor.

(...)

 Şimdi bir de AKP cenahından gelen açıklamalara kulak misafiri olalım.

 Başbakan Binali Yıldırım ABD Başkan yardımcısı ile görüşüp "her türlü desteği vermeye hazır olduklarını" ifade ediyor. Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ise operasyonu "olumlu ama yetersiz" bulduğunu ilan ediyor!

 AKP Grup Başkanvekili Mustafa Elitaş ise "Devamı gelmeli" diyerek "partisinin operasyona bakış açısını" ortaya koyuyor.

 Tek olayda bile görüş farklılığımız böylesine ortaya çıkınca nasıl bir arada olabiliriz? Bu politikalara nasıl destek verebiliriz?

(...) Evet, bu görüş ayrılığının bize göre tek izahı olabilir o da "gömlek" farkıdır.

Zeki Ceyhan Milli Gazete