Ülkücü şehitlerimiz

Sayın okurlarım kendilerinden başkalarına hayat hakkı tanımayanların yanlışlıklarını, Türk Milliyetçileri yıllardan beri düzeltmekle meşguldür. Aynı oluşumları bugünlerde de gazete havadislerinde görüyoruz. Otuz-otuz beş yıl önceleri yurdumuzda yaşanan sağ-sol çatışmalarında, siyasi cinayetlere kurban giden her mesleğe mensup sol görüşlülerin yakınları, “at gözlüğü” takarak, “Toplumsal Bellek Platformu” oluşturmuşlar ve gerekli gördükleri ilişkilere başlamışlardır. Ancak, uzun bir zaman dilimi geçtiğinden siyasi cinayetlere kurban giden sağ görüşlülerin de yakınlarını, yanlarına alıp insan gibi hareket etmelerini, gönül isterdi. Platform adına yapılan “faili meçhule kurban giden sağ görüşlü isimlerin fotoğrafları olmasa bile kendi kafasında ve vicdanında olduğunu” açıklama, bizim için yeterli olmamıştır. Onların yapamadıklarını Yeniçağ Gazetemizin yazarları yerine getirmekte ve “Ülkücü şehitlerimizi unutamazsınız” demektedirler.
“Katledilen Ülkücü Gazetecilere Dair”  başlıklı yazısı ile genç kardeşimiz Afşin Selim bey, 12 Eylül 1979 tarihinde düzenlenen suikast sonucu öldürülen Hürses Gazetesi sahibi Erdoğan Hançerlioğlu, 19 Kasım 1979 tarihinde düzenlenen suikast sonucu öldürülen Bizim Anadolu Gazetesinin baş yazarı, Toprak Dergisi’nin sahibi, “Türkiye’deki Milliyetçilik Hareketleri” ve “Türkiye’deki Komünist Hareketleri”nin yazarı İlhan Darendelioğlu, 3 Aralık 1979’da düzenlenen suikast sonucu öldürülen Bizim Anadolu ve Hergün Gazetesinin yazarı, Fedai Dergisinin sahibi Kemal Fedai Çoşkuner, 4 Nisan 1980 tarihinde düzenlenen suikast sonucu öldürülen Ortadoğu Gazetesi’nin başyazarı İsmail Hakkı Gerçeksöz hakkında bilgiler sunmuştur.
Özcan Yeniçeri Hocamızın, iki gün önceki yazısı, benim söylemek için kalem oynattığım konuları en güzel şekilde sundu. Sağolsun... “Yakınlarını faili meçhul cinayetlere kurban veren aileler bir araya gelerek bir platform oluşturuyor. Faili meçhule kurban giden ve ne kadar seçkin solcu varsa hepsi orada var. Aynı dönemde faili meçhule kurban giden binlerce ülkücüden ise hiç kimse bu platformlarda yok. Platform adına açıklama yapanlar konuyu geçiştirmeye çalışmış ve katledilen ülkücüler için “kafa ve vicdan” soyutlaması yapmışlardır.
Katledilen Ülkücü Gazeteci İlhan Darendelioğlu ya da İsmail Gerçeksöz olduğunda sükût geçeceksiniz, katledilen Abdi İpekçi ise yeri göğü inleteceksiniz! Adana’da katledilen beş ülkücü öğretmeni ise görmezden geleceksiniz. Ankara’da katledilen yedi solcu “öğrenci” ise onların destanını yazacaksınız. Katledilen, Gün Sazak, Recep Haşatlı ailesi ise hatırlatmayacaksınız, kendi taraftarınızdan birisi ise bunun için platform kuracaksınız! Bu tavırlarla yakınlarını faili meçhul cinayetlere kurban veren ülkücülere büyük haksızlık yapmış oluyor. Halbuki her iki tarafdan da öldürülenler insanlardı. Her iki tarafta katledilenler de bizim insanlarımızdı.
Selcan Taşçı kızımızın “Ben de adalet istiyorum” bölümünün ilk yazısı da, iki gün önce şu önsözü ile başladı: “Herşey Erdoğan’ın, milliyetçileri hedef alıp “Siz faşizmi iyi bilirsiniz” demesiyle başladı. Medya,  “Sizi gidi ülkücü katiller sizi” yazılarını çıkardı sandıktan. Yeniçağ bu militanca tavra gazetecilikle cevap verdi: “Ya diğer katiller”  diyerek, sorarak, hafızası unutmaya ayarlı bir ülkeye ve kalemi unutturmaya ayarlı bir grup gazeteciye katledilen ülkücüleri hatırlattı. Sonrası malum; bizim yolumuz o ülkücülerin aileleriyle, vicdan sahibi olanların yolu da “gerçekler”le kesişti. Ve 30 yıl sonra kimi gazeteciler “ülkücüler de öldü”  diyebilmeye başladı. Dileriz 30 yılda aralanan bu kapıdan geçmeye cesaret edebilirler. “Benim katilim kahramandır” zihniyetinden sıyrılmayı da başarırlar...”
Tanrı Türk’ü Korusun.

Yazarın Diğer Yazıları