Üniversite değil, skandal yuvası!

AK Parti hükümetinin iktidara gelme sürecinde üniversite önlerindeki türban eylemleri oldukça yaygındı. Üniversiteye giremeyen genç kızlar, baş örtüsü serbestliği talep ederek kendilerini birbirlerine zincirleyen eylemler gerçekleştiriyordu.

Kamu kurum ve kuruluşlarında 28 Şubat sonrasında laiklik ilkesinin yanlış yorumlanması binlerce mağdur oluşturmuştu. Siyasi anlamda da bu kesimin önü kesildiği için Siyasal İslam tarikat ve cemaatler üzerinden kendine yeni güç alanları oluşturdu.

Ancak siyasi açmaz bir türlü çözülemiyordu. Necmettin Erbakan'ın Refah Partisi isim değiştirerek Fazilet Partisi olarak yoluna devam etmek zorunda kalıyordu. Bu sırada parti içinde de ciddi bir çekişme başlamıştı. "Hoca"ya meydan okuyan bir grup vardı. Basının da sürece dahil olmasıyla Siyasal İslam artık iki temel gruptu; bir tarafta Erbakan'ın çizgisini temsil eden "gelenekçi"ler, diğer tarafta Erdoğan ve Gül'ü takip eden "yenilikçi"ler. Erbakan bu meydan okumayı yaşamının sonuna dek hiçbir zaman kabul edemedi. Yenilikçi grubu ve AK Parti'yi hainlikle suçladı.

Yenilikçi grubun en önemli farklarından biri Batı'ya mesafe koymamasıydı. AB'ye üyelik önemli bir hedefti. Erbakan'ın Arap ülkeleri ile iş birliği ve sermaye akışı içinde geliştirdiği ilişkilerini, Erdoğan ve Gül reddetmiyor "yakın ilişkilere" ABD ve AB'yi de ekliyordu. Bu durum arkalarına büyük bir medya ve STK desteğini almalarına imkân sağladı.

Yenilikçi grup AB'ye her zaman sıcak mesajlar verdi. Parti içindeki kavga gelenekçilerin kazanmasıyla son bulsa da Siyasal İslam artık yoluna iki ayrı bir parti olarak devam edecekti. AK Parti de bu sürecin sonunda ortaya çıkmıştı. İktidara gelmeleri öncesi ve ilk yıllarında ılımlıydılar. Sonrasında işler tamamen değişti.

Siyasal İslam'ın iktidara gelmesinde sembolleşen üniversitelerde önemli değişimler oldu. İlk olarak baş örtüsü serbestisi sağlandı. Sonrasında tarikat ve cemaatlerin kadrolaşma süreci başladı ve en nihayetinde rektörlerin seçimlere bile girmeden siyasi iktidara "biat" ettikleri ölçüde atanması dönemine girildi.

Kadrolaşma tüm fakülteleri sararken, her ile üniversite açılmaya başlandı. Liyakata, akademik yeterliliğe, ihtiyaçlara bakılmadan onlarca üniversite açıldı. Eğitim seviyesi ve kalitesi düştükçe düştü.

Durum öyle acı bir hâl aldı ki üst üste anlamlı cümle kurmakta zorlanan kişiler, profesör, hatta rektör oldular.

Önceki gün yaşanan manzara ise geldiğimiz durumun özeti niteliğindeydi.

Cumhuriyet'in Kurucusu Mustafa Kemal Atatürk'e hakaretleriyle bilinen AKİT TV'nin konuğu olan Harran Üniversitesi Rektörü Ramazan Taşaltın, "İslami olarak şu anda Cumhurbaşkanına itaat etmek farzı ayn'dır karşı gelmek de harpten kaçmak manasında haramdır." ifadelerini kullandı. Bilim üretmesi gereken ve bölgesel anlamda stratejik bir kurumun başındaki ismin söylediklerine bakınca, durumun vahameti daha da artıyor.

İşin kötü tarafı bunlar canlı yayına yansıyan sözler. Diğer rektörlerin durumu da farklı değil. Ne denli "biat" ederseniz, bölgenizdeki AK Partili yöneticilere ne kadar yakın durursanız rektörlük koltuğunda o denli uzun kalıyorsunuz!

Böyle bir tabloda; üniversitelerimizden gelecek tasavvuru, eğitimde başarı, uluslararası bilim alanında atıf yapılan çalışmalar beklemek hayal oluyor.

2018'den örnek olaylar

- Sivas Cumhuriyet Üniversitesi için açılan kadro sınavını öğretim üyelerinin eş ve çocukları kazandı.

- İzmir Kâtip Çelebi Üniversitesi Sağlık Hizmetleri Meslek Yüksekokulu Dişçilik Hizmetleri bölümündeki iki öğretim görevlisi kadrosuna, rektör yardımcılarının kızları atandı.

- Gümüşhane Üniversitesi Rektörü, öğrencisini önce taşeron firma üzerinden okula işçi olarak aldı. Sonrasında öğretim görevlisi kadrosuna geçirerek okulda ders vermesini sağladı. Oğlunu ise aynı kendi üniversitesine naklettirdi.

- AKİT'ten kovulan Mehtap Yılmaz'ın eşi Ali Gür'ün rektör olduğu Gaziantep Üniversitesi hakkında Sayıştay raporu ortaya çıktı. Raporda 4 milyon 984 bin 488 TL eksik olduğu belirtildi.

- Siirt Üniversitesi Rektörü, kardeşine özel kadro açtırıp, önce öğretim görevlisi yaptı sonra da müdür yardımcısı görevine getirdi.

- Akademisyenlere cüppe yerine sarık öneren Artuklu Üniversitesi Rektörü Ahmet Ağırakça'nın yönetmenliğini yaptığı ansiklopedide skandal açıklamalar yer aldı. "Mürted" kelimesi "İslâm dışı ideolojilerin doğru olduğuna inanmak, demokrasi vb. şirk düzenlerini doğrulamak" diye açıklanarak, "Cezası ölümdür" denildi.

- Adıyaman Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Mustafa Talha Gönüllü, Facebook hesabından bir kadınla tokalaşma için 'ateş tutmaktan daha korkunç' dendiği öne sürülen bir 'fetva' paylaştı.

- Bir yıl önce Hakkari Üniversitesi Rektörlüğü'ne atanan Ömer Pakiş'in, İlahiyat Fakültesi Dekanlığı döneminde oğlunu aynı fakülteye araştırma görevlisi olarak aldığı ortaya çıktı.

İşte üniversitelerimizle ilgili sadece 2018'de basına yansıyan olaylardan bazıları. Basına yansımayanları, üzeri örtülenleri gelin siz düşünün.

Peki haklarında bir işlem var mı? Biat ettikleri için hiçbir işlem yapılmadı.

Üniversitelerdeki mağduriyet üzerinden iktidara gelen zihniyetin, üniversitelerimizi getirdiği durum budur.

Geçmişte üniversite önlerinde zincirli eylem yapan baş örtüsü mağdurları şimdi iktidarda. Ancak mağduriyet bitmedi, şekil değiştirdi. Yeni dönemin mağdurları ise hakları yenen; liyakat mağdurları!

NOT: Konuyla ilgili olarak Siirt Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Murat Erman'dan tarafıma bir not iletilmiştir. Aşağıda bu notu da paylaşıyorum:

"Merhaba Batuhan bey,

Perşembe günü "Üniversite değil skandal yuvası" başlıklı köşe yazınızı okudum. Basından yaptığınız alıntılarda Üniversitemizden de söz eden alıntı dikkatimi çekti. Doğrusu basın ahlak ilkelerine aykırı bir şekilde tek taraflı ve karşı tarafın görüşünü almadan maksatlı olarak yapılan bir haberi köşenize taşımanız bizi üzmüştür. Şöyle ki kişiye özel kadro ilanı, söz konusu kişide bulunan ancak başka kimsede bulunmayan bazı özellikleri şart koşarak çıkılan ilandır.

Kadro ilanımıza baktığınızda ülke genelinde şartlara haiz yüzlerce adayın bulunabileceği ve ilana başvurabileceğini siz de görebilirsiniz. İlana son güne kadar bir aday dışında başvuran olmamıştır. Bu sonucun sorumlusu ne üniversitedir, ne rektördür ve ne de adayın kendisidir. Sınav, 2547 sayılı ve 657 sayılı kanunlar çerçevesinde şeffaf bir şekilde yapılmış ve sonuçlandırılmıştır. Kadroya atandıktan sonra ilgili yüksekokulun talebi doğrultusunda kurum kendisini müdür yardımcısı olarak görevlendirmiştir. Yüksekokullarda müdür yardımcılığı bir imtiyaz değil tam aksine akademisyenlerin almak istemediği idari bir yüktür. Haberde sanki çok büyük bir ayrıcalık tanınmış gibi maksatlı bir sunuş vardır. Amaç ayrıcalık tanıma olsa idi aday, müdür yardımcısı değil müdür yapılırdı. Maalesef İhlas Haber Ajansının araştırmadan yaptığı belli olan bir haberi, sizin gibi değerli bir köşe yazarının köşe yazısına konu etmesi bizleri derinden üzmüştür.

Sizin de içinde bulunduğunuz basın camiası içinde de tıpkı sizin köşe yazınızda örneklerini vermeye çalıştığınız hadiselere benzer şekilde masa başında sipariş üzerine haber yapan, böylece kurumları ve kişileri haksız ithamlarla kamuoyunda küçük düşürme gibi etik olmayan davranışlar sergileyen kendine gazeteci veya basın mensubu statüsü tanınmış kişiler mevcuttur. Üniversitemizin bulunduğu bölgede 10 yılda kat ettiği gelişmeleri takip edebilirseniz hassasiyetimizi ve çabalarımızı daha iyi değerlendireceğinizi düşünüyorum. Selamlar"

Prof. Dr. Murat Erman

Siirt Üniversitesi Rektörü

Yazarın Diğer Yazıları