Üniversiteler neden susarlar?

Demokrasiyle idare edildiğimizi, hatta bugünkü demokrasiyi yeterli bulmayıp sınırlarını daha da genişletmeye çalıştığımızı, çevremizdeki komşulara örnek bir demokrasi anlayışına sahip olduğumuzu hep iddia etmekteyiz. Dahası, yapmayı taahhüt ettiğimiz anayasa değişiklikleriyle var olanı güçlendirip yeni kazanımlarla birlikte demokratik anlayışları da olabilecek depremlere karşı güçlendireceğimizi söylemekteyiz.
Tabii ki bu söylemler, yapılan icraatlarla hiç ama hiç bağdaşmayıp, geçmişte yaşananlarla günümüzde yaşananların pek de farklı olmadığını göstermektedir. Farklılığın ise güç sahibi olanların farklılığında ve bölücülüğün gelişmesinde olmasıdır. Dün alınan yargı kararları tartışılırdı, bugün de tartışılmaktadır. Dün yandaşların kayırılması konuşulurdu bugün de konuşulmaktadır. Dün benden olan ve olmayan diye insanlar ayrıştırılarak öteleştirilirdi, bugün dünden daha fazla ayrıştırma olmaktadır. Dünle bugünün farkına bakacak olursak, dün bölücülük böylesine rahat hareket edemezken, bugün ülkeyi bölme noktasına getirmiştir. Dün Türk’üm demek bir şerefken, bugün suç oluşturmuştur. Dün siyasi erg insanlara daha hoş görüyle yaklaşırken, bugün tek söz sahibi benim diye insanlara zulmeder olmuştur. Kısacası dün konuşanlar bugün susmuş, konuşamayan veya konuşmaya cesareti olmayanlar bugün gök gürlemesi gibi haykırmaya başlamıştır. Sinen, korkan, makam, mevki nam uğruna susarak bir yere varmayı düşleyenlerin başında da en çok konuşması gereken üniversitelerimiz gelmektedir. Milletine öncülük yapması, bilinçlendirmesi, doğruları söyleyerek yapılan yanlışlara direnen bilim adamlarından az da olsa sesini yükseltenler bazı nedenlerle içeri alınıp öteleştirilerek susturulmuş. Kalanlar ise ya mensubu oldukları yerlerin direktifleri doğrultusunda veya şahsi beklentileri nedeniyle susmuşlar veya olanları alkışlamışlardır. Konuşanlar ise sergiledikleri çirkinliklerle halkın nefretini kazanıp, motivasyonunu bozarak görevlerini yerine getirmeye çalışmışlardır.
Günden güne üniversitelerimizde hâkimiyet kuran bölücüleri görmezden gelerek, ekmeğini yedikleri ülkeye ihanete varan duyarsızlıkları, siyasi erkin haksızlık ve çirkinliklere karşı direnmeye çalışan gençliği de kendileri gibi susmuş hale getirmek, gençlerin haykırışına engel olmadıkları için siyasilerden fırça yiyen bunu da bal kaymak kabul edenler ne kadar demokratiktir.
Böyle bir anlayışa sahip hoca grubunun yetiştirdiği nesillerden demokratlığı ve demokratik davranış sergilemeleri beklenir mi? Ettikleri yeminlere sadık kalamayanların çağdaş bir eğitimin yanında millet, vatan, dahası insan sevgisini öğretmesi beklenir mi? Tüm bu olanlar karşısında susan üniversiteleri nasıl değerlendirirsiniz? Yoksa birilerinin söylediği gibi üniversiteler susma hakkını mı kullanıyorlar dersiniz. O şakşakçı ve neme lazımcı hocalar bu ülkedeki yetmiş milyon halkın vergilerinden yediğiniz lokmaların boğazınıza durup boğulacağınızı hiç düşünmediniz mi? Kapıları çalınarak susturulan arkadaşlarınız gibi sizin de bir gün susturulacağınız aklınıza hiç mi gelmiyor? Halkımızın yarınlarda karşılaşacaklarınızda yanınızda olmayıp hak etmişlerdi diyeceğini anlayamıyor musunuz? Desenize bunları bilsek hiç böyle yapar mıydık? Açık oturum ve bazı beyanlarınızla o adında Prof, Doç unvanları bulunan bazılarınızın ülke ve millet aleyhine alınan kararları savunurken kan revan içinde kalışınızı bu halk nasıl tiksinerek takip ediyorsa susanları da aynı şekilde takip ediyor.
Susmayın ki sıra bir gün size de gelmesin. Sizin de bildiğiniz gibi meşhur bir sözümüzdeki gibi “ yufka yüreklilerle çetin yollar aşılmaz”

Yazarın Diğer Yazıları