Utanıyorum, öyleyse varım...

Atasözü ve deyimler toplum hayatını en iyi yansıtan sözlerdir. Bu sözlere bakarak sosyal çözülmeleri ve ahlâkî çöküşleri daha net görebiliriz. İsterseniz bugün "utanma" konusunu bu açıdan ele alalım.

Kaynaklara baktığımızda "utanma" ile ilgili karşımıza şu atasözü ve deyimler çıkmaktadır:

Yüzü kızarmak, yerin dibine geçmek, ar damarı çatlamak, utancından yere geçmek, utanmaz yüz. Hayasızda insaf olmaz, insafsızda haya. Utan utanmazdan, kork korkmazdan...

"Yanlış bir iş yapmaktan dolayı üzüntü duymak veya mahçup olmak" diye tarif edebileceğimiz "utanma"nın tezahürü önce yüzde görülür. "Yüzü kızarmak, utancından yere geçmek" tabirleri bu gibi durumlarda söylenir.

Günümüzde, yapılan yanlışların haddi hesabı yok. Yazık ki ne utanan var ne de yüzü kızaran!

Aman "çözüm süreci" zarar görmesin diye Doğu ve Güneydoğu'nun hendek ve patlayıcı tarlasına dönmesine göz yumanların her gün gelen şehit cenazeleri karşısında utanıp yüzleri kızarıyor mu?

"Ergenekon terör örgütü" diye bir şey uydurarak birçok insanı hapse attırdılar. Bu ağır ithamı kaldıramayan kişilerden kanser olup ölen ve intihar eden oldu. Büyük acılar yaşandı, aileler perişan edildi... Nihayet mahkeme böyle bir örgütün olmadığına karar verdi. Bakıyorum dün "Ergenekon"la yatıp "Ergenekon"la kalkan açık oturum esnafı, köşe yazarları ve siyasetçiler hiçbir şey olmamış gibi yine işlerinin başındalar. Yani utanan, yüzü kızaran bir Allah'ın kulu yok.

Dün kol kola girip askerin, polisin içine birlikte nifak tohumu saçanlar bugün düşman kardeşler olmuşlar, biri diğerini yiyor. Ama iki tarafta da utanıp yüzü kızaran yok.

Daha düne kadar, halihazırda "paralel" diye adlandırılan cemaatin gazetesinde ceplerini dolduran kalemşorlar bir anda saf değiştirip havuz medyasına geçerek yemek yedikleri eski tabağı kirletiyor ve eski hamilerine ver yansın ediyorlar. Utanıp yüzleri kızardığı yok.

Peki, niye utanma ortadan kalktı, yüzler niye kızarmıyor, diyeceksiniz.

Şair yıllar önce vermiş bu sorunun cevabını:

"Bu dehr-i pür-taabda nâil-i câh olmağa lâ-büd//Utanmaz yüz, tükenmez söz, işitmez bir kulak ister."

(Bu dünyada para-pul makam-mevki elde etmek için utanmaz yüz, tükenmez söz ve işitmez bir kulak lazımdır.)

Demek ki bütün bu utanmazlıkların temelinde para-pul ve makam-mevki hırsı yatmaktadır.

Hz. Peygamber'imizin şu sözünü şimdi daha iyi anlıyorum:

"Utanmadıktan sonra istediğini yap..."

Son söz Mehmet Akif'in:

"Göster Allah'ım, bu millet kurtulur tek mûcize//Bir utanmak hissi ver gâib hazinenden bize."

Utanıyorum, öyleyse varım...

Yazarın Diğer Yazıları