Uyarmak hepimizin görevi

Başkanlık sistemi, Türkiye'nin 100 yıllık parlamenter demokrasi birikiminin bir çırpıda harcanmasıdır. Parlamenter sistemi değiştirmek, kazanılmış demokratik değerlerimizi geriye götürecektir. Bu işin farkına önce siyasi iktidar varmalıdır.

Siyasi iktidar dış politikada, İsrail, Rusya, Mısır ve Irak'la olan sürtüşmesinin yanlış olduğunun farkına vardı ve düzeltiyor. Suriye ve Esad politikasını da düzelteceğini dolaylı olarak açıklamış oldu.

Çözüm süreci dedi... Süreç 16 Temmuz 2014'te Resmi Gazete'de Terörün Sona Erdirilmesi ve Toplumsal Bütünleşmenin Güçlendirilmesine Dair Kanun adıyla yayınlanarak kanunlaştı. Ne var ki PKK bu süreci fırsat bilerek imkânlarını genişletti. Siyasi iktidar bu yanlışın Haziran seçimlerinde farkına vardı ve süreçten vazgeçti. Şimdi toplum olarak daha büyük bedel ödüyoruz.

Başkanlık tasarısı önce ekonomiyi vurdu. Zira zaten kırılgan olan ekonomide başkanlık tartışmaları, belirsizliği artırdı ve şimdi maalesef ekonomi kritik bir eşiğe geldi. Kur artışı ve enflasyon ekonominin bu eşikten kolay kolay dönemeyeceğini gösteriyor. Düşünün ki, özel sektörün dış borcu son bir yıl içerisinde reel olarak dörtte bir oranında arttı. Türkiye dış borç sorunu yaşayabilir.

Hükümet 'özel sektörün ne kadar dış borcu var' tespit etmeye çalışıyor. Ama neye yarar! Merkez Bankası rezervleri de hızla geriliyor. Rejim değişikliği korkusu, yabancı sermayeyi ürküttü. Toplumu ve demokrasiye inanları tedirgin ediyor.

2001 Ocak ayında, bir köşe yazımda eğer kurlar bir defada yüzde 20 artırılmazsa, kriz olur demiştim. Kriz oldu.

2003 yılında 'Kur Riski' diye bir kitap yazdım, dalgalı kur sistemi yerine kontrollü kur sitemine gitmeliyiz, aksi halde cari açık sürdürülemez veya maliyeti yüksek olur demiştim. Dış borç ve pozisyon açığı şimdi ekonomiyi vuruyor.

Son birkaç yıldır, döviz tekrar yumuşak karnımız oluyor diye yazıyorum.

Şimdi eğer siyasi iktidar başkanlık rejiminden vaz geçmezse, ekonomide bir çöküş kaçınılmaz görünüyor. Türkiye geçmiş ekonomik krizlerden daha ağır bir bedel ödemek zorunda kalacak. Başkanlık inadından vazgeçilirse bir günde ibre dönebilir.

İktidardan sonra başkanlık rejimini durdurmak görevi milletvekillerine düşüyor. Parlamenter sisteme göre seçilmiş milletvekilleri, bir daha milletvekili olmak için oy verseler de bir faydası yoktur... Zira Başkanlık sistemi gelirse her şeyden önce milletin vekili olma vasıflarını kaybedecekler. Yasama görevi büyük ölçüde başkanın çıkaracağı kararnamelere kalacak. Dahası ekonomik ve siyasi istikrarı korumak onların görevidir. Bu alanlarda olası krizlerden sorumlu olacaklardır.

Dünyada başkanlık sistemi ile yönetilen 42 ülke var. ABD'nin kuruluşu ile birlikte ve halktan gelen bir başkanlık sistemi var. Dolayısıyla ABD'yi ayrı tutmak gerekir. Kalan 41 ülke içinde, Arjantin, Brezilya Güney Kore, Şili gibi siyasi istikrarın olduğu dört ülke var. Diğerlerinde fert başına GSYH da düşüktür...

Öte yandan ABD Freedom House, İnsan Hakları ve Demokratik Özgürlükler Endeksi'ne göre, başkanlıkla yönetilen bu 42 ülkenin yalnızca 11'i özgür ülkedir.

 Türkiye dörtte üçü fakir ve demokratik açıdan özgür olmayan bu ülkeler arasında olmayı hak etmiyor.

CHP parti olarak bu değişiklikle mücadele ediyor... Ancak rejim değişikliğine karşı çıkmak yalnızca CHP'nin görevi değil, her aydının, her vatandaşın görevidir.

Yazarın Diğer Yazıları