Uzaktan kumanda ile bir ülke yönetmek!

Geçenlerde Anadolu Ajansı, San Francisco kaynaklı bir haber geçti. Habere göre Amerikalı bilim adamları, uzaktan kumandayla beyni kontrol etmeyi başardı. St. Louis'deki Washington Üniversitesi Tıp Fakültesi, Illinois Üniversitesi ve Ulusal Sağlık Enstitüsü araştırmacıları, beynin derinliklerindeki nöronların yapısını ve işleyişini anlamak için ilaçları doğrudan dokuya enjekte etmekte kullanılacak, insan saçının onda biri inceliğinde, uzaktan kumandayla kontrol edilebilen bir beyin implantı geliştirdi. Laboratuvar ortamında denek farelerinin beyinlerine yerleştirilen implant, farelerin hareketlerini uzaktan kumandayla kontrol edebildi.

Araştırma ile ilgili makale "Journal Cell" dergisinde yayımlandı.

Washington Üniversitesi'nden Doçent Dr. Michael R. Bruchas, "Araştırma, beyindeki devrelerin nasıl çalıştığını görmemizi sağlayacak" dedi. Bruchas, araştırmanın ağrı, depresyon, madde bağımlılığı gibi rahatsızlıkların tedavisine büyük katkıda bulunabileceğine dikkati çekti.

Ulusal Sağlık Enstitüsü Nörolojik Hastalıklar Bölümü Direktörü, Dr. James Gnadt da AA muhabiri Umur Koçak Semiz'e yaptığı açıklamada "Bu araştırma, henüz beynin nasıl çalıştığını keşfetme düzeyinde. Depresyon, beyindeki kimyasalların dengesinin bozulması olarak tanımlanıyor. Eğer söz konusu kimyasalların dengesini bilirsek, bu dengeyi yeniden sağlayabiliriz" dedi.

***

Türkiye'de halkın, kendi devletini, Anayasa'da belirtilen millet yapısını ortadan kaldırmaya çalışan bir siyasi harekete, yıllardır neden destek verdiğini tartışıyoruz. Kimimiz, halkın ekonomik ihtiyaçları dolayısıyla, uyuşturucu bağımlısı gibi yardımlarla kontrol edildiğini, kimimiz dini bilgileri zayıf olan kitlelerin Muaviye politikalarıyla aldatıldığını, kimimiz de her iki yöntemin kullanıldığını söyleyerek durumu izah etmeye çalışıyoruz.

57'nci hükümet döneminde Türkiye'nin egemenliğine son verecek yasalar parlamentodan geçerken, Meltem TV'de Muharrem Bayraktar'ın programında, milletvekillerinin oylamalar sırasında, parti delegelerinin de kurultaylarda hipnotize edilip edilmediklerinden kuşkulandığımı söylemiştim. Rusların bu konuda uzmanları olduğunu duymuştum ama elimde ciddi bir veri yoktu! Program sırasında, konuşmacılardan Doğu Perinçek bu fikrime itiraz etmiş ve özetle "Para ile hipnoz ediliyorlar" demişti. Rahmetli Aytunç Altındal ise seyircilerin göremeyeceği şekilde bana bir pusula uzatmıştı. Pusulada CIA'nın da eskiden beri bu proje üzerinde çalıştığına dair bir not vardı!

Bir salonda toplanmış insanları, toplu hipnoz ile belirli bir karar vermeye sevk etmek mümkün müdür bilmiyorum ama bu sözleri söylerken, asıl olarak, dinleyenlere, parlamentoda IMF baskısıyla 15 günde 15 yasa çıkarmak gibi işlerin akıl dışı olduğuna dair bir mesaj vermek istemiştim!

Peki bir ülkede toplanmış insanların önce yüzde 36'sını, sonra sırasıyla yüzde 49'unu, yüzde 60'ını, yüzde 52'sini ve nihayet yüzde 41'ini kontrol etmenin de bilimsel bir yöntemi olmalı değil mi?

***

Yıllar önce eşim "İnsanlarımız, her türlü ahlâksızlığa, yolsuzluğa alıştırılmış durumda. Vatan toprakları satılırken, ciddi bir toplumsal tepki ortaya konulamadı ama, toprakların yabancılara satılmasını isteyenlerin sesi daha çok çıktı! Böyle bir durum nasıl olabilir? Sanki Türkiye'nin üzerine biyolojik veya kimyasal bir serpinti yayılmış gibi! Bu kadar uyuşukluk olamaz. İnanılır gibi değil" demişti!

Son yıllarda yaşanan olayları gözümüzün önüne getirelim. Ergenekon, Balyoz ve Askeri Casusluk iddiaları ile esas olarak Türk Silâhlı Kuvvetleri'nin itibarı zedelendi. Bu operasyonun düğmesine basan iki kişi de sırayla Cumhurbaşkanı oldu. Operasyonda kullanılan resmi savcılardan ikisi yurt dışına kaçtı. Davaların savcılığını üstlenen kişi ise şimdilerde "askerlerimiz" diyor başka bir şey demiyor. Bütün bu olaylar dizisi bağımsız bir iradenin ürünü olabilir mi? Türkiye'nin beyni olan kurumlar uzaktan kumanda ile kontrol edilmese bu olaylar yaşanabilir mi?

Yazarın Diğer Yazıları