Kahramanmaraş depreminde üç gün boyunca devlet sahaya inememiş, insanlardan çaresizlik içerisinde yığınlar üzerinden;
"Devlet nerede?" haykırışları yükselmişti.
*
15 Mart 2023 tarihinde de aşırı yağış sonucu Adıyaman ve Şanlıurfa''da sel felaketi meydana geldi. Sel nedeniyle 20''ye yakın vatandaşımız hayatını kaybetti. Her tarafı balçıklar kapladı.
*
Deprem ve sel sonrasında;
"Devlet nerede?" diye çağırdıklarınız var ya, onları sizler, bizler seçtik.
Türkiye''de eskilerde bildiğimiz devlet yerini "bugün nasıl bir devlete bıraktı?"
Şimdi ona bir bakalım.
Devlet,
"Yollar yaptılar, köprüler yaptılar, din iman bilirler. Çalıyor ama çalışıyorlar." dedikleriniz.
Deprem bölgesinde mülteciler tarafından hırsızlıklar, yağmalar oldu.
Devlet,
Türkiye için "beka sorunu" olan 8 milyona yakın Suriyeliyi, Afganlıyı, Mısırlı şeriat yanlılarını bütün tepkilere rağmen ülkemize kabul edip bu mültecilere 100 milyar dolar harcayanlardır.
Devlet,
Geçmediğimiz yolların, geçmediğimiz köprülerin, kullanmadığımız havalimanları ve tünellerin, yatmadığımız hastanelerin parasını bütün vatandaşlara ödetenlerdir.
Devlet,
Vatandaştan topladıkları onlarca milyarlık deprem vergilerini amacı dışında kullananlar, Sayıştay raporlarını makaslayanlardır.
Devlet,
Liyakatli kadroları değil, biatçı kadroları bünyesinde barındırandır.
Devlet,
Depreme karşı yeterli önlemleri almadıkları, olması gereken denetim ve kontrol görevlerini yapmadıkları için yıkım ve ölümleri "kader planı" diyerek geçiştirmeye çalışanlar, yıkımların sorumluluğunu Allah''a yükleyenlerdir.
Yezit, Kerbela''da katliam yapar. Hz. Hüseyin''i katleder. Halkın öfkesini bastırmak için; "Hüseyin''i ben öldürmedim. Onun kaderi buydu. Takdiriilahî buydu. Hüseyin''i Allah öldürdü." demişti.
Evet Emevi dinciliğinin, Yezit dinciliğinin kader anlayışını bugün de dile getirenlerdir devlet.
Devlet,
"Yardımlar zamanında gitmedi."
"Kızılay nasıl olur da çadır satar."
"Çadır göremedik."
"Nerede devlet, nerede asker?"
diyerek yanlışları dile getirip eleştirenlere, yardımlardaki organizasyonsuzluğu ifade edenlere
"Devlet düşmanı."
"Vatan haini."
"Ahlaksız, namussuz ve adi." diyerek
algı operasyonunda bulunanlardır.
Devlet,
"Müjdeler olsun, imar affı getirdik."
diyerek vatandaşın ölümünü müjdeleyenler, yıkımların suç ortağı olanlardır.
Devlet,
"İmar affı ile 25 milyar kazanç elde ettik." diyenler, bu paraları başka yerlere harcadıklarından depreme tedbir almadan yakalanandır.
Halbuki bu parayla 2019 fiyatlarıyla 190 bin 662 konut yapılabilirdi.
Devlet,
"Kızılay eliyle Amerika''da" dünyanın en pahalı lokasyonlarından Manhattan''da bina yapanlardır.
Devlet,
Yaşanan büyük yıkımda asrın sorumsuzluğu içerisinde olanlardır.
Devlet,
Liyakatsizleri bünyesinde barındırmasından dolayı kurumlara daha az, sivil toplum kuruluşlarına daha fazla güven duyulmasına sebep olanlar, Kızılay''a, AFAD''a
olan güveni yok edenlerdir.
Devlet,
İnsanlar enkaz altında çaresizlikler içerisinde yardım beklerken "sela" okutanlardır.
Devlet,
Vatandaş "su yok, ekmek yok" derken iyi niyetle bir şeyler yapmaya çalışan muhalif belediyelerin deprem bölgesine kurdukları mutfaklarda çorba dağıtmasını engellemeye çalışanlardır.
Devlet,
Askeri, depremin ilk saatlerinde sahaya sürmeyip depremzedeler ve kamuoyundan büyük tepkiler gelince askeri sahaya sürmek zorunda kalanlardır.
Devlet,
AFAD''ın, Kızılay''ın depolarında olması gereken miktarlarda çadır bulunduramayan,
deprem bölgesinde birçok yere zamanında çadır kurmayı beceremeyenlerdir.
Depremde 50 bine yakın, selde 20''ye yakın vatandaşımızı kaybettik. Ne bir bakan, ne bir belediye başkanı, ne de bir bürokrat sorumluluğu üzerine alıp istifa
etmedi.
Devlet,
bu istifa etmeyenlerin tamamıdır.
Devlet,
Enkaz başında bir çok kişi çaresizlik içinde feryat ederken, girilemeyen bir çok mahalle varken; "Devletin yetişemediği neresi vardır, her yere yetiştik." diyenlerdir.
Devlet,
Muhalif belediyelerin yardım paketleri üzerindeki logolarını, yardım TIR''ları üzerindeki afişlerini söküp "değiştirerek" algı operasyonunda bulunanlardır.
Devlet,
"Sayın Cumhurbaşkanımızın talimatlarıyla deprem bölgesine intikal ettik." diyen yetkililerdir.
(Yani onun emri olmazsa deprem bölgesine intikal etmeyecekler miydi? Utanma olmayan ağızlardan böyle ifadeler dökülür.)
Kısacası bugünkü devlet;
iktidara yapılan her eleştiriyi devlete yapılan eleştiri gibi görenlerdir.
*
İskender, işlemiş olduğu kusuru konusunda kendisini uyarmayan bir vezirine;
"Sana ihtiyacım yok." der.
Vezir:
"Neden Hükümdarım?" diye İskender''e sorar.
İskender:
"Çünkü ben bir beşerim. Sen bu kadar süre zarfında benim tek bir hatama bile rastlamadıysan cahilsin demektir. Örtbas ettiysen o zaman da hainsin demektir." diye vezirine karşılık verir.
*
Etrafını her dediklerine "evet" diyen dalkavuklarla dolduranlar, fikrini dürüstçe söyleyen adamları hain zannederler.
*
Deprem bölgesine yardıma koşan gönüllülere uzattılar kirli dillerini.
İftira attılar, sahtekarlıkla suçladılar onları.
Bu ne düşmanlık böyle, hem de bu kadar aleni.
*
Devletin olmadığı yerlere hem de hiç bir karşılık beklemeden, herhangi bir maaş almadan giderek enkaz kaldıran, çorba ve malzeme dağıtanlar bırakın ahlaksızlığı, namussuzluğu bunlar özde kahramanlardır.
Elleri öpülecek kişilerdir.
*
Bir ülkede devlet devletliğini, millet görevini yapmazsa ahlaksızlar her tarafta at oynatır.
Devleti yönetenlerin beceriksizliği ya da yanlış politikaları yüzünden başımıza sıkıntılar geldi. Şimdi "Devlet nerede?" diye sorguluyoruz.
*
Kimse "Devlet nerede?" demesin.
Hiç birimiz de masum değiliz.
Devlet dediklerinizi o makamlara getirenleriz.
Kendimiz gibi olan partilere oy veren kitleleriz.
Akıl, bilim, ahlak ve liyakat hilafına yapılanlara itiraz etmeyerek, bütün kusur ve suçlarda payı olanlarız.
O zaman dert yanmak boşuna.