Veda mesajı

2.Cumhurbaşkanı Sn. Talat’ın veda konuşmasını alkışlayanlar arasındaydım. İnandığı doğruları söylediği için! Tarihimize, sadece yaptığı hizmetler için değil, “kişisel çıkarlar için” ilân edildiğine inandığı ve ilân edilmesinin yanlış olduğunu gördüğü KKT Cumhuriyetine, onu haritadan silmek için Cumhurbaşkanı seçildiğini doğruladığı için!
KKTC, Birleşmiş Milletler tarafından takbih edildi, Federe Devlet olarak devam edilmeliydi görüşünde olan Sn. Talat, demek ki, Güvenlik Konseyinde KTFD’nin de KKTC gibi takbih edildiğinin farkında değil.
Sn. Talat’ı alkışladım çünkü büyük bir cesaret göstererek Cumhurbaşkanlığı görevini ifa andını içerken, bu andın içerdiği şekilde KKTC’yi yaşatmak ve yüceltmek gibi bir yükümlülüğü olmadığını itiraf ediyordu. Partisinin “ceberut devleti yıkmak” siyasetini yerine getirmek için Cumhurbaşkanı oluyor  ve önüne gelen ilk fırsatta ABD’nin “yes be annem” oylamamıza getirdiği yorum doğrultusunda, yoldaşı Hristofyas’ı masaya getirip, masada tutmak için KKTC’nin ortadan kaldırılacağı garantisini veriyor; HALKIMIZIN ayrı eşit egemen varlığından vazgeçileceğini müjdeliyor; KKTC halkını, “tek halkın içinde bir toplum olarak” Türkiye AB’ye girmeden, AB üyesi yapmak sözü de vererek 1960 Anlaşmasının temelini teşkil eden Türk-Yunan dengesinden büyük bir rahatlıkla vazgeçebiliyordu.
Bir seçim arifesinde yapılması gereken konuşmasını büyük bir öfke içinde tamamlayan Sn. Talat, tarafımıza uğrayıp el sıkmadan ayrılmak suretiyle de öfkesinin kime olduğunu belli ediyordu. Kendisini uğurlayan memurlarına “üzülmeyiniz, beş yıl sonra yine buradayım” demiş. Demek ki, inanmadığı ve peşinen Hristofyas’a hediye ettiği KKTC’nin bir beş yıl sonra var olmaya devam edeceği görüşündedir. Kendisine oy vermeyenlerin hedefi KKTC’yi ebediyete kadar yaşatmak olduğuna göre inşallah, o gün gelinceye kadar, Kıbrıs Türklerinin arzuladığı kalıcı bir anlaşmanın ancak KKTC’nin varlığına dayalı olmasına bağlı olduğunu kendisi de anlamış olur da, 32 yaşına gelecek olan KKTC’yi yeniden “barış ve uzlaşma” adına ortadan kaldırmak için aday olmaz.
Sn. Talat “müzakerelerde ilk kez bir ilerleme kaydedildi” derken, Rum liderlerin yıllarca görüşüp dünyaya olumlu bir hava yarattıktan sonra imzaya gelindiğinde geri teptiğini hatırlamak istemiyor. Kaydedilen ilerlemeden ise kimsenin haberi yok. Kendisinin ilerleme dediği ne varsa, Rum sözcü derhal yalanlıyor. Halkın çoğunluğuna göre KKTC’nin varlığına ve eşit egemenliğine dayanmayan bir uzlaşma ilerleme değil, hezimettir. Bu mesajı olsun almalıydı Sn. Talat.
Kıbrıs Türklerinin uluslararası varlığını çok daha görünür kıldığını söyleyen Sn. Talat uluslararası camiaya “devletinden, egemenliğinden, kendi kaderini tayin hakkından vazgeçecek kadar barışçı bir azınlık” imajını verdiğinin ve Kıbrıs’ta meşru bir hükümet olduğuna inanmış tarafların, kendisini bu nedenle alkışladığını sanki göremiyor. İlânının hata olduğunu vurguladığı KKTC’nin ve KKTC halkının, sayesinde, dünyada saygı ile karşılandığını vurgulayan Sn. Talat bu saygıyı kazanabilmek için bu dünyaya KKTC’nin ortadan kalkacağını, Kıbrıs Türklerinin tek halk içinde, Rumların istedikleri gibi bir toplum olarak kalacağını duyurduğunu unutuyor.
Evet, Sn. Talat’ın veda konuşması yeni bir seçime hazırlık konuşmasıydı. Ne tarafına baksak KKTC’nin ilânından yakınırken, KKTC’ye hizmet ettiğini söylemek zorunda kalıyor. Üzücü bir performanstı. İnşallah öfkesi geçtikten sonra bir öz eleştiri yapar ve KKTC’ye inanmamakla yaptığı hatadan dönmenin yollarını, Sn. Eroğlu’na yardımcı olarak telâfi etmekte bulur. Bizim kendisine ve muhterem eşlerine var olan saygımız devam edecektir. Davamızın selâmeti için halkımızı “uzlaşma isteyenler ve istemeyenler” diye ikiye bölmekten vazgeçilmelidir. Unutmayalım, aynı gemideyiz. 27 yaşını doldurmakta olan devletimize sahip çıkmak becerisini göstermek tarihimize ve şehitlerimizle gelecek nesillere karşı borcumuz ve görevimizdir.

Yazarın Diğer Yazıları