Vergi gelirleri nasıl artırılır? -2-

2003 yılından sonra ağırlıklı olarak yabancı tur operatörlerinin hâkimiyetinin söz konusu olduğu turizm sektöründe,  “yabancı çalışanların ve bunlara istihdam sağlayan yabancı işletmelerin denetim dışı tutulmaları sektörün en büyük kara deliklerindendir” . Türk Ticaret Kanunu’na göre faaliyet gösteren yerli firmaların çoğunluk hisselerini veya tamamını satın alarak faaliyetlerine devam etmeleri nedeniyle aslında tamamen yabancı sermayenin olan işletmeler, sırf sorumlu müdürleri  “Türk”  diye, yerli işletme olarak görülmektedir.
Maliye Bakanlığı’nın buradaki en büyük yanılgısı, sorumluları  “Türk” olan şirketlerin ticaret, istihdam ve operasyon politikalarını belirleyenler  “bu kağıt üzerindeki sorumlu Türk müdürler değildir” . Onlar kendilerine şirketin yabancı sahipleri tarafından verilen direktifler doğrultusunda hareket ederler ve şirketin en üst düzeyde kâr etmesi için gerekli yasal boşlukları da yabancı patronlarına her vesile ile gösterirler.
Bu söylediklerimin gerçek olup olmadığının anlaşılması için, öncelikli olarak  “tatil köyleri zincirlerini işleten yabancı tur operatörlerinin gerçekte genel müdürlerinin kim olduğunu araştırmak gerekir” . Turizm sektörünün en büyük vergi kayıplarını  “kira gelirleri” oluşturmaktadır. Antalya’da güzel bir tatil köyünde sadece  “hamam ve saunaların işletmeciliği” için tatil köyüne 500 bin TL yıllık kira ödenmekte.
Bunun gibi, ülkemizin turizm bölgelerinde binlerce işletme olduğunu göz önüne getirdiğimizde devletimizin  “kira gelirlerinden alamadığı vergilerin korkunç boyutlarda olduğu görülecektir” . Devlet gibi davranarak bu sorunların üstesinden gelmek çok ama çok basit iken neden devlet edenlerin bu uyarıları dikkate almadıklarını da bir türlü anlamıyorum. Sonuçta  “devlet etmek demek her şeyi bilmek”  anlamına gelmez. Vatandaş olarak bizlere düşen, bir ferdi olduğumuz devletimize eksik noktaları göstermek, devlet edenlere de düşen görev, bu eksiklikleri ortadan kaldırmaktır. Kiracı işletme sahiplerinin vergi yükünü artıran  “kira ve stopaj vergisinde”  kesinlikle yeniden düzenlemeye gidilmeli, stopaj vergisi mal sahibinden tahsil edilmelidir. Mevcut uygulamada  “stopaj vergisinin kiracıdan alınıyor olması” kiracıları usulsüzlüklere itmekte, kiracı hem ödediği kirayı tam olarak göstermemekte, hem de mal sahibi aldığı kirayı tam olarak göstermemekte. Mal sahibi  “gelir vergisi ödememek için, kiracı da stopaj vergisini az ödemek için” bu usulsüzlüğe yönelmektedirler.
Ülke ekonomisine üretim yapıp istihdam sağlayarak katkı sağlayan  “ticari işletmelerin kira giderleri tamamen işletme giderleri olarak kabul edilmeli, mal sahiplerinden kira ve stopaj vergileri tahsil edilmelidir” . Sonuçta ticari işletme, kiraladığı o binada sırf kendisi için bir artı değer üretmemekte, bunu vergi ve istihdam olarak devlete döndürmektedir. Mal sahibinin devlet için ne ürettiği incelendiğinde, kocaman bir “hiç” olduğu görülür. Malın tapusuna sahip olan ve sahibi olduğu gayrimenkulden elde edeceği kira gelirini  “tam olarak devlete bildirmediği sürece”  vergi ödemediği için ekonomiye katkısı “sıfır” olan mal sahiplerinin durumlarının ciddi olarak sorgulanması gerekmektedir.
Gerçek anlamda demokrasi kurallarının işletilmesi gereken alan,  “vergisel eşitlik”  olmalıdır. Bir taraftan her yıl kira gelirlerinden korkunç gelirler elde eden ve bunun için devlete vergi vermeyen milyonlarca sayıda gayrimenkul sahibi dururken, işin kolayına kaçıp  “akaryakıt, tütün, alkollü içecekler ve elektrik gibi”  temel tüketim kalemlerine zam üstüne zam yapmak, en antidemokratik vergi uygulamaları sınıfına girmektedir. 

Yazarın Diğer Yazıları