Vicdanınız kara diliniz kapkara

Dün 13 yazar köşelerine ortak başlık attılar: Diliniz KABA, vicdanınız TAŞ! 
Kabataş yalanının mumu sönünce suç bastırıyorlar. Olayın mağduru anne üzerinden vicdan sömürüsü yapıyorlar. Bebekli bir kadının hangi nedenle olursa olsun böylesi bir komplo içine çekilmesi tam bir vicdansızlık.  “Saldırı görüntülerini seyrettim” diyen enteller susup suçlarını kabullenirken, liderini kurtarmaya azmetmiş basın yelekli korumalar, yine aynı zavallı annenin omuzu üzerinden kamuoyu vicdanına kurşun sıkıyor.
Ortalık yalandan, talandan, dolandan geçilmiyor. Fakat bizim yandaş taife ağızlarına çalınan bir parmak bal hatırına saltanat tahtını sırtlarında taşıyor. Düşerse altında eziliriz korkusuyla mı, saltanatın bir tarafını tutma onuruyla mı bilinmez kalemlerini koltuk değneği olarak kullanıyor. Arkalarına devlet gücünü alarak masumlara kara çalıyor. Hırsızlığa ve bölücülüğe sessiz kalmayan kesimlere açıkça savaş ilan ediyor.  “Kapısını kırın, evini dağıtın, hapse tıkın”  nakaratı ile  “beraber doldurduk biz bu kutuları, beraber söyledik biz bu yalanları” şarkısını dillerinden düşürmüyor. Yalan, düzmece ve iftira olduğu apaçık belli Sümeyye Erdoğan suikastı asparagasını hiç utanmadan 3 gün üst üste manşete taşıyorlar ama sorsan maşallah ağızları misk-ü amber kokuyor. 
Basın tarihinde yalan haberlere sıkça rastlanır. Ancak hiçbir gazete düzmece olduğu ilk gün anlaşılan bir haberi üç gün devam ettirmez. Genel Yalan Yönetmenlerine teslim edilen gazeteler, kendi halkına karşı savaş ilan eden hükümetin adi bir propaganda aygıtı olarak çalışıyor. Kalemşorları utanmadan bir de saldırdıkları kesimleri  “taş vicdanlı” olmakla suçluyor.  “Boğazını sıkarken yüzüme tükürüyorsun, evini basıyoruz bağırıyorsun, işsiz bırakıyoruz söyleniyorsun, ayıp değil mi kardeşim”  pişkinliğindeler.  
“Kimse başkasının suçundan sorumlu tutulamaz”,  “zan ile hüküm verilmez” ilkeleri hukuki, insani ve dini esaslardır. Buna rağmen her bir şüphe için bin kişiye zulmediyor ve işinden atıyorlar.  “Savaştayız” diyorlar ama savaşın bile namusu olduğunu unutuyorlar. Bilmiyorlar ki, ancak kullanışlı cahiller kendi halkını düşman ilan eder. Kaldı ki, karşılarına aldıkları kesimler onlarla savaşmadığını yalnızca eleştirdiğini ifade ediyor. 
Ülkeyi içeride ve dışarıda perişan ettiniz. Kişisel hırslar, hırsızlıklar ve hukuksuzluklar o kadar ayyuka çıktı ki, Amerika ve Avrupa zaten adam yerine koymazken, Asya ve Afrika devletleri dahi Türk yetkilileri tersliyor,  “bizi aptal yerine koyuyorsunuz”  diyorlar. Türkiye’ye düşman oldukları için değil, maalesef T.C. hükümetine güvenmedikleri için sırtlarını dönüyorlar. ABD’ye Suriye’yi bombalayın diye ısrar edersen, hangi Arap sana saygı duyar. Vatandaşının açtığı okullarda diktiği bayrağın indirilmesi için diplomasi yürütürsen, hangi Türk seni sever! 
Oysa ABD, askerlerini Orta Doğu’dan çekerek Çin ve Kuzey Kore’ye karşı konuşlandıracak ve bölgeyi Türkiye’ye bırakacaktı! Bunun için İsrail’in geri plana çekilmesi gerekiyordu. Ancak  “van minüt” görevini dahi doğru dürüst beceremeyince Obama bizzat devreye girerek Netanyahu’ya  “bi dakka”  dedi! Şimdi destek bulmak için ekonomi kurmaylarıyla New York sokaklarını aşındırsanız da kimse yüzünüze bakmıyor, kapısının önünde dolaşsanız da sizi görmüyor. Bakın ABD Dışişleri Sözcüsü Marie Harf, Başbakan Ahmet Davutoğlu’nun ülkesindeki programını  “ben duymadım” diyerek geçiştiriyor.
Saltanatı sallanan her dikta yönetimi iktidarını sürdürmek için son çare olarak savaşa yönelir. Bunu tüm dünya görüyor. Onun için uzak duruyor, muhatap almıyor. Struma faciası için 73 yıl sonra Kültür Bakanı’nın katıldığı resmi anma törenleri bile düzenleseniz artık dünya Yahudi lobisinin gözüne giremez, desteğini alamazsınız. Sadece kendinize güldürürsünüz. 
Bugünkü makamlarına ve konumlarına güvenen saray soytarılarına ve tetikçilerine bir çift sözüm var: Yarın yalan balonu sönerken önce safralardan kurtulacaklar.  “Bizi kandırdılar, gerçekleri görmemizi engellediler” diyerek sizi de lanetleyecekler. Savcılığına soyundukları davalardan nasıl yan çizdiklerini, eski kahramanlarını nasıl şeytanlaştırarak cezaevine tıktıklarını görmüyor musunuz? Eski bir gömlek kadar dahi değeriniz olmayacak! Zulümlerini aklarken vicdanınız kararsa diliniz kapkara zifte dönse de eski günler hatırına uyarmam gerekiyor: 
Kaçın, saltanat tahtı üstünüze çöküyor! Yeni Türkiye’nin sınırına taşıdığınız Süleyman Şah türbesine gidin ve tövbe edin, belki bağışlanırsınız! Biz de şükür namazı kılarız... 

Yazarın Diğer Yazıları