Vizeleri kaldırınca turizm geliri mi artar?

Ekonomi derslerinde öğrendiğimiz,  “kıymet paradoksunu” hocalarımız şu şekilde açıklamışlardı. “Su hayatımız için en önemli madde olduğu halde, elmas ile kıyaslandığında çok değersizdir. Bunun nedeni suyun hayatımızın temel unsuru olmakla birlikte bol miktarda bulunması, elmasın ise çok az miktarda bulunmasından bu kıymet paradoksu oluşmaktadır”.
Gerçektende biraz durup düşündüğümüzde, hayatımızı su olmadan devam ettiremeyeceğimizi bildiğimiz halde, suya elmas ve altına verdiğimiz kadar değer vermiyoruz. Bu çelişkinin ana temelini “kolay ulaşılabilirlik” oluşturmakta. İnsanların ihtiyaçlarını gidermek için harcadıkları maddi ve manevi değerlerin tümü, talebin değerini de belirlemekte.
Konumuz turizm olunca, yukarıda verdiğim örneği biraz daha detaylandırmam gerekecek. Şöyle ki, yapılan istatistik araştırmalar bir ülkeye giriş ne kadar kolay ise o ülkenin turizm gelirleri o oranda düşüyor. İspanya’ya yılda 50 milyon turist giderken, İspanya turizm faaliyetlerinden yılda 15 milyar dolar kazanırken, yılda 11 milyon turistin ziyaret ettiği İngiltere turizm faaliyetlerinden 12 milyar dolar kazanıyor. Yani İspanya’ya giden turist sayısı, İngiltere’ye gidenlerden 40 milyon daha fazla olduğu halde, aradaki fark sadece 3 milyar dolardır.
Burada anlatmaya çalıştığım, komşu ülkelerimizle vizeleri kaldırarak turizm gelirlerinin çok yüksek miktarlarda artış göstereceğini ummak büyük bir hayaldir. Türkiye her isteyenin kolaylıkla pasaportunu cebine koyup gelebildiği bir ülke olduğu sürece, bu gelir oranları yükselmeyecek aksine daha da düşecektir.
Her yıl Nepal’i sadece 2 milyon turist ziyaret edebilmektedir, Nepal’e gitmek istediğinizde yetkililer size ne zaman gidebileceğiniz konusunda gün vermektedirler. Bu Nepal’in turizm gelirlerini düşürmeyip, aksine bu ülkeye ilginin daha da artmasına neden olmakta, insanlar birkaç yıl sonrasına rezervasyon yaptırabilmektedirler. Böyle bir uygulama, insanlarda “kesinlikle görülmesi gereken bir ülke düşüncesinin oluşmasına neden olmaktadır”.
Ülkeye giren turist sayısının artması ile birlikte, diğer olumsuzluk sahillerin beton yığınlarına dönüşmeye başlamasıdır. İspanya bu konuda en iyi örnektir. Turist sayısı arttıkça yatak kapasitesi talebi artmakta, bu da daha fazla konaklama tesisinin yapılması anlamına gelmekte. Hiçbir yetkili yatak kapasitesi artışı ile orantılı olarak “turizm gelirlerinin artıp artmadığı konusunu analiz etmemekte”. Düz mantık yürütüldüğünde,  “çok yatak, çok turist, çok para”  üçlemesi ile konulara yaklaşıldığı görülmekte.
Vizeleri kaldırmak yerine, komşu ülkelerle ticarette kendi ülke paralarının kullanılmasını geçerli kılmak çok daha fazla girdilerin sağlanmasına yardımcı olacaktır. Para değiştirirken kur farkından dolayı kayıplar önlenecek, ticaretteki hareketlilik daha da artacaktır. Bu nedenle vizelerin kaldırılmasının, ülke girdilerinde beklendiği ölçüde bir yükselmeye neden olmayacağını düşünüyorum.

KAFAMDAKİ SORU
“Demokrat Parti Dönemi’nde Barış Gönüllüleri diye ülkemize getirilen Toplum Mühendislerinin, şimdi de İngilizce Öğretmeni kisvesi ile getirilmesini bir türlü anlamıyorum. Ana Okullarında bile İngilizce eğitim verilen ülkemizde İngilizce Öğretmeni mi yok?”.

Yazarın Diğer Yazıları