Vizyoner liderliğin bozkırda yeşerişi

Bu tespiti ilk kez yapmıyoruz. Kazakistan Cumhurbaşkanı Nursultan Nazarbayev'in ülkesinin geleceğine ilişkin ortaya koyduğu fotoğraf daha önceki yazılarımızda rahatlıkla görülebilir. 1991 yılında elde edilen bağımsızlığın ardından Nazarbayev'in siyasal/yönetsel inşa sürecinde köke bağlı kalmak, tarihe sahip çıkmak ve yenileşmeyi buna uygun yapabilme stratejisi öne çıkıyor. Stratejik düşünce odaklı yönetim anlayışı ile "2030", "2050" şeklinde çizilen yol haritası başarıyla buluştukça Nazarbayev'in ulusa seslenişleri dünyada daha çok merak uyandırıyor.

Nazarbayev bunlardan birisini de geçtiğimiz günlerde gerçekleştirdi ve Latin alfabesine geçilmesini içeren sözleri büyük yankı buldu. Ama aslında bu proje 2012 yılına aitti. Nazarbayev bu kez 2025'teki geçiş projesini hızlandıracak, teminat altına alacak adımları tek tek sıralamış oldu. Kazaklar 1929-1940 arasında Latin alfabesini kullanmıştı. Belirtmek gerekir ki bu sadece Türkiye ve Türk dünyası için değil Orta Asya'nın Batıyla entegrasyonunda da devrim niteliğinde bir karar. Bu projeyle bağlantılı olarak dünyada en başarılı 100 ders kitabı Kazakça'ya çevrilecek. 2017-2018 yılında çocuklar bu kitapları okuyacak. Türk Akademisi'nin "Ortak Türk Tarihi Kitabı"nı da bu çerçevede düşünmek gerek. Ayrıca vizyoner liderliğin bir ürünü olarak Kazakistan'da büyük başarılar elde etmiş "100 Yeni İsim Projesi" ülkenin her alandaki başarı çıtasını yükseltecek. "Ana toprağından ana vatana" projesi ile yerel kültür unsurları ülkenin kültür sistemine taşınacak. Böylelikle yerel dinamiklerden ulusal bir kültür kalkınması gerçekleşmiş olacak.

Burada en önemlisi, Kazak liderin modernleşme ve kültür/medeniyet bağlamında ülkenin kazanım elde edebilmesini koruyucu/gelişimci kültür şeklinde belirlediği görülüyor. Bu yaklaşım 20. yüzyılın ilk yarısında Ziya Gökalp ile başlayan ve Türk milliyetçiliği doktrinini pekiştiren medeniyet mi kültür mü esas alınmalı? sorunsalıyla uyumludur. Nazarbayev bu bahisle şöyle demektedir: "Bence, en büyük eksiklik, Batı'nın kendine has modeli ile tecrübesini diğer halklar ile medeniyetlerin farklılığını göz önünde bulundurmadan herkese mutlak olarak istençsiz bir şekilde dayatmasındadır. Doğal olarak modernleşen her bir toplum tarihî süreçten beri devam edegelen kültürel ve manevî koda sahiptir. Millî kodu koruma altına almak lazımdır."

Nazarbayev ulusa seslenişinde ayrıca şu temel başlıklarda çalışmalar yapılmasını hükümete teklif ediyor.

-Topyekûn Rekabet Edebilirlik: Her Kazakistan vatandaşının dünyanın gerekli kıldığı, ülkenin ihtiyaç duyduğu alanlarda kendisini geliştirmesi.

-Gerçeğe Dayalı Pragmatizm: İsraf, savurganlık ve gösterişe son vermek; bunların aksine itidalli, sade ve ılımlı bir yaşam biçimini hayata geçirmek.

-Millî Birliği Korumak: Burada millî duygu ve düşünceyi ayakta tutmanın önemi vurgulanıyor. Abay'ın bilgeliği, Avezov'un bilginliği, Jambıl'ın şiirleri ile Kurmangazı'nın ezgilerine sahip çıkmak anlatılıyor. En önemlisi kayırmacılığı da teşvik eden hemşehriciliğin arka plana itilmesi gerektiği ortaya konuluyor.

-Eğitimin Yükselmesi: Eğitimin kapsam ve kalitesini artırmak; meslek sahiplerinin eğitim süreçlerine de destek olmak.

-Devrimsel Değil, Evrimsel Kalkınma: Tarihin demir pençesine yeniden düşmemek için toplumun manevi dayanaklarını, siyasi partileri, eğitim sistemini düşünce eleğinden geçirerek sonuca varmak.

-Açık Bilinç: Dünyaya evden çıkmadan, pencereden bakarak değerlendirmemek. İngilizceyi mutlaka öğrenmek.

***

Her gün 2 Yeniçağ almanın anlamı

***

Yeniçağ Gazetesi kurulmadan önce Büyük Kurultay isimli haftalık bir gazete ile Türk milliyetçilerine ulaşıyorduk. Dönemin koşullarında Türk milliyetçiliği açısından çok etkili bir yayın organıydı. İnsanlar gazete bayilerine sıkı sıkı tembihleyerek gazeteyi getirtiyordu. O vakit yirmili yaşlarımızdaydık. Sonra günlük gazeteye karar verildi ve Yeniçağ doğdu. Biz de gazetenin ilk yazarları arasındaydık. Bu vesileyle özellikle Türk dünyasının meselelerine açıklık getirmeye, yıllar boyu gündemde tutmaya çalıştık. Ötüken'den, Astana'dan, Bakü'den, Semerkant'tan ve nicesinden birebir gözlemlerimizi aktardık. Aradan yıllar geçmesine rağmen Türk dünyası için yapılan çalışmaların yegane adresinin yine Yeniçağ olduğu görülüyor. Doğu Türkistan'da, Kırım'da, Karabağ'da, Türkmeneli'nde ve daha birçok mazlum ve mağdur Türk yurdunun sesi ve sözü Yeniçağ olmaya devam ediyor. İşte bu sebeple her gün 2 Yeniçağ almak bu sese, bu söze kucak açmak ve kısıtlı imkanlara rağmen destek olmak demektir.

 

Yazarın Diğer Yazıları