Bugünkü Yazarlar Tüm Yazarlar
İsrafil K.KUMBASAR

İsrafil K.KUMBASAR

'Vurgun' orkestrası 'son icra' telaşında

Sahneden yansımakta olan göz alıcı 'mutluluk' esintilerine rağmen vurgun orkestrasında perde arkasında bir kakafonidir almış başını gidiyor.

Her kafadan ayrı ses çıkıyor.

Şefin 'kontrolü kaybetme' ihtimali sıfıra yakın olduğuna göre, seyirciye dinletilen 'potpurideki' seçkiler neden giderek şiddet ve kaos içermeye başladı?

Kemancı yayını 'bağlamacının' gözüne sokuyor, bağlamacı ise mızrabıyla 'davulcunun' yüzüne çizikler atmaya başlıyor.

Tokmağı arada bir 'piyanistin' omzuna indiren davulcu ise hemen kulağının dibinden gürleyen 'zurnadan' muzdarip.

'Yaylı' çalgılara sahip olanlar, 'vurmalılara' oranla nispeten biraz daha zayıf durumda; 'üflemelilerin' hali ise zaten insanda acıma duygusu uyandırıyor.

Koro adeta birbirine girmiş bir görüntü arz ediyor; ahenk içinde dillendirilen  "Haydi bi daha, bi daha, bi daha" dizelerinin yerini,  "Seni tanıdığım güne lanet ola, lanet ola" mırıldanmaları aldı.

Olması gereken de buydu zaten.

Sözde 'solcu', 'liberal', 'muhafazakar', 'milliyetçi' ve daha bilmem kaç 'farklı' inanç/ideoloji mensubunun, ABD dayatması, AB teşviki ve Soros fonlaması ile oluşturdukları 'yapay' birlikteliği böyle bir finalin beklemesi hiç de şaşırtıcı değil.

+  +  +

- "Vur şu davula bi daha, bi daha; hem coşup hem söyleyelim." 

İyi de tokmak her daim 'başkalarının' elinde olunca coşkunun 'süresine' ve 'tonuna' da ne yazık ki hep onlar karar veriyor.

Korodaki derin çatlak, boyunlarında davul asılanların aslında 'fikren' ortada olmadıklarını, sadece 'görüntüyü' kurtarmak babından ufak tefek 'teselli ikramiyeleri' ile pazara sürüldüklerini gösteriyor.

İcracıların şikayetleri, sinirden 'sazlarını' dişlemeye başlamaları gösteriyor herkes 'birbirini' idare etmiş ve kazasız belasız bugünlere kadar gelinmiş.

'Doğmamış' çocukların gelecekleri ipotek altına sokularak alınan enstrümanlar, 'şatafatla' donatılan konser salonları, 'ışıltılı' kıyafetler, 'modern' ses sistemleri ve bu 'toplama' koroyla yapılmak istenen seyirciyi bir süre 'koyun sürüsü' yerine koyup, uyutmaktan ibaretmiş.

Kim olsa o cümbüşten yükselen nağmelere kulak kabartıp "Ne oluyor yahu" diyecek; haliyle bir 5-10 yıl daha geçip gidecek.

Nitekim öyle de oldu; orkestra elemanları birer birer 'yan çizmeye' başladı.

Birinin çalmak istediği şarkıya anında öbürü itiraz ediyor.

Kakafoni yeri göğü inletiyor.

+  +  +

Her canlının bir gün 'ölümü' tadacağı gibi her şarkının da mutlaka 'bir sonu' vardır.

"Şenlik dağıldı, dağılacak, bir acı yel kaldı bahçede yalnız" denecek noktadayız.

Vatandaşa meçhul ama 'sövgü korosunun' elemanlarına malum garabet koalisyonunun 'gizli sözleşmesinden' parçalar ufak ufak kamuoyuna yansıyor.

Elbette tam bir netlik ve açıkça anlaşılabilir bir düzeyde değil.

Şimdilik sadece 'koro mensuplarının' anlayabileceği bir takım 'üstü kapalı' sözler, 'imalı' ifadeler ile birbirlerini 'köşeye sıkıştırmanın' gayreti içerisindeler.

"Sen bu gücün kendinden olduğunu mu vehmediyorsun" dokundurmaları, "Ben zamanında elinden tutmasaydım, bugün esamin bile okunmazdı" efelenmeleri almış başını gidiyor.

Sabırla takip etmek gerekiyor.

Neredeyse çeyrek asıra yakın bir süreç içerisinde 'sahne arkasında' olup bitenler, bir gün mutlaka bütün çıplaklığı ile ortalığa dökülecektir.

Koro şefi daha şimdiden 'ihanet mukavelesinin' bir kaç yaprağını (kim bilir hangi hesap adına) sızdırmaya başlamışsa eğer bunun arkası mutlaka gelecektir.

Kimsenin kuşkusu olmasın.

+  +  +

Ortada aslında öyle zannedildiği şekilde 'ortak bir şarkı' falan yok.

Farklı düşünceler, inançlar, etnik kimliklere sahip ama 'midelerinden' esir alınarak 'ortak bir paydaları' varmış gibi gösterilen garip bir güruh var.

Elbette fikir, inanç, siyasi kanaatler farklı olacaktır; ama bu farklılıkları bir potada eritecek olan 'yetim malı' değil, 'vicdan' olmalıydı.

'Vicdanı' devre dışı bırakıp, 'cüzdan' üzerinden koalisyon kuranları ne hazin bir son beklemektedir, farkında mısınız?

Yazarın Diğer Yazıları