Ya işgal altındaki adalar

Önce bir soruya cevap arıyorum. Erdoğan, Yunanistan'a niye gitti? "Önceden programa alınmıştı" cevabı beni tatmin etmez. Peki kameraların önünde gerçekleşen "it dalaşı" -Ege'deki pilotlardan alıntı- neyin çözümü? Hele Yunan anayasasına göre varlığı ile yokluğu belirsiz bir Cumhurbaşkanını muhatap almak doğru muydu? Amaç Pavlopulos'un yıldızını parlatmak idiyse bu başka durum. 65 yıl sonra tekrarlanan ziyaretin sebebinin bu olduğunu sanmıyorum. Onun tabiriyle "Kusura bakmasın ama" tartışmayı başlatan Erdoğan'dı. Resmi temaslar öncesi Yunanistan televizyonuna verdiği demeçte "Lozan'ın yenilenmesi gerektiği" savını öne sürdü.

İlk görüşme iki cumhurbaşkanı arasında oldu. Erdoğan'ın Yunan mevkidaşı ev sahibi olduğunu unutmuş gibi saldırıya geçti. Lafa "Lozan'ın yenilenmesi mümkün değil"le başladı. "Ben bir hukuk profesörüyüm"le bizimkine fırça çekmeye kalktı. Sinirlendiği yüz ifadesinden anlaşılan Erdoğan'ın "Ben de siyasetin profesörüyüm" karşılığını vermesi ortamı iyice gerdi.

İlginç olan söz birliği etmiş gibi Başbakan Çipras'ın da aynı temayı işlemesiydi. Batı Trakya'daki soydaşların ve diğer Müslümanlar'ın -Pomaklar- müftülerinin atanma yoluyla göreve getirilmesini telaffuz etmek ortalığı iyice karıştırdı. Bölgedeki azınlıkların Yunan millî gelirinden aldıkları payın azlığından söz eden Erdoğan tekrar ağır bir karşılık aldı; "Bu Yunanistan'ın iç meselesidir". Sonunda gerilen ortamı yumuşatan sözler Erdoğan'dan geldi; "Komşuluğumuza dayanarak, bir ricada bulunduk".

Ya en önemli konu!

Doğrusu Türkiye Cumhurbaşkanı'ndan daha başka çıkış beklediğimi itiraf etmeliyim. Bizim Ahmet Takan'ın yıllardır sürdürdüğü, Ege'deki 18 adamıza el konulmasından bahsetmesini bekliyordum. Oysa tek kelime etmedi. Tapu kayıtları Muğla ve Aydın İl Özel İdaresi'nde bulunan topraklarımızda Yunan bayrakları dalgalanıyor. Bu yetmemiş gibi, üstlerine Yunan askeri üsleri kuruldu. Hem de topların namluları bize çevrili.

Bütün bunların 2002'den beri, yani Ak Parti hükümetleri döneminde gerçekleşmesi daha hüzün verici. Mazallah bu işlere trene bakar gibi seyirci kalan, CHP hükümetleri olsa çoktan kıyamet kopmuştu. Bu işgaller boyunca tek yaptığımız icraat Genelkurmay Başkanımızın Kardak çevresinde tur atmasıydı.

***

Ekrandaki tartışmalar

Atina'da sürtüşme devam ederken bizim ekranlarda da Lozan tartışmaları izlendi. CNNTÜRK'teki Türkiye'nin Gündemi aynı konuyu işledi. Tartışmacılar arasındaki Av. Yasin Şamlı, "Lozan Antlaşması"na "Metruk kanunlara benziyor" yaftasını yapıştırdı. Ona göre kullanılmayan, tedavülden kalkmış kanunlara bu ad verilmekte. Şamlı ve kafadaşlarına fikirlerini değiştirtmek mümkün değil. Bu cepheye göre Lozan zaten bir hezimet!

Prof. Dr. Bahadır Erdem, Lozan'ı beğenmeyenlerin, "Az toprak kurtardık" diyenlerin savaş şartlarını göz önüne almadıklarını söyledi.

Doç. Dr. Yunus Emre, son yıllardaki diplomatik başarısızlıklarımızı hariciyemizin pasifize edilmesine bağladı. Önemli dış temaslarda bu kesime görev verilmemesinin hata olduğunu belirtti. Hatta Erdoğan'ın bu camiaya "Monşerler" demesini hatırlattı. Bu sözler bana Kuala Lumpur'a yapılan son büyükelçi atamasını çağrıştırdı.

Kudüs meselesi

Bu satırları kaleme alırken Cuma namazı henüz başlamamıştı. Ancak, neler olacağının işaretleri önceden belliydi. Hizbullah'ın lideri Nasrallah'ın "Her yerde indifada çağrısı" Filistinlilerin saflarını iyice sıklaştırdı. Yine bir sürü insan ölecek ya da yaralanacak. Geride enkaz yığınları bırakılacak. Galiba dünyanın en şanssız insanları Filistinliler. Uzun mücadelelerden sonra kaybettikleri toprakların bir bölümünü geri aldılar. Buralara başlarını sokacak yerler inşa ettiler. Tam rahata erdik, derken yeni komploların kurbanı oluyorlar. Bu kez başlarına Trump denen psikopat musallat oldu. Biz de endişe verici gelişmeleri üzüntü ile izliyoruz.

Tuhafıma giden bazı şeyleri de dillendirmek istiyorum. İlk sorum Suudi Arabistan yönetimine. Kudüs'ün İsrail'e ikram edilmesi konusunda ne yapacaklar? Laf salatasından bahsetmiyorum. İcraatları ne olacak? Kudüs'ün son varisi ilan edilen Ürdün'ün ne yapacağı belli; araziye uyacak. Aklım Erbil yönetiminde. Sanırım pek çok kişi benimle aynı fikirde; "Mesud Barzani ve müritlerinin Kudüs tepkisinin merakı içindeyiz". Şimdilik ses yok.

***

Wuuhu'cular

Milletçe güç ve dövüş sporlarına merakımız olduğu kesin. TRT Spor'da gencecik dünya şampiyonlarını izleyince bu kanım iyice pekişti. Akyüz ailesi ise diğer adı ile Kung Fu olan bu sporun Türkiye'deki ateşleyicisi konumundalar. Federasyonun ilk başkanı Abdurahman Akyüz'ün eşi Fatma Akyüz bugün baş antrenör konumunda.

Orhan Ayhan'la programında 6 Dünya ve Avrupa şampiyonu tanıtıldı. Bunlardan Necmettin Erbakan Akyüz'ün adını kimden aldığı belli. Babası, vefatına kadar Erbakan Hocanın en yakın koruması idi. Genç şampiyonların başarı öykülerini kendi ağızlarından dinledik. Gördüğümüz kadarıyla bunlar ülkemize daha pek çok altın madalya getirecekler.

Yazarın Diğer Yazıları