Ya "vazife icabı" döndülerse!?!

Yılların "Gülenperest"i Hüseyin Gülerce, "CHP ve Kemal Kılıçdaroğlu'nun, Erdoğan'a karşı yürüttüğü kin ve nefret yüklü saldırıların her hamlesinde Gülen'in yanında durduğunu" iddia eden bir yazı kaleme aldı.

"Şimdi tarihleri ile CHP bu işin neresinde olabilir, bakalım" diyen Gülerce;

- "Kılıçdaroğlu'nun, 7 Şubat 2012 MİT krizinden bir ay önce, Gülen'in ABD'deki mahrem imamlarını genel merkezde kabul ettiğini...

- Gezi eylemlerinden bir ay önce ABD'ye giden heyetin, kendisine mesaj getirdiğini...

- "Asıl hamle" olarak da, 17/25 Aralık'tan 12 gün önce, bu defa bizzat ABD'ye giderek FETÖ mahrem imamlarıyla görüştüğünü" ileri sürüyor ve CHP'nin Erdoğan'a dair kimi iddialı çıkışlarının bu görüşmeler sırasında inşa edildiğini savunuyor.

***

Siyaset kurumu; AKP'siyle, CHP'siyle, MHP'siyle "bu işin" neresinde, ne kadar içinde mutlaka derinlemesine araştırılmalı, "bu işe" vaktiyle prim, taviz, cesaret vermiş, meşrulaştırmaya gayret etmiş kim varsa da, makamına, safına bakılmadan derhal tasfiye edilmeli;

Azıcık vatansever olup, azıcık akıl-mantık sahibi olup da mevzunun bu kısmına karşı çıkacak kimse yoktur zaten.

Bana garip gelen başka...

***

Gülerce, güya iddialarını somutlaştırır/delillendirir gibi tarihlerle konuşmaya/yazmaya başladığında, neden özellikle de CHP cephesinden bir Allah'ın kulu çıkıp da "şimdi de Hüseyin Gülerce bu işin neresinde ona bakalım" demiyor acaba?

Öyle ya, CHP'yi "FETÖ'yle ilişki kurmak, iş birliği yapmak"la suçladığı tarihlerin tamamında; 2012'deki MİT krizi sırasında da, Gezi protestoları döneminde de, 17/25 Aralık operasyonu esnasında da, Zaman'da yazıyor Gülerce hâlâ!

Ta ki 2014 yılı Ağustos ayı sonuna kadar, yani artık -iyi ihtimalle- geminin battığından emin olana kadar orada...

Ama bir de kötü ihtimal var...

***

Tamamen bir "komplo teorisi" olarak kuruyorum... Amiyane tabirle sallıyorum:

Gülerce'nin yahut onun gibi başından beri cemaatin ön saflarında "hizmet" edip de, sonra bir günde herkesten çok AKP'ci ve cemaat karşıtı olan öteki "eski Gülenperestler"in, gemiyi sahiden terk edip etmediklerini nereden biliyoruz?

En belirgin özelliği, en büyük becerisi gizlenmek olan ve bu yolla, bizzat AKP'li isimler tarafından, halihazırda, kritik mevkilerdeki varlıklarını devam ettirdikleri söyleniyorken, nasıl/ne kadar güvenilebilir bu kişilere? Şimdi iktidardan yana görünen bu isimlerin, bunu "vazife icabı" yapmadıklarına dair, "dönmekle görevlendirilmediklerine" dair bir garantimiz var mı?

Dediğim gibi bütün bunlar sadece komplo teorisi; ama zemin, olağan zamanda paranoyakça sayılabilecek bütün bu şüpheleri makulleştirir nitelikteyken, bu tip kimselerin kamuoyu oluşturma-yönlendirme makamlarında üstelik de itibar verilerek tutulması enteresan gerçekten.

 

----

 

En ucuz "pardon"

 

Erzurum Bölge İdare Mahkemesi, Balyoz kumpasıyla 45 ay/1335 gün cezaevinde tutulduktan sonra Anayasa Mahkemesi kararıyla tahliye edilen Albay Hanifi Yıldırım'a verilmesi kararlaştırılan 350 bin TL'lik tazminatı "çok" bularak 75 bin TL'ye düşürmüş.

Gerekçe, "Manevi tazminat belirlenirken objektif bir ölçü olmaması, verilecek tazminatın hakkaniyet ölçüsünü aşmayacak bir şekilde, hak ve nesafet kurallarına uygun makul bir miktar olarak tayin ve tespitinin gerekmesi"ymiş!

Bir insanın hayatının neredeyse 4 yılını, mesleki kariyerini, sağlığını, aile hayatını çalmanın, sonra da "pardon" demenin neresini, hangi "hak"ka sığdırıp da, ölçülendirebilirsiniz ki?

Pes.

100 lira olsa, 1000 lira olsa ne olur da, hapiste tutulduğu gün başına 56 TL alacakmış Yıldırım bu durumda.

Temizliğe işçi çağırsanız 5-6 saatlik çalışma ücreti için 100-150 lira ister en az; siz 56 liraya "24 saatlik özgürlüğü" satın alabileceğinize, 56 TL verdiğinizde, kişiyi o günden mahrum etmeyi telafi edebileceğinize inanıyorsunuz ha!

Katmerli pes.

Sadece saatlerden ibaret mi o "gün", 1335 defa birbirine eklenen o "günler"; içinde sebepsiz mahkûm olunan yalnızlık var, ayrılık, eşe hasret, çocuklara hasret var. İçinde bilinmezliğin yarattığı ruh sıkıntısı var; neden olduğunu bilmediğin bir halin neden olacaklarını tahayyüle çalışmak gibi bir kapan var sıkıştığın... Müebbet de verilebilir, devran da dönmeyebilir, psikolojik işkence bambaşka bir hal de alabilir ihtimalleri var kurt gibi kemiren bünyeyi... İtibarsızlaştırma var... Var oğlu var... Bir merhem alamazsınız bazen o 56 TL'ye; hangisinin açtığı yarayı tümden, izsiz geçirmeye yarar!

Yazarın Diğer Yazıları